Bizimle iletişim kur

Köşe Yazıları

“Back To Black” Film Yorumları | Spoilersız

Amy Winehouse biyografik filmi “Back to Black” son yıllarda beyazperdede yerli ve yabancı bir çok örneğini izlediğimiz yapımların son örneği. Peki izlenir mi?

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Amy Winehouuse’un biyografik filmi “Back To Black” merakla beklediğimiz filmlerden birisiydi. Filmi vizyona girmeden 3 gün önce izledim. Müzikleri açısından film Amy Winehouse’u ve tarzını sevenleri hayli tatmin edecek düzeyde bir yapıya sahip. Peki müzikler güzel ama bu film izlenir mi?

Sorunun cevabına hem artılarını hem de eksilerini yazarak geçelim.

Back To Black Filminin Artıları

Filmi izlemeden önce yaklaşık iki saatlik süresi ile acaba uzatılarak sıkıcı mı olmuş diye merak ettirmesine rağmen bitişin ardından yeterli bir süre olduğunu düşündürdü. Bunda en önemli etken ise genç yaşta kaybettiğimiz bu müzisyenin özel hayatı + müzik kariyerini hem onun şarkıları hem de müziğine yön veren diğer şarkıları duyarak geçiriyoruz. Yaklaşık 15 şarkının bu 120 dakika içerisine dağıtılarak izlemek filmin artılarından biriydi.

Baş roldeki Marisa Abela bence şarkıları Amy Winehouse’a çok benzer bir tonlama ile başarıyla seslendirmiş.

Filmin soundtrack albümüne imza atan usta müzisyen Nick Cave’in Amy Winehouse için seslendirdiği yeni şarkısı “Song For Amy” şarkısını da duymak hayli özeldi.

Back To Black Filminin Eksileri

Radio Mood Web Yayın Yönetmeni Tolga Yiğit

Filmin en handikaplı noktası tıpkı Whitney Houston filminde de yaşadığımız gibi harika şarkılar olmasına rağmen şarkıların bestelenme süreçlerine ve ardındaki hikayelerin derinine inilemeyişi. Bu filmde sanatçının 27 yaşında aramızdan ayrılışının da etkisi olabilir. Ya kısa yaşamındaki o üretim süreçlerine kimse şahitlik etmemiş ve yönetmene anlatamamış ya da yönetmen izleyiciyi bu anlatımlarla sinemaya çekemeyeceğini düşünerek hayatındaki sıkıntılara ve bağımlılıklarına odaklanmış olabilir.

Bergen, Dilberay filmlerinde de sanatçıların acı, keder ve çile dolu yaşam hikayeleri filmin odağı olmuştu.

Filmde mendil ıslatacağınız bir kaç sahne olmasına rağmen o anlarda da duygusal olarak zirveye çıkamadığımı belirtmeliyim. Belki de siz göz yaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz. Öyle olursa diyebilirim ki bu benim taş kalpliliğimden kaynaklanmıştır. 😉

Amy Winehouse’un Düştüğü Boşluk

Filmde kısıtlı anlarda gördüğümüz kadarıyla Amy çok üretken olmayan bir söz yazarı olduğunu söyleyerek; hayattan ve yaşadıklarından beslendiğini anlatıyordu. Bu beslenme ile hayatın içinden kimi zaman dinleyeni gülümseten sözlere sahip eski sevgilelere yazılmış şarkılarını dinliyorsunuz. Ve sonrasında kendi özel hayatındaki düşüşlerin yansıdığı derin şarkıları da.

Amy küçük yaştayken ayrılan babası ve annesinin ayrılığının derin yaraları sanki onun yetişkinliğe adım attığı dönemde “Eş olmayı”, “Delice aşık olmayı” ve “çocuk sahibi olmayı” tutkulu şekilde arzulamasına ve bu arzularına ulaşamadıkça da derin bir boşluğa düşerek alkol ve bağımlılığın içine düşmesine sebep oluyor. Ve bu süreç, çıkış ve inişlerle bizi hikayenin sonuna götürüyor.

Back To Black Filmini Kimler İzlemeli?

