Bizimle iletişim kur

Yaşam

Çocuklarda Boy Kısalığının Sebepleri Neler Olabilir?

Yayınlandı

on

Çocuklarda boy uzaması doğumdan itibaren başlıyor ve ergenlik sonuna kadar devam ediyor. Bebeklik ve ergenlik çağı en hızlı büyüme dönemlerini oluşturuyor. Çocuğun boyunun; yaşına, cinsiyetine ve toplumdaki ortalama değerlere göre belirgin kısa olması “boy kısalığı” olarak tanımlanıyor…

Ülkemizde her 100 kişiden 5-10’unda boy kısalığı tespit ediliyor. Çocuk Endokrinolojisi Uzmanları, boy kısalığında altta yatan etken ne olursa olsun, çocuğun tedaviden yarar görebilmesi için hekime erken dönemde başvurulması gerektiğine dikkat çekerek, “Ergenlik tamamlanınca büyüme plaklarının kapanmasıyla birlikte büyüme durur ve çocuk erişkin boyuna ulaşmış olur. Dolayısıyla, tedavinin ergenlik tamamlanmadan, bir başka deyişle büyüme kıkırdakları kapanmadan uygulanması gerekir. Aksi takdirde, hiçbir yöntemle boyu uzatmak mümkün olamaz. Bu nedenle, yapılan düzenli boy ölçümlerinde büyüme eğrilerinde sapma tespit edildiyse, çocuğun aynı yaş ve cinsiyetteki arkadaşları arasında boy farkı giderek artıyorsa, gecikmeden hekime başvurmak çok önemlidir. Toplum olarak boy kısalığıyla ilgili doğru bilgiye sahip olmalı ve bu konuda farkındalık yaratmalıyız. Her çocuğun sağlıklı büyüme hakkı vardır. Bunu sağlamak için hep birlikte doğru bilgilere dayalı adımlar atmalıyız” diyor. Erken dönemde başlanan tedavide günümüzde oldukça başarılı sonuçlar elde edildiğine işaret eden Çocuk Endokrinolojisi Uzmanları, çocuklarda boy kısalığına yol açan 6 etkeni anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Ailevi boy kısalığı

Eğer ailede bir veya daha fazla kişi kısa boylu ise büyüme hormonu normal olsa bile çocuğun genetik yapıdan kaynaklı kısa boylu olma ihtimali yükseliyor. Genetik olarak beklenen hedef boy, anne ve baba boyuna göre hesaplanıyor. Ancak, çocuk anne ve babadan başka diğer aile fertlerine de benzemiş olabiliyor.

Yapısal büyüme geriliği

Yapısal büyüme geriliği; çocukluk döneminde büyümenin yaşıtlarına göre geri olduğu ve ilerleyen yaşlarda normale döndüğü geçici bir durum olarak tanımlanıyor. Bu çocuklarda genellikle ergenlik döneminin de geciktiğini belirten uzmanlar, “Ancak bu çocuklar ergenlik sonunda beklenen boy uzunluğuna ulaşabilirler. Bazı çocuklar yaşıtlarına göre yavaş büyüyebilir ve ergenlik döneminde bu farkı kapatabilirler” diyor.

Hormonal nedenler

Büyüme hormonu ve tiroit hormonlarının eksikliği çocuklarda boy kısalığının en önemli hormonal nedenlerini oluşturuyor. Çocuk Endokrinolojisi Uzmanları, hipofizden salgılanan büyüme hormonunun doğrudan kemik ve kas gelişimini desteklediğini belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Büyüme hormonunun eksikliği çocuklukta büyüme geriliğine ve ciddi boy kısalığına yol açabilir. Eksikliği doğumsal nedenlerle olabileceği gibi; travma, ışın tedavisi, tümör ve menenjit gibi geçirilmiş hastalıklardan da kaynaklanabilir. Ayrıca hipofizden salgılanan ve tiroit uyarıcı hormon olan (TSH), böbrek üstü bezini uyararak kortizol üretimini sağlayan adrenokortikotropik hormon (ACTH) , ergenlikte büyümenin hızlanmasını destekleyen ve cinsiyet hormonlarını düzenleyen LH ile FSH eksikliği de çocukluk çağında boy uzamasını olumsuz yönde etkileyebilir”

Sistemik hastalıklar

Astım gibi kronik solunum yolu hastalıkları, çölyak, kronik böbrek hastalıkları, kalp hastalıkları, kronik anemi, inflamatuar bağırsak hastalıkları ve malabsorbsiyon sendromları olarak adlandırılan besinlerin yeterince emilememesi durumları gibi uzun süreli hastalıklar da çocuklarda boy uzamasını önleyebiliyor. Bunun nedeni ise bu hastalıkların vücudun büyümesi için gerekli olan besinler ile enerjiyi kullanmasını zorlaştırarak çocuğun genel sağlık durumunu olumsuz yönde etkilemesi.

Psikososyal nedenler

Aile içindeki stresli ortam veya duygusal ihmal, kötü yaşam koşulları, travmalar ve anksiyete gibi psikolojik etkenler de çocuklarda büyüme hormonunu baskılayarak boy uzamasını olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Yetersiz ve dengesiz beslenme

Çocuğun sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için yeterli ve dengeli beslenerek vücudunun ihtiyaç duyduğu tüm besin öğelerini alması gerekiyor. Çocuk Endokrinolojisi Uzmanları, yeterli ve dengeli beslenmenin proteinler, karbonhidratlar, yağlar, vitaminler ile minerallerden zengin bir diyetle sağlandığını belirterek, “Dengeli beslenme her besin grubunu yeterince tüketerek ve işlenmiş gıdalardan kaçınarak mümkündür. Örneğin, protein alımı vücudun büyümesi ve onarımı için önemlidir. Vitaminler ve mineraller bağışıklık sistemini desteklerken, karbonhidratlar ve yağlar da enerji sağlar” diyor.

Düzenli boy ölçümü çok önemli!

Bebeklik (0-2 yaş) ve ergenlik dönemi en hızlı büyüme dönemini oluşturuyor. Zamanında doğan bir bebeğin ortalama boyu 50 cm kadar oluyor ve 0-1 yaş arasında yaklaşık 25 cm, 1-2 yaş arasında 10-12 cm, 2 yaşından sonra ergenlik dönemine kadar yılda 5-6 cm uzuyor. Ergenlikte ise boyda uzama hızlanıyor ve kızlarda yılda 8-10 cm, erkeklerde de 10-12 cm uzama gözleniyor. Çocuk Endokrinolojisi Uzmanları, düzenli boy ölçümleri yapılarak büyüme eğrilerindeki sapmaları erken fark etmenin tedaviden etkin sonuç alınabilmesinde kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Çocuklarda boy ölçümü; ilk 6 ay ayda bir, 6-24 ay arasında 3 ayda bir, 2-6 yaş arasında 6 ayda bir, 6-12 yaş arasında yılda bir olmalıdır. Büyüme geriliği şüphesinde ölçüm 3-6 ayda bir yapılmalıdır. Boy büyümesinden endişelenildiği durumlarda gecikmeden pediatrik endokrinoloji uzmanına başvurulması tedaviden başarılı sonuç alınması için çok önemlidir” bilgisini veriyor.

Boyunun ideal ölçülerde uzaması için 5 önemli öneri!

Bebeklik döneminden itibaren çocuğunuzun boyunu düzenli aralıklarla ölçün ve gerektiğinde zaman kaybetmeden hekime başvurun.

Yeterli ve dengeli beslenmesi büyük bir öneme sahip. Bu nedenle, aşağıdaki besinleri düzenli olarak tükettiğinden emin olun.

** Hayvansal proteinler: Et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt, peynir

** Bitkisel proteinler: Mercimek, nohut ve fasulye gibi kuru baklagiller, badem ceviz ile fındık gibi kuru yemişler

** Karbonhidratlar: Tahıllar, bulgur, yulaf, tam buğday ekmeği

** Mineral Kaynakları: Kalsiyum, süt, yoğurt, peynir, yeşil yapraklı sebzeler

** Düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı edinmesini sağlayın. Sürekli sıçrama ve uzanma hareketlerinin yapıldığı basketbol ve voleybol sporunun yanı sıra yüzme, ip atlama, yoga, pilates ve koşu boy uzamasını olumlu yönde etkiliyor.

** Büyüme hormonu özellikle derin uyuma evresinde salgılandığı için çocuğunuzun yeterli ve kaliteli uyumasını sağlayın.

** Stres de boy uzamasını olumsuz etkileyen faktörlerden. Dolayısıyla aile içinde sevgi dolu, huzurlu ve güvenli bir ortam sağlamanız