Connect with us

Kitap

Jane Austen’in Yarım Kalan Son Romanı “Sanditon” Raflardaki Yerini Aldı

Published

on

Radio Mood App

İngiliz yazar Jane Austen’ın 1817’deki erken ölümü nedeniyle yarım bıraktığı son romanı Sanditon, Can Yayınları Kısa Klasik dizisinde okurla buluşuyor. Austen, tamamlayamadığı bu eserinde, romanlarındaki tanıdık bir meseleyi konu alıyor ve 19. yüzyıldan bir “soylulaştırma” hikâyesiyle dönemin İngiltere’sini, kültürünü, sosyal yaşantısını ve karmaşık insan ilişkilerini anlatıyor.

Edebiyat tarihinin en sevilen eserlerini kaleme alan İngiliz yazar Jane Austen’in 1817’deki erken ölümü nedeniyle yarım bıraktığı son romanı Sanditon, Can Yayınları etiketiyle raflarda.

Romanı yazdığı sırada yaşadığı sıkıntılar nedeniyle hastalık ve hasta olma olgularını da kendine has alaycı bir dille mercek altına alan Austen, aynı zamanda günümüzde de çokça mustarip olduğumuz bir “mutenalaştırma” hikâyesini anlatıyor. Sanditon’da bir grup “hastalık hastası” aristokratın ve sağlık turizmine geniş yatırımlar yapmış gencin üzerinden çağın İngiltere’sini, kültürünü, sosyal yaşantısını ve karmaşık insan ilişkilerini de gözler önüne seriyor.

Birkaç yıl öncesine kadar küçük, gösterişsiz bir balıkçı kasabası olan Sanditon yatırımcıların dönemin modasına aynı zamanda sağlık turizmine uygun hale getirmek için çalıştıkları bir sahil kasabasıdır. Anlatının merkezinde bu kasabanın yanı sıra Sussex’li bir taşra beyefendisinin henüz evlenmemiş kızlarının en büyüğü Charlotte Heywood yer alır. Kasaba kendini modaya uygun bir yer olarak yeniden keşfetmeye çalışırken, Charlotte Heywood da oranın sakinleri arasında yeni bir başlangıç yapmaya çalışır.

Birçok edebiyat eleştirmeninin, tamamlansaydı yazarın en çok sevilen, okunan başyapıtlarından biri olacağını düşündüğü Sanditon, Austen’ın bitiremediği diğer iki romanı Watson Ailesi ve Lady Susan’la birlikte Can Yayınları’nda.

Continue Reading
Advertisement
Click to comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Kitap

Kawabata Edebiyatının Özü: “Avuç İçi Öyküler” Raflardaki Yerini Aldı

Published

on

Radio Mood App

1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen ilk Japon yazar Yasunari Kawabata’nın kariyeri boyunca kaleme aldığı öykülerinden oluşan Avuç İçi Öyküler, Can Yayınları etiketiyle okurla buluşuyor. İlki 1920’de, sonuncusu ise ölümünden sonra, 1972’de yayımlanan ve yalnızlık, ölüm, yas, geçip giden ömür, yoksulluk gibi konuları ele alan bu öykülerin her biri minimalist bir zenginliğin ürünü…

“Bir sürü insan şehirde böyle yürüyüp ilkyazın gelişini üretiyor. Bu şehir, insanların ilkyazıymış gibi gelmiyor mu sana da?”

1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Yasunari Kawabata’nın ilk kez 1920’lerin başında okurla buluşan eseri Avuç İçi Öyküler, yazarın kariyeri boyunca kaleme aldığı ve çoğu sadece iki ila üç sayfa uzunluğunda olan 146 kısa öyküden oluşuyor. Sanatının özünü romanlarında değil, yaşamı boyunca yazdığı ve Avuç İçi Öyküler adı altında topladığı kitapta aramak gerektiğini düşünen Kawabata, duygusallıkla yüklü öyküleriyle aynı zamanda kendi kişisel evrimini de yansıtıyor. Yalnızlık, ölüm, yas, geçip giden ömür, yoksulluk gibi konuları ele alan bu öykülerin her biri minimalist bir zenginliğin ürünü.

“Birçok yazar gençliğinde şiir yazar; ben şiir yerine Avuç İçi Öyküler’i yazdım… Gençlik günlerimin şiirsel ruhu onlarda yaşıyor.”

Yasunari Kawabata

Continue Reading

Kitap

Virginia Woolf’un Başyapıtı “Mrs. Dalloway” Can Yayınları Etiketiyle Raflardaki Yerini Aldı

Published

on

Radio Mood App

Modernist hareketin en önemli yazarlarından Virginia Woolf’un modern romanın dönüm noktası kabul edilen başyapıtı, Mrs. Dalloway, Can Yayınları’nda okurla buluşuyor. Savaş sonrası İngiltere’sinde geçen eserinde bir yandan bireylerin psikolojik durumunu ve toplumsal yapıyı irdelerken bir yandan da gündelik ayrıntıların ötesine geçerek, yaşamın kırılganlığını ve insan ruhunun derinliklerini apaçık ortaya koyuyor…

Cinsiyet eşitliği ve medeni haklar konusundaki yazıları ve çalışmalarıyla dünya kadın hareketinde önemli bir yere sahip olan Virginia Woolf’un, modern romanın dönüm noktası sayılabilecek eseri Mrs. Dalloway okurla buluşuyor.