Bu trajedik hikayeyi ve sadece filmdeki sorunları izleyince insan “Ah be Amy keşke bunları bu kadar kafana takmasaydın” demeden edemiyor.

Ama ince ruhlu ve yaralı kalpli bir isim o.

Amy Winehouse ya bizim ülkemizde yaşayan bir genç olsaydı neler olurdu acaba?

Peki gelelim “Back To Black Filmini Kimler İzlemeli?” sorusunun cevabına : Bir baş yapıt olmasa da özellikle Amy Winehouse ve onun tarzındaki müzikleri sevenler için hafta sonunda iyi bir alternatif olan “Back to Black” filmi “Bohemian Rhapsody”den biraz aşağıda “I Wanna Dance With Somebody”den ise biraz yukarıda bir film olarak sizleri bekliyor.

İzleyeceklere şimdiden iyi seyirler

Tolga Yiğit

Köşe Yazıları

Megalopolis Film Yorumları | Megalopolis Filmi İzlenir mi?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Francis Ford Coppola‘nın yeni filmi Megalopolis yönetmenin tabiriyle kariyerinin en önemli filmi olma iddiasını taşıyor. Megalopolis filminde Coppola karşımıza “Yeni Roma” Tasviri ile çıkıyor. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim Megalopolis filmi izlenir. Peki neden izlenir? Megalopolis filminin handikapları var mı? İşte cevaplar aşağıdaki spoilersız yazıda.

Onun hayalindeki bu Yeni Roma Amerika Birleşik Devletleri‘nde kurulu bir ülke ve bu Roma’da yönetmen kendine has bir şehir inşa ediyor. bu ütopik hikayenin içerisinde zamanı durduran bir dahi mimarla onun kasvetli ve kederli hikayesine şahit oluyoruz. Sezar isimli mimarın düşmanları, onu sevenler ve kurmak istediği ütopik şehirle ilgili süreci takip ediyoruz. Coppola’nın çok sevdiği Amerika’nın düşüşüne duyduğu öfke ve üzüntüyü de bu filmdeki sahneler ve söylemlerle hissedebilirsiniz. Tarihi Roma döneminden Kolezyum dövüşleri, uyuşturucu kullanımı, aşırılıklar ve kolezyumdaki araba yarışları, aç gözlülükler ve bazı diğer akrobatik gösteriler ile filmin temposu düşüyor. Yönetmenin Yeni Roma tasviri sırasında ve hikaye az da olsa anlamsız bir yere sürükleniyor. Ancak sonra yeniden ana rotasına film oturuyor.

Megalopolis Filminin Artıları Eksileri

Shia LeBouf’un oyunculuk performansı dikkat çekerken Dustin Hoffmann gibi usta bir ismin silik bir rolde yer alması bir kayıp desek yeridir.

Adam Driver‘ın ise biraz tutuk görünen performansı filmin eksilerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Adam Driver kariyerinde en çok eş ve sevgiliye sahip olan karaktere ilk kez bu filmde hayat vermiştir. Filmde eşini kaybetmiş Sezar isimli bir mimarı canlandırıyor. Ancak onun kadınlar tarafından bu kadar hayran olunan ve seksi bulunan karakteri bu donuk hali ile inandırıcı durmuyor. Eksiler demişken filmin uzun süresi benim için olmasa da kimi izleyici için handikaplı olup filmin ortasında sıkıntı yaratabilir ancak genel olarak yönetmen izleyiciyi sürekli meraklandıracak bir akış yaratmayı başarmış.

Mimar Sezar’ın hayata geçirmek istediği yaşayan, teknolojik ve geleceğin mimarisini taşıyan şehirin tasviri dahil çok fazla sahne görsel efektlerle oluşturulmuş bir film izliyoruz. Bu beni rahatsız etmedi am bazı izleyiciler bu görselliği ve efektleri fazla bulabilir.

Bu arada kullandığı metaforların fazlalığından belki de filmi ikinci kez seyretmekte de fayda olabilir. Genel sinema izleyicisine kolay kolay hitap etmese de iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.

