Bizimle iletişim kur

Sinema

Heyecanla Beklediğimiz Film ve Diziler

2022 ve 2023 yıllarında film ile dizilere doyacağız.

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Pandemi dolayısı ile kapanan sinema salonlarının ardından birçok filmin ardı ardına ertelendiğini görmüştük. Yapımcı şirketler bu ertelemeleri sinema salonları açılana kadar sürdürdü ve haliyle tüm filmler 2022 yılına kaydırılınca takvimi şişirdi.

Geçtiğimiz günlerde Shazam’ın devam filmi hariç tüm DC Comics filmlerinin ertelendiği haberini sizlerle paylaşmıştık. Halen pandeminin devam etmesi dolayısıyla bazı çekimi tamamlanmamış filmlerin ertelendiğini görebiliriz. Bundan ziyade 2022 ve 2023 yılları arasında çıkacağı açıklanan film ve dizilerin bir listelemesini yaptık. Listenin daha çok beklenen film ve dizilerden oluştuğunu belirtelim aksi halde, listeye daha dahil etmediğimiz onlarcası olabilir ve bu liste de uzayıp gider. Lafı daha fazla uzatmaan sizleri en çok beklediğimiz film ve diziler listesi ile baş başa bırakalım.

Doctor Strange In The Multiverse Of Madness – (6 Mayıs 2022)

WandaVision dizisi ile bağlantılı olacak olan filmde Doctor Strange, MCU’nun çeşitli evrenlerinde bizleri yolculuğa çıkartacak. Bir şekilde X-Men ekibinin de MCU’ya dahil olacağı bu filmde yeni Wolverine ve Doctor Strange’in kötü varyantı Supreme Strange’i de göreceğiz. Bu film aynı zamanda MCU’nun önemli değişimlerini bizlere gösterecek.

John Wick: Chapter 4 – (24 Mart 2023)

Son filmde en yakın dostunun da ihanetine uğrayan John Wick artık çok daha öfkeli. İntikam yakasından bir nebze olsun düşmeyen BabaYaga’nın artık çok daha fazla düşmanı var. Öte yandan her bir filmi ile aksiyonu bir üst seviyeye taşıyan serinin dördüncü filminin kadrosu ise deyim yerindeyse şampiyonlar ligi gibi. Ip-Man’den Donnie Yen, Boyka’dan Scott Adkins, IT’den Bill Skarsgard ve Mortal Kombat filminin Hanzo Hasashi’si Hiroyuki Sanada, John Wick: Chapter 4 setinde buluşuyor. Oyuncu kadrosu baya efsane değil mi?

Şimdilik filme dair herhangi bir fragman yayınlanmadı ancak bazı bilgiler ortada çıkmış durumda. Donnie Yen’in oynayacağı karakter olan Caine, John Wick’in eski bir dostu ve benzer düşmanlara sahipler. Yani filmde bu ikiliyi sırt sırta görmemiz muhtemel. Öte yandan bu ikili arasında gerçekleşmesi olası bir duello da şahane olur. Düşünün John Wick ve Ip-Man karşı karşıya!

Basında yer alan haberlere göre ise her ne kadar henüz resmileşmemiş olsa da filmin adının John Wick: Hagarure olacağı yönünde. Hagakure’nin anlamı “Saklı Yapraklar” demek ve bu da Yamamoto Tsunetomo adlı eski bir samurayın kaleme alındığı kitaba dayanıyor. Bahsi geçen kitap samuray felsefesine odaklanıyor, yani John Wick’in dördüncü filminde bolca samuray görebiliriz.

Thor: Love and Thunter – (8 Temmuz 2022)

Taika Waititi tarafından yönetilen Thor: Love and Thunter filminde Chris Hemsworth’u uzun bir sürenin ardından tekrardan Thor rolünde izleyeceğiz. Ayrıca çok sevdiğimiz Dark Knight üçlemesinde Batman olarak karşımıza çıkan Christian Bale’de filmde Gorr karakterini canlandıracak.

Christian Bale, Gorr karakteri ile filmin baş kötüsü konumunda bulunuyor. Gorr, annesi, eşi ve çocukları ölünce tanrıların var olmadığına inanır ve bu inancı onu kabilesinden sürgün edilmeye mahkum bırakır. Bir süre sonra tanrıların var olduğunu fakat ölmekte ve acı çekmekte olan insanlara yardım etmediklerini görünce hepsini öldüreceğine yemin eder ve tüm tanrılara içtenlikle nefret duymaya başlar.

Filmde bolca çizgi romandan sahnelerin bulunacağı bilgisi veriliyor. Bunlardan biri ise Thor’un çekici Mjölnir’i kaldırmaya layık olan Jane Foster’ın tanrısal güçler kazanması örnek gösterilebilir. Elbette daha bunun gibi efsane sahneler göreceğiz ancak şu bir gerçek ki yine iyi bir Thor filmi izleyeceğimiz kesin.

The Lord Of The Rings – (2 Eylül 2022)

Amazon’un devası bütçeli dizisi The Lord Of The Rings, kimi kesim atarfından eleştiri yağmuruna tutulsa da kimi kesim diziyi merakla beklemekte. Filmlerden bağımsız ilerleyecek dizide Galadriel, Arondir, Celebrimbor, Isildur gibi karakterleri göreceğiz ancak bunları yepyeni oyuncular canlandıracak. Umarız ki geçmiş film ve kitaplara yakışır bir dizi izleriz.

Obi-Wan-Kenobi

Obi-Wan Kenobi – (25 Mayıs 2022)

Her ne kadar son Star Wars üçlemesi dehşet biçimde kötüde olsa Disney, The Mandalorian ve The Book of Boba Fett dizileri ile durumu iyice toparladı ve üstüne bir de Obi-Wan Kenobi dizisi yapalım demiş olacaklar.

Dizinin kadrosunda orijinal üçlemeden tanıdığımız Joel Edgarton ve Bonnie Piesse bulunuyor. Dizideki olaylar ise Revenge of the Sith’in on yıl sonrasına dayanıyor. Kronolojik olarak bakarsak üçüncü ve dördüncü filmin arasında geçecek. Bu yeni Star War macerasında, yine orijinal üçlemede Anakin Skywalker’ı canlandıran Hayden Christensen’de Darth Vader olarak yer alıyor. Evet! Darth Vader dizide yer almakta ve Obi-Wan Kenobi ile karşı karşıya geldiği sahnelerde bulunacakmış.

black-adam

Black Adam – (21 Ekim 2022)

DC’nin süper kötü karakterleri olan Black Adam içinde tam on yıldır ön hazırlıklar yapılıyor ve en nihayetinde filmi su sene izleyeceğiz gibi gözükmekte. Oyunculukta sükse yapmış kim varsa bu güne kadar mutlaka bir süper kahraman filminde boy göstermiştir ve şimdi aynısı Dwayne “The Rock” Johnson içinde geçerli.

Son zamanlarda karanlık tonunu iyice arttıran DC Comics’in Shazam’ın baş düşmanı olan Black Adam filminde de aynı yolda ilerleyeceğini söyleyebiliriz. Özellikle karakterin bir süper kötü olması bu karanlık tonun çok daha ileriye gitmesini sağlayabilir. Filme dair tek soru işareti ise uzun süren yapım aşaması zira bu tarz filmler çoğu zaman vasat çıkmıştır. Umarız ki aynısı Black Adam için geçerli olmaz.

House Of Dragon – (2022)

George R.RM Martin’in Ateş ve Kan adlı romanına dayanan HBO dizisi House of Dragon, Game of Thrones dizisinden 300 yüzyıl öncesinde geçecek. Bu da Targaryen hanedanının hüküm sürdüğü dönemi işleyeceğini ve Game of Thrones dizisinin köklerine ineceğini gösteriyor. Dizide, Ejderhaların dansı adı verilen iç savaşa giden süreci göreceğiz.

George R.R. Martin tıpkı Game of Thrones dizisinde olduğu gibi House of Dragon disizinde de yardımcı yaratıcı olarak görev alıyor. İlk sezon için 10 bölüm düşünülen dizinin yönetmenleri olarak Game of Thrones ile aynı yönetmene sahip olan miguel sapochnik, The Witcher yönetmeni Geeta V. Patel, Banshee’nin yönetmeni Greg Yaitanes ve The Alienist’in yönetmeni Clare Kilner görev alacak. Senaryoyu ise George R.R Martin ile birlikte Ryan Condal, Ti Mikke, Wes Tooke ve Claire Kiechel kaleme alıyor.

Jurrasic World Dominion – (10 Haziran 2022)

Son film ile birlikte dinozorların serbest kaldığını ve dünya’ya tutuldukları yerden dünyaya yayıldıklarını görmüştük. Jurassic World Dominion ile birlikte insanlar ve dinozorların artık aynı evreni paylaştıklarını görüyoruz. Elbette bu durum her ne kadar otobur olanlar için problem yaratmıyor olsa da, etobur olanlar insanlık için büyük sorun teşkil ediyor.

Dinozorlarla insanların tarihte ilk defa bir arada yaşadığı bir dönemi anlatacak olan Jurassic World Dominion’ın yönetmen koltuğunda 2015 yapımı Jurassic World’ün yönetmeni Colin Trevorrow yeniden yer alacak.

Top Gun Maverick – (27 Mayıs 2022)

Pandemi dolayısı ile uzun bişr süredir eteleme alan Top Gun Maverick, sonunda bu yıl izleyiciler ile buluşacak. Başrollerini Tom Cruise, Miles Teller, Val Kilmer ve Jennifer Connelly’nın paylaştığı filmin yönetmenliğini Joseph Kosinski gerçekleştiriyor. Top Gun Maverick, hikaye döngüsü olarak 1986 yılında vizyona giren Top Gun filminin devamını anlatacak.

Shazam! Fury of the Gods – (12 Aralık 2022)

DC Comics’den alıştığımız karanlık mizaha tamamen ters düşen Shazam karakterinin ilk solo filmi lzleyicilerden beğeni toplamıştı. Chuck dizisi ile ünlenen Zachary Levi’yi Shazam karakteri ile izlediğimiz filme baktığımızda DC’nin diğer filmleri arasında en sönük kalan filminin bu olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen devam filminin, ilk film kadar eğlenceli olacağını düşünüyoruz.

The Flash – (23 Haziran 2023)

DC Comics’in sinema evreninde yeni ve önemli bir başlangıcı aralayacak olan The Flash filmini normalde 2021 yılı içerisinde izlememiz gerekiyordu ancak pandemi dolayısı ile ertelemeden nasibini almıştı.

Flashpoint çizgi romanındaki hikaye’ye dayanan filmde, Flash zamanda yolculuğa çıkar ve zıt varyantı Eobard Thawne/Reverse Flash ile tanışır. Marvel’da olduğu gibi DC Comics üzerinde de zaman değişimine şahit olacağız. The Flash filminde en heyecanla beklediğimiz kısım ise Michael Keaton ve Ben Affleck’i yeniden Batman olarak görecek olmamız. Evet yanlış duymadınız filmde farklı zamanlardan birden fazla Batman’i göreceğiz. Ayrıca Supergirl, Iris West ve Zod gibi karakterler de filmde bulunacak.

Aquaman: The Lost Kingdom – (17 Mart 2023)

Jason Momoa’nın başarılı performansı ile DC Comics, son filmini Aquaman: The Lost Kingdom ile taçlandıracak. Filme dair çok az şey bilsek de artık Aquaman hikayesinde önemli bir ilerlemenin kaydedildiğini söylemek mümkün. Aquaman: The Lost Kingdom’ın daha iç karartıcı bir film olduğunu söyleyen yönetmen James Wan’dan daha azı beklenemezdi, özellikle kendisinin yönetmenlik yaptığı geçmiş filmlerinin neredeyse tamamının korku filmi olduğunu düşünürsek.

Sinema

Gülümse 2 Filminin Konusu Nedir? Fragman İzleyin

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Yeni bir dünya turuna çıkmak üzere olan küresel pop fenomeni Skye Riley (Naomi Scott), giderek daha korkunç ve açıklanamaz olaylar yaşamaya başlar. Artan dehşet ve şöhretin baskısından bunalan Skye, kontrolden çıkmadan önce hayatının kontrolünü yeniden kazanmak için karanlık geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır.

Devamını Okuyun

Sinema

Wicked Filminin Konusu Nedir? Türkçe Dublajlı Fragman İzleyin

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Oz cadılarının muhteşem hikayesi Wicked’da, Emmy, Grammy ve Tony ödüllü güçlü oyuncu Cynthia Erivo(Harriet, Broadway’s The Color Purple), sıradışı yeşil teni nedeniyle yanlış anlaşılan ve gerçek gücünü henüz keşfetmemiş genç bir kadın olan Elphaba rolünde; Grammy ödüllü, albümü iki milyondan fazla satan stüdyo sanatçısı ve küresel süperstar Ariana Grande, ayrıcalık ve hırsla bezenmiş, gerçek kalbini henüz keşfetmemiş popüler bir genç kadın olan Glinda rolünde yer alıyor.

İkili, fantastik Oz Ülkesi’ndeki Shiz Üniversitesi’nde öğrenciyken tanışır ve aralarında alışılmadık ama derin bir dostluk oluşur. Muhteşem Oz Büyücüsü ile karşılaşmalarının ardından dostlukları bir dönüm noktasına ulaşır ve hayatları çok farklı yollara sapar. Glinda’nın popülerliğe olan amansız arzusu; onu, güç tarafından baştan çıkarılırken, Elphaba’nın kendine ve çevresindekilere sadık kalma kararlılığı, geleceği üzerinde beklenmedik ve şoke edici sonuçlar doğuracaktır. Oz’daki olağanüstü maceraları, sonunda İyi Glinda ve Batı’nın Kötü Cadısı olarak yazgılarını tamamlamalarını sağlayacaktır.

Devamını Okuyun

Sinema

“İzliyorlar” Ne Zaman Vizyona Girecek? Fragman İzleyin

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Karanlığı izleyen insanların üç hikayesi; çünkü karanlık da onları izliyor…

Orhan, annesini ölümden geri getirmek için yeraltındaki ölü diriltme enstitüsüne başvurur.

Ayşe, kızına bir kedi sahiplenir ve önceki sahibinin tavsiyesine rağmen kedinin adını değiştirmez.

Doktor Oktay ve eşi, dilekleri gerçekleştiren bir toz keşfeder.

Devamını Okuyun

Sinema

Çok Yakında Vizyona Girecek Olan “Sakın Ses Çıkarma” Filminin Başrol Oyuncusu James McAvoy’un Röportajı Yayımlandı

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Sakın Ses Çıkarma’nın hikayesini birkaç cümleyle nasıl açıklardınız?

Sakın Ses Çıkarma, iki çift ve onların çocuklarının Toskana, İtalya’ya gittikleri tatilde tanışması ve iyi anlaşmasıyla başlıyor. Bir çift Londra’da yaşayan iki Amerikalı, diğer çift de Batı İngiltere’de yaşayan iki İngiliz. İki çift de çok farklı ve yaşam tarzları birbirleriyle çakışıyor. İngiliz aile çok pastoral ve doğayla araları iyi, diğer çift ise çok şehirli ve modern, düzensizlik aslında onların düzeni denebilir. Doğayı seven çift diğer çifti tatillerinden sonra doğal İngiliz hayatını göstermek için çiftliklerine davet ediyor, ama çiftliğe vardıklarında, o dostane hava kayboluyor ve bazı oyunlar dönmesi sebebiyle ortaya çok rahatsız edici anlar ortaya çıkıyor, bunlar nihai olarak yerini daha korkunç olaylara bırakıyor.

Karakteriniz Paddy kimdir?

Paddy kariyerinde ilerlemeyi reddedip ailesinin arsasına dönen bir doktor, ailesinin topraklarında beş nesildir tarım yapılıyor. O doktorluğuna devam edip birkaç hayır kurumu için çalışıyor, ama aslında ailesine ve doğadaki hayatına daha çok değer veriyor. Film devam ettikçe, gerçekler ortaya çıkmaya başlıyor, kendisinin ve karısının gerçek yüzü katman katman ortaya çıkarken diğer aile olan Dalton’lar hakkında endişelenmeye başlıyorsunuz.

Sizce bu filmin ton olarak DNA’sı nedir?

Bu Danimarkalı bir korku filminden esinlenilerek yapılan bir iş. Bence bu iş ondan çok daha sosyal ve psikolojik gerilim kısımlarını korku ögelerine yedirerek işliyor.

Bu film birçok konu hakkında yorumunu ortaya koyuyor.
Evet, birçok konu hakkında! Sosyal konum ve bir şeye çekilme konularını işliyor, Dalton’lar modern hayatta bir aileden beklenenleri yapan insanları temsil ediyor, ama bu onları mutlu ya da güçlü hissettirmiyor. Sonra, dünyayla daha haşır neşir olduğu görülen bir aileyle tanışıyorlar. Bu ailede biri doktor ve modern hayatı anlıyor, ama aynı zamanda, otoriteyi kendi ellerine alıp kendi mutluluğunun sorumluluğunu üstlenen bir adam gibi duruyor. Bence Dalton’ları çeken de bu eski usul İngiliz yaklaşım oluyor-hayatınızı modern yaşam denen koşu bandından kurtarmayı temsil ediyor. Paddy ve Clara kendilerine taşrada bir hayat kurup hayatlarını mutlu bir şekilde yaşıyor gibi duruyorlar. Modern ve profesyonel bir duruşları varken, daha ilkel bir taraflarını da koruyabilmişler. Bunun da üstüne, maskülenliği tekrar sahiplenme teması da var, bu da Ben Dalton’ın çok zorlandığı bir konu. Onun kendini Paddy’e yakın hissetmesinin bir sebebi de bu, o modern maskülenliğin sağlıklı bir temsili gibi duruyor, tabii bu her neyi kapsıyorsa. Daltonlar modern hayat onlara ne atarsa bu aile olmaktan vazgeçmemek üstüne yaşıyorlar: yüksek vergiler, uzun çalışma saatleri, iş güvensizliği, yüksek okul ücretleri, stresli bir ilişki ve daha niceleri. Paddy de onlarla sürekli bir oyun oynuyor ve bundan büyük bir zevk alıyor.

Paddy, yaratması eğlenceli bir karakter olmalı.

Evet, kesinlikle! Yani, eğer o sosyal medya kullansaydı eminim modern hayat ve maskülenlik hakkında ulaştırmak istediği bir tezi olurdu. Paddy gibi olan birçok insan bunun sayesinde ilgi ve alaka görüyor, onlar da bu yakaladıkları bağlantıdan gayet memnun. O bir takipçi ordusu yaratmaya çalışmıyor, ama dışlanan, hor görülen ve unutulan bir erkek türüne ulaştığı bir seyirci kitlesine sahip. O aynı zamanda toksik de biri ve bunu seyircisini kaybetmemek için hep dengede tutuyor, bu seyirci bu durumda Daltonlar. O manipüle etmeyi ve suistimal etmeyi seviyor. O istediği her şeyi onlarla tanıştığı an başarabilirdi, ama o günlerini onlarla çiftlikte geçirip bunu uzatmaktan zevk alıyor.

Yani, yemeğiyle oynamayı seviyor…

Evet, çünkü o yapmaya çalıştığı şeyde daha verimli olsaydı, istediği şeye anında ulaşırdı, ama Paddy oynamayı seviyor. O hayatın tadını çıkarmak istiyor, bu kadar ilgi çekici biri olmasının sebeplerinden biri de bu. Dalton’lar, özellikle de Ben, modern hayatı ve bunu muhafaza etmeye odaklanmış ki, başına ne gelirse gelsin önüne bakıp devam etmekle meşgul. Paddy bunların hepsinden uzak, o tamamen kendiyle ve kendi hayatıyla ilgileniyor, her anının sonuna kadar tadını çıkartıyor, bunun için yaptıklarının sonuçlarını da umursamıyor. Ama bunlar, mutlu bir hayatın sırrını çözmüş gibi duran bu adamla tanıştığımızda ilk bakışta anlaşılmıyor. Büyük bir mutluluğa ulaşabilecek gibi duruyor, bu Ben, eşi Louise ve kızları Agnes için ulaşılması zor bir hedef, onlar buna ulaşamayacak kadar modern hayatın ağlarına takılmış durumda. Bu yüzden erişebildikleri güzel şeylerin tadını çıkartamıyorlar. Sonra bu mutluluk ve yaşam sevincinin timsali gibi duran adamla tanışıyorlar ve bu onlara çok çekici geliyor.

Yazar ve yönetmen James Watkins’le bunların hepsini perdeye taşımak için çalışmak nasıl bir deneyimdi?

James gibi bir yazar-yönetmenle çalışmanın güzel tarafı onunla konuşmadan bile, ne istediğini ve düşündüğünü anlayabiliyorsunuz. Yazar-yönetmenlerle çalışmayı sevmemin nedenleri de bu ve onunla daha bu sürecin başından beri birbirimizi çok iyi anlayabiliyoruz. Karakterim bir şey satıyor, ama aslında sakladığı çok şey var, bunların hepsini toksik maskülenliğin yüküyle birlikte taşıyor. James’le birlikte buna ve onun toprağıyla olan bağına odaklandık, dışarıdan çok masumane ve doğa sevgisinden doğan bir şey gibi duruyor ama arkasında karanlık bir şeyler saklıyor. Bütün bunlar başta çok çekici gelebilir, ama o topraklarda ve Paddy’nin sattığı maskülenlikte kan izleri var. Bunda seks, toprak ve vahşet var, bunları başta göremiyorsunuz çünkü karşınızda sadece biraz eski usul yaşayan modern bir adam olduğunu düşünüyorsunuz.

Paddy ve Ciara aynı anda hem ilgi çekici hem de çok rahatsız edici, bu Ben ve Louise Dalton’ın karşısında çok zıt dengeler oluşturuyor.
Paddy ve Ciara birçok açıdan çok korkunç insanlar, ama birbirlerini seviyorlar. Aşkları gerçek ve tutku dolu, ama tabii ilişkileri masum olmayan unsurlar da barındırıyor. Yani, birbirlerini çok seven iki kötü insan var ve iyi kalpli sevmeyi unutmuş bir çift var, modern toplum ellerinden sevgi kapasitelerini ve bunu nasıl dışa vuracaklarını unutturmuş. Paddy ve Ciara birlikte çok iyi olan ve istedikleri her şeye sahip olan, dünyevi bir hayat tarzı süren bir çift fantezisini temsil ediyor.

Kanadalı Mackenzie Davis, Louise olarak şahane bir performans sergiliyor, Paddy’nin davranışlarında tuhaf bir şey olduğunu anlaması çok uzun sürmüyor.

Evet, Sakın Ses Çıkarma’da dört yetişkin ve iki çocuğun birbiriyle olan kimyası üzerine kurulu bir oyuncu ekibimiz var. Mackenzie Davis, Louise rolünde muhteşem, onu daha önce hiç bu kadar güçsüz olan ama aynı zamanda bu kadar mücadele eden bir rolde gördüğünüzü sanmıyorum. O bu performansında yapmacıklığa hiç yer vermedi, Mackenzie’yle çalışmaya bayıldım.

Scoot McNairy de onun evlilik ve maskülenlik konseptleriyle boğuşan kocası Ben rolünü şahane bir şekilde oynuyor.

Scoot aslında çok maskülen bir adam. O, doğa adamı açısından bakacak olursak benim asla Paddy’e benzeyemeyeceğim kadar çok o karaktere benziyor. O yüzden, “modern yaşamdaki beta adam” rolünü bu kadar iyi oynayabilmiş olması da çok etkileyici. Takdir edilesi bir performans!

Aisling Franciosi de Paddy’nin eşi ve suç ortağı olan Ciara rolünde çok başarılı.

O kendi aşk dilini bulma konusunda inanılmazdı, çok belirli ve fiziksel bir yolda ilerleme kararı aldı. Hikâyeye büyük bir çelişki kazandırdı, iyi olan çift geçimsizken kötü olan çift çok iyi geçiniyor oldu.

Alix West Lefler ve Dan Hough tarafından oynanan çocuklar hakkında düşünceleriniz neler?

Bu iki genç oyuncu nefes kesici, çok yetişkin, hassas ve şiddet dolu sahnelere şahit oldular, buna rağmen hiç fire vermediler ve inanılmaz bir performans sergilediler.

Sakın Ses Çıkarma’yı izleyenlerin bu deneyimden ne çıkartmasını istersiniz?

Umarım eğlenirler. Umarım korkarlar ve gülerler çünkü bu aslında komik de bir hikaye. Bence Sakın Ses Çıkarma sizi eğlendirecek, güldürecek ve de umarım korkutacak. Yani, biraz eğlence, biraz korku ve biraz da şiddete hazır olun.

Bu proje için tekrar Blumhouse’la çalışmak nasıldı?

Jason Blum zeki bir adam ve Blumhouse da zeki bir şirket. İnsanların seveceği şeyleri nasıl yaratacaklarını biliyorlar, onlarla bu proje için tekrar çalışmak çok güzeldi. İnsanların izlemek istediği türlerde herkesin erişebileceği hikayeler yaratıyorlar. Sonrasında, siz bunu tüketirken, başta düşündüğünüzden daha çok şey deneyimliyorsunuz ve bu da yaptıkları çoğu işin DNA’sında var. Ben Blumhouse’la çalışırken sadece çok iyi vakit geçirdim.

Devamını Okuyun

En Çok Okunanlar