Modernist dönemin en büyük İngiliz yazarı, bu eşsiz başyapıtında, görünüşte birbirinden çok başka hayatlar yasayan karakterlerin aslında nasıl benzer sorunlarla boğuştuklarını anlatırken, savaş sonrası İngiltere’sinde bireylerin psikolojik durumunu ve toplumsal yapıyı irdeliyor. Gündelik ayrıntıların ötesine geçerek yaşamın kırılganlığını ve insan ruhunun derinliklerini apaçık sunuyor.

Her şeye rağmen güneş parlıyordu. Her şeye rağmen insan yasadıklarının üstesinden geliyordu. Her şeye rağmen hayat, günü güne eklemenin bir yolunu buluyordu.

Londra cemiyetinin önemli isimlerinden Clarissa Dalloway, o akşam evinde vereceği parti için hazırlık yaparken zihninde dalgalanan anıları, geçmişe dair pişmanlıkları ve arzularıyla yüzleşiyor. Bu sırada Londra’nın çok da uzak olmayan bir başka kösesinde, eski bir asker olan Septimus Warren Smith, Birinci Dünya Savaşı’nın bıraktığı izleri silmeye, kafasının içindeki şeytanlarla mücadele etmeye çalışıyor. Dünyanın bir ucundan, Hindistan’dan yeni dönen Peter Walsh ise Clarissa Dalloway’e duyduğu eski hisleri yeniden keşfederken kendi güvensizlikleriyle hesaplaşıyor.

“Belki de Woolf’un başyapıtı… Zarif ve mükemmel bir şekilde yapılandırılmış… Çoğu yazar gibi, eserlerini oluştururken yüzey ile derinlik arasında bir seçim yapması gereken Woolf yüzeyi seçiyor ve ardından olabildiğince derine inmeye çalışıyor.”

E.M. Forste

Continue Reading

Kitap

Kısa Roman “Meteliksiz Öğrenci”nin Konusu Nedir?

Published

on

Radio Mood App

Yirminci yüzyıl Japon edebiyatının önde gelen yazarlarından, sıradışı hayatıyla da meşhur Osamu Dazai’den sanat, ölüm ve arzular üzerine bir kısa roman: Meteliksiz Öğrenci.

Otuzlu yaşlarda, Dazai isimli bir yazar içine hiç sinmeyen yazısını dergiye gönderdikten sonra rahatlama arayışıyla Tamagava Nehri’nin kıyısında yürüyüşe çıkar. Zihninde bir sürü düşünceyle nehri izleyen Dazai, nehirde sürüklenen bir genç görür ve onu kurtarmak için suya doğru koşar.

İkisi arasında entelektüel bir atışmaya dönüşen beklenmedik bir sohbet başlar. Liseyi terk eden bu gence kendini sevdirmeyi uman Dazai, kendini o gece çocuğun yerine bir film gösteriminde canlı anlatıcı olarak sahne almayı kabul edeceği birtakım garip durumların içinde bulacaktır.

“Gerçekten hissetmediğim şeyleri söylemek zorundayım sürekli,
yoksa hayatta kalamam.”

Çevirmen: Ebru Sarıkaya

Continue Reading

Kitap

Pentagram’ın Demir Demirkan’ı, ilk kitabıyla D&R’da

Türk rock müziğinin başarılı temsilcilerinden, Pentagram grubunun gitaristi Demir Demirkan, güçlü anlatımıyla zamanın ve mekânın kalıplarını kırdığı ilk romanı “Zamanda Saklı”nın tanıtımı için 16 Kasım Cumartesi günü D&R Bağdat Caddesi mağazasında sevenleriyle buluşacak.

Published

on

Radio Mood App

Türkiye’nin en büyük kitap platformu D&R, imza günleri ve kitap lansmanlarıyla okurları en sevdikleri sanatçılarla bir araya getirmeye devam ediyor. Gelenekselleşmiş yazar-okur buluşmaları kapsamında D&R, bu kez yıllara meydan okuyan şarkılarıyla tanınan Demir Demirkan’ı ağırlıyor. Demirkan, yaşam ve ötesine dair birbirinden özgün ipuçlarıyla okura yepyeni bir dünyanın kapılarını araladığı ilk romanı “Zamanda Saklı”yı 16 Kasım Cumartesi günü saat 15:00’te D&R Bağdat Caddesi’nde okurları için imzalayacak. İlk kez D&R’da okurlarıyla buluşacak olan Demirkan, kitaba ilişkin soruları yanıtlayacağı bir söyleşi de gerçekleştirecek.

Demir Demirkan “Zamanda Saklı” Kitabının Konusu Nedir?

Dört kitaptan oluşacak “Sandık Hikayeleri” adlı serinin ilk kitabı “Zamanda Saklı”, okuru Berk karakteriyle beraber zamanda ve mekanda yolculuk yaptığı bir serüvene çıkarıyor. Bazı hikâyeler zamanda saklıdır; zamanın dili çözülmedikçe sırlar açığa çıkmamakta direnir. Ancak biri gelir ve zamanın sandığından; binlerce yıllık hikâyeyi ve bambaşka yaşamların efsunlu sırlarını günümüze taşır.

Continue Reading
Advertisement

En Çok Okunanlar