İzleyeceklere şimdiden iyi seyirler

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Transformers Başlangıç Film Yorumu | Transformers: One İnceleme

Transformers: One – Erken Gösterim İncelemesi

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Bugün, uzun zamandır merakla beklediğimiz Transformers: One filminin erken gösteriminde yerimizi aldık. Filmi izlemek, gerçekten büyük bir keyifti! Animasyon olmasına rağmen, efektlerin kalitesi ve görsel estetiği gerçekten dikkat çekiciydi. Aksiyon dolu sahnelerle dolu olan film, Transformers evrenini yeni bir solukla karşımıza çıkarıyor.

Transformers Başlangıç Filminin Konusu

Optimus Prime ve Megatron’un kökenlerine ve aralarındaki karmaşık ilişkiye odaklanıyor. Transformers evreninin en ikonik karakterlerinin geçmişi, izleyicilere daha önce görmedikleri bir perspektif sunuyor. Cybertron’un kaderinin nasıl şekillendiği, karakterlerin kararlarıyla birleşince izleyiciyi düşündürüyor. Hem karakter gelişimi hem de anlatım tarzı, izleyicinin filmle daha güçlü bir bağ kurmasını sağlıyor.

Filmin animasyonu, önceki Transformers yapımlarına göre çok daha akıcı ve dinamik. Her bir sahnede kullanılan detaylı animasyon teknikleri, izleyiciyi adeta bu filmin içine çekiyor. Özellikle dövüş sahneleri ve dönüşümler, izleyenlere heyecan dolu anlar yaşatıyor. Efektlerin kalitesi, sadece görsel değil, aynı zamanda ses tasarımıyla da birleşince ortaya muazzam bir deneyim çıkıyor.

Transformers: One, aksiyon sahneleriyle dolu bir film olarak, izleyicilere tam anlamıyla bir adrenalin patlaması yaşatıyor. Kısacası, aksiyon tutkunları için kaçırılmayacak bir yapım. Filmin temposu, izleyiciyi sürekli bir hareket içinde tutuyor ve her anında yeni sürprizler sunuyor. Her sahne, izleyicinin heyecanını artıracak şekilde kurgulanmış.

Filmdeki müzik seçimleri gerçekten başarılıydı. Aksiyon dolu sahneleri destekleyen müzikler, izleyicinin deneyimini zenginleştiriyor. Müziklerin kaliteli yapımı, sahnelerin etkileyiciliğini artırarak, filmdeki atmosferi daha da derinleştiriyor. Ayrıca, Transformers: One, 1986 yapımı The Transformers: The Movie’den bu yana serinin ilk sinema animasyon uzun metrajlı filmi olması açısından da önemli bir yere sahip. Bu durum, hem eski hayranları hem de yeni izleyiciler için büyük bir nostalji ve yenilik sunuyor.
Sonuç olarak, Transformers: One, hem aksiyon tutkunlarını hem de animasyon severleri tatmin edecek bir yapım. Görsel ve işitsel efektleriyle, heyecan dolu hikayesiyle ve derin karakter gelişimiyle izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor. Eğer Transformers evrenine meraklıysanız ya da aksiyon dolu bir film arıyorsanız, bu filmi kesinlikle kaçırmamalısınız. İzlediklerimizden dolayı oldukça memnun kaldık ve filmi izlemeye değer bulduk!

Filme kişisel Batuhan ŞAFAK puanım: 8/10

Film bu Cuma vizyona giriyor. İyi Seyirler!

Yazan: Batuhan ŞAFAK

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

“Şans Eseri” / Coup de Chance Film Yorumları

Woody Allen’ın yeni filmi uzun kariyerinin ilk Fransızca filmi özelliğini de taşıyan Şans Eseri / Coup de Chance isimli yapım vizyona girdi. Peki izlemeye değer mi?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

“Şans Eseri” filmi ilginç şekilde bu yıl daha önce izlediğimiz Fransız yapımı “Narsistle Aşk” filmini hatırlatıyor. Birebir olmasa da filmin ilk yarısı neredeyse aynı. Meslekler, isimler, tanışma hikayeleri farkı dışında ana fikir tümüyle aynı. Hatta yetmiyor “Narsistle Aşk”da başroldeki kocayı canlandıran Melvil Poupaud “Şans Eseri” filminde de yine kıskanç ve baskıcı koca rolünde karşımıza çıkıyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi meslekler ve bu insanların tanışma hikayeleri farklı. Hatta iki filmde de çiftleri baş kadın karakterin annesi ziyaret ediyor.

Woody Allen Ne Yapmak İstemektedir?

Yönetmenin “Şans Eseri” filminin ilk yarısındaki benzerlikleri aslında ikinci bölümde de bitmiyor. Bu kez de kendi filmi “Scoop” ile benzerlikler görüyorsunuz. Baş karakterimiz Fanny’nin annesi bu bölümde Scoop’da Woody Allen’ın canlandırdığı ve araştırmasında Scarlett Johanson’a yardım eden Sid Waterman rolüne bürünüyor. Evet “Şans Eseri” filminde Fanny’nin annesi bir nevi Scoop filmde Woody Allen’ın Sid Waterman’ına dönüşüyor.

Sanırım Woody Allen “Narsistle Aşk” filmini izleyip Melvil Poupaud’ın da oyunculuk performansını beğenmiş ama hem oyuncunun performansının hem de hikayenin zayıf kaldığını düşünüp bu ana fikri kendi eski filmi Scoop’a eklemeye karar vermiş. 😊 Gerçi bu sadece benim bilgiye dayanmayan tahminim.

Şans Eseri / Coup de Chance Filmi İzlenir mi?

Lafı uzatmadan yazayım Deappool ve Wolverine’in vizyona girdiği haftada vizyona giren “Şans Eseri” filmi eğer Deadpool’cu ya da Wolverine’ci değilseniz ilginizi çekebilir. Woody Allen’ın en iyi filmlerinden olmadığını bilerek ve filmin ikinci yarısında bir suç-polisiye filme döndüğünü bilerek gitmenizde fayda var. Hatta filmin bu ikinci bölümü benim için daha cazip gibiydi. Hem Narsistle Aşk hem de Scoop’u izlediyseniz bu filmi de izlemek kıyaslama yapmak anlamında büyük fırsat yaratacak.

Şimdiden İyi Seyirler

Tolga Yiğit

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Deadpool & Wolverine İle İlgili Eleştirmenler İkiye Bölündü

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Disney yakın zamanda hayranları için Deadpool & Wolverine’in 35 dakikalık bölümünü yayınladı ve hayranlar filmi çok beğendi , hatta ilk tepkilerde “Marvel’ın şimdiye kadarki en komik filmi” olduğunu söylediler…

Filmin New York’taki galasının ardından eleştirmenlerin eline geçmesiyle birlikte, ilk tepkiler ne kadar doğru?

Bu sabah itibarıyla dünya çapındaki eleştirmenlerin çoğunluğu tarafından izlendi, dolayısıyla daha fazla erken tepki geliyor ve fikir birliğinin ne olduğunu söylemek zor.

Next Best Picture’dan Matt Neglia filmi “MCU’nun acilen ihtiyaç duyduğu güçlendirici bir hamle” olarak tanımladı.

Dempsey Pillot da onlarla aynı fikirde ve filmi “zamanlar boyunca hatırlanacak bir yolculuk komedisi” olarak niteledi. Mamas Geeky’den Tessa Smith ise filmin “yüzünde kocaman bir gülümseme bıraktığını ve hatta gözyaşlarına boğduğunu” söyledi.

Filmin galasından gelen övgü dolu sözlerin yanı sıra, bazı eleştirmenlerin de filmin tarzı ve aksiyonuyla ilgili söyleyecekleri var.

Rendy Jones, “Shawn Levy Spotify’dan çıkıp tutarlı bir aksiyon yönetemiyor gibi görünüyor! Bazen tam anlamıyla utanç verici” dedi ve Jacob Kleinman da katılarak, “görsel olarak bu film çok soluk görünüyor. Loki’nin Mad Max ile tanışması gibi, ancak tüm renk ve stilden yoksun.” diye ekledi.

Bazı eleştirmenler daha da ileri gitti.

Robert Daniels, Deadpool & Wolverine’i “yılın en kötü yapılmış filmlerinden biri” olarak nitelerken, William Bibbiani ise filmi “üzücü derecede kasvetli” olarak niteledi.

Kaynak: Yahoo.com

Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar