Bizimle iletişim kur

Köşe Yazıları

Bir Efsaneye Yakışmayacak Bir Son: Halloween Ends Yorum Yazısı

Yayınlandı

on

Radio Mood App

2018 yılında başlayan yeni “Halloween” serisinin nihayet sonuna geldik. Nihayet diyorum; çünkü özellikle geçen sene vizyona giren “Halloween Kills” filminden sonra bu serinin iyi bir sona sahip olamayacağı az çok anlaşılmıştı. David Gordon Green ve ekibi sağ olsunlar bizleri hayal kırıklığına uğratmayıp bir korku efsanesi olan Michael Myers’ı oldukça kötü bir filmle onurlandırmışlar!

Aslında 2018 yılında çekilen serinin ilk filmi, uzun yıllar sonra vizyona giren ilk “Halloween” filmi olmasına rağmen hem seyirciler hem de eleştirmenler tarafından haklı bir şekilde övülmüştü. John Carpenter’ın 1978 yılında çektiği orijinal filmi doğrudan referans alıp ondan sonra çekilmiş tüm filmleri yok sayması bile takdire şayan bir hareketti. Zaten filmde Haluk Bilginer’i görmek bile oturduğumuz yerden bizi mutlu etmeye yetmiş de artmıştı bile.

Cadılar Bayramı Sona Eriyor Eleştirileri

Ancak, filmin gişede muazzam bir başarıya imza atması muhtemelen yapımcılarda büyük bir şımarıklığa yol açtı ve bize bunları yaşattılar. “Halloween Kills” filminde başlayan tuhaflıklar silsilesi son filmle artık neredeyse komik denecek bir hale bürünüyor. Bu haliyle son film, bana göre ikinci filmden bile kötü bir yerde duruyor. Normalde ikinci filmden nefret etmiş olmama rağmen bu filmden sonra o filmin hakkını yediğime karar verdim. En azından ikinci film, korku ve gerilim anlamında bu filmden katbekat daha iyiydi.

Film, ikinci filmin bir yıl sonrasından başlıyor. 2018 yılının Cadılar Bayramında işlenen onca korkunç cinayetin ardından Michael Myers hala dışarıda bir yerlerdedir. Ortalıkta görünmese bile nefes alıp verdiğinin biliniyor olması, kasaba halkının dehşet içinde yaşamasına sebep olmaktadır. 2019 yılının yine bir Cadılar Bayramı gününde Corey isminde genç bir erkek öğrenci zengin bir ailenin şımarık erkek çocuğuna birkaç saatliğine bakıcılık yapmak üzere eve gelir. Çocukla birlikte televizyonda John Carpenter’ın unutulmaz korku filmi The Thing (1982)’i izlerlerken Corey, çocuğa artık yatması gerektiğini söyler. Ancak çocuk,  Corey’i dinlemez ve sırf bakıcısını da korkutmak için ortadan kaybolur. Fakat bir süre sonra işler hem Corey hem de çocuk için hiç de iyi gitmeyecektir.

Reklam

Filmin giriş sekansı şaşırtıcı bir şekilde filmin geri kalanından çok daha iyi. Filmin bu giriş bölümünden de az çok anlarız ki Michael Myers ortalarda görünmemesine rağmen onun kasabaya saçtığı kötülük bir salgın gibi herkese çoktan bulaşmıştır. Kasabada cinayetler, intiharlar ve nedeni belirsiz ölümler giderek artmaya başlamıştır ve ikinci filmin de ana teması olan mesele bir kez daha burada akıllara düşer: “Michael Myers bu kasabayı, içinde yaşayan aptallardan temizlemeye gelmiş bir kahramandır sanki”.

Film, muhteşem girişinin ardından hiç yapmaması gereken bir şeyi yapar ve Michael Myers’ı tuhaf bir yöntemle belli bir mantığa oturtmaya çalışır. Bu zaten başlı başına hem karaktere hem de filmin kendisine çok büyük bir hakarettir. Laurie Strode’un filmdeki bir karakterin gözlerinin içine bakıp onda Michael Myers’ı gördüm demesi, bu karakterle Michael Myers’ın özdeşleştirilmeye ve anlamlandırılmaya çalışılması nereden bakarsanız bakın korku türü için büyük bir günahtır ve bu günah yapımcıların elinde hunharca işlenir.

Michael Myers, kötülüğün vücut bulmuş halidir. O konuşmaz, diğer katiller gibi asla kurbanlarının peşinden koşmaz, maskesi zorla çıkarılmadığı müddetçe yüzünü kimseye göstermez ve en önemlisi de cinayetlerinde hiçbir motivasyon yoktur. 1963 yılında daha altı yaşındayken ablasını sebepsiz yere vahşice öldürdüğü gün olduğu gibi karşısına çıkan herkesi aynı şekilde amaçsızca öldürecektir.

“Michael Myers’a bir sebep bulmalıyız” saçmalığını, Rob Zombie de zamanında yapmaya çalışmış ve o da eline yüzüne bulaştırmıştı. Aynı şekilde bu film de Rob Zombie’den bile kötü bir kurguyla bu işte başarısız oluyor. En azından Rob Zombie, Michael Myers’ın kötülüğüne onun kendi çocukluğundan giderek bir zemin oluşturmaya çabalamıştı; bu filmde ise Michael Myers yok sayılıp başkası üzerinden ona bir hikâye uydurulmaya çalışılıyor.

Her şeyi geçtim Michael Myers’ın bir kurbanını yakalayıp sonra da onun gözlerinden kendini görüp ardından salıvermesi nasıl bir saçmalıktır! Ya da birinin Michael Myers’a gelip bana bu işi nasıl yaptığını öğret demesi… Sanki efsaneyi sonlandırmaya değil de olan bitene bir parodi çekmeye çalışmışlar. Filmle ilgili tek sevindiğim nokta ise Michael Myers’ın tüm bu olan bitenden artık kurtuluyor oluşu. Umarım bir daha rahatsız edilmez ve öylece son haliyle bırakılır.

Reklam

Köşe Yazıları

İstanbul İçin Son Çağrı Film Yorumları

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Sayın yolcularımız uçağımız kalkmak üzere “İstanbul İçin Son Çağrı”

Başka bir evrende en güzel halleri ile yolları tekrar kesişen Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ İstanbul İçin Son Çağrı filminde tekrar partner oldular. Hakan Muhafız, Atiye, Aşk 101 gibi yapımların yönetmen koltuğuna oturan Gönenç Uyanık bu sefer İstanbul İçin Son Çağrı filminin yönetmen koltuğuna oturdu. Senaristliğini ise oldukça başarılı projeleri kaleme alan Nuran Evren Şit kaleme almış. 91 dk uzunluğundaki yapımın türü Romantik ve dram olarak sınıflandırılmıştır.

Film Serin, New York havalimanında bavulu başkası ile karışınca kendisini zor bir durumun içinde bulur. Bu sırada yolu Mehmet ile kesişen Serin, onunla birlikte kaybolan valizinin peşinde düşer. Bu süreçte Serin ve Mehmet, New York’ta aşk, evlilik ve sadakat üzerine bir keşfe çıkmalarını konu alıyor.

Film Nasıldı?

Öncelikle Aşkı Memnu ile aralarındakı uyumu gösteren Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ bu filmde bomboş otursalar bile kendilerini hayranlarına her türlü izletecek bir aurayı yakaladılar. Yani filmin konusu insanı çekmese bile oyuncular sayesinde yinede izlecenek bir yapım ortaya çıkarmışlar. Film direkt NewYork havalimanında başladığı için hızlı bir tempo ile başlayıp throwBack sahneleri ile karakter gelişimlerini tamamlayıp oldu bitti bir son ile bitiyor. İşin özü inişleriyle çıkışlarıyla ters köşe yapan ilk başta karakterin hareketine sinirlendirip sonra “tamam bu sahnede bu yüzden böyle davranmış” dedirten çok şey oldu. Türkçe konuşmaları dışında Türk olduklarını asla anlamayacağımız, hareketler ve tiplemeler amerikan vari olup mekan olarak NewYork kullanılması Türkçe Dublajlı yabancı romantik film izliyormuşum havası verdi. Ülke tanıtmaktan ziyade tüm globale hizmet eden bir yapım olmuş. Aşk NewYork’ta başkadır deyip iyi yanları gösterilen şehrin bu sefer kötü yanlarının gösterilmesi de hoşuma gitti. Yetişkin içerikli sahne olmaması da aile ile izlecek bir yapım olmasına olanak sağlıyor.

Kostümler, mekanlar, yan roller asla sırıtmayacak bir proje olmuş. İzlemesi gayet keyifli çerezlik bir film olarak nitelendirilebilir. İstanbul İçin Son Çağrı 24 Kasım itibari ile Netflix’de yayında, şimdiden herkese iyi seyirler.

Reklam
Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Fransa… Ordu… Joséphine… NAPOLYON FİLM İNCELEMESİ | NAPOLYON İzlenir mi?

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Joaquin Phoenix’in Napoleon’u canlandırdığı, Ridley Scott imzalı Napolyon filmi bu cuma vizyonda. Sizlere nasıl anlatsam bilemedim. Film, ne kötüydü ne de çok iyiydi. Filmin aksine, fragmanların bana etkisi çok büyük olmuştu, büyük bir hype edinmiştim.

Napolyon Rolünde Joaquin Phoenix

Napolyon Film Yorumu

Phoenix’in muazzam oyunculuğuyla birlikte, Riddley Scott’ın yönetmenliğinde son zamanların en iyi işlerinden birine tanık olacağız hissine kapıldım. Filmi de o enerji ile izledim lakin, öyle olmadı dostlar. Film, beklentimin altındaydı.

Prodüksiyon, oyunculuklar, müzikler, savaş sekansları harikaydı. Hiç birine laf edemem ama, filmi özetleyecek olursam eğer; hani Youtube’da bir şeyler izlersin, hararetli bir yerindesindir, tam o sırada o manyakça bir sesi olan abimiz, konuşmasıyla bizi büyüler ve hepimizin bildiği o reklam araya girer ya. Hah! İşte filmin kurgusu tam da bu şekildeydi.

SİNEMAYLA KALIN.

Reklam

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Meksika Açmazı İzlenir Mi? Meksika Açmazı Yorumları

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Meksika Açmazı Filminde Öncelikle biz ne izledik?
Veya artık günümüzde komedi bu mu?
 Bence değil!

Mesut Süre, Anlatan Adam (İbrahim Türker) ve Fazlı Polat‘ın başrolünü paylaştığı (başka oyuncu yok 1, 2 sahnede gözüken bir kaç kişi dışında) Meksika Açmazı ilk haftasonunu 23.834 seyirci ile listede gerilerde kalarak vizyona girdi. Mesut Süre, Anlatan Adam ve Fazlı Polat’ın yaptığı 77 bölümlük yaklaşık 20 mn dinlenmeye sahip Meksika Açmazı bir podcast yayını olarak ortaya çıktı. Podcastların bu kadar tutmasına güvenen ekip bunu kamera karşısına geçerek seyirci ile buluşturup sinema ve podcast birleşimi bir iş yapmak istemiş. Lakin filmin sloganı bile yalan çıktı. Kesintisiz Kahkaha Sunuyoruz dedikleri filmde 90 dk boyunca bir kahkaha sesi bile duymadım. 1 – 2 yerde tebessüm edilmiş olabilir eee o kadar da olsun artık.

Filmin yönetmen koltuğunda ünlü korku filmi Siccin serisini yöneten tecrübeli isim Alper Mestçi oturuyor. Şimdi size sorum ” bir karavanın etrafında 90 dk boyunca oturup espri yapmaya çalışan 3 adamı çekmeye gerek var mıydı? Bunu bir tripod ve telefon kamerası yapmaz mıydı?” Türk korku sinemasına yön veren filmleri yöneten biri için oldukça zayıf bir iş olmuş olmuyor mu? Usta yönetmenin kendi sinematografisinde zayıf bir halka olarak yer bulacak. Ve korku türünde önemli bir yer edinmiş yönetmenin neden bu işi kabul ettiğini anlayamadım. Sanırım arkadaşlarının yanında olmak için yaptı.

Meksika Açmazı Nevşehir/ Kapadokya’da halı ticareti yapan bir adam 3 arkadaşa reklam yapmaları için yüklü para teklif eder. Kapadokyada kalacakları otel dolu çıkınca üçlüye yerleşkenin biraz dışında bir karavan tahsil eder ve orada misafir ederler. Tüm olaylar bu şekilde gelişirken gram komik olamayan, lise muhabbetine dönen filmde argo sözcüklerin minimum tutulması yine iyi bir şey sonuçta seyirciyi bir yerden memnun etmek lazım. Küfür kullanarak güldürmeye çalışıp batırmakta var işin içinde.

Sinemada film izlemenin bile lüks olduğu şu dönemde seyirciye yapılan bu para ve zaman haksızlığı gibi gözüken filme sponsor olan yatırımcılarda bu sonucun ardından hayal kırıklığı yaşayacaktır. Düşünsenize aşırı yorgunsunuz, evde sessiz bir ortam olmadığı için dinlenecek yer ararken sinemaya geldiniz, izleyicilerden kimsenin gülmediği veya sesinin çıkmadığı bir filme girip dinlenmek istiyorsunuz bu film tam öyle bir film kimse çıt çıkarmadan 90 dakika dinlenme vaadi sunuyor.

İşin özü zamanımız ve paramız kıymetli, sinema güzeldir ama her filmde değil.

Reklam

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Türkiye Dijital Platform Abone Sayıları 2023 En Çok Abone Hangi Platformda? (Temmuz – Eylül 23)

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

www.justwatch.com’un verilerine göre Türkiye Dijital Platform Abone Sayıları 2023’ün 3. Çeyrek verilerine baktığımızda neler görüyoruz?

2023’ün 3. çeyreğinde SVOD pazar payları şu şekilde oluştu :
Yayın devi Blutv, Netflix’e göre %11’lik güçlü bir avantajla pazarın zirvesinde yer alıyor. Bu arada Netflix, Prime Video ve Disney+’ın toplamından %27 daha fazla payla hâlâ 2. sırada yer alıyor.

2023’te Dijital Platform3. Çeyrek Pazar payı gelişimi


Grafiğin en altında yer alan Mubi, Eylül sonu itibarıyla +%1’lik artışla en akıcı büyümeyi sergiliyor. Bu sırada Prime Video abone sayısını düşürdü ve %-1’lik bir kayıp yaşadı.

Disney Plus Abone Kaybetti mi?

Disney Plus’ın Ocak ayından bu yana abonelerini kaybediyor olduğunu da görüyoruz.

En Çok Abone Hangi Platformda? (Temmuz – Eylül 23)

Reklam

Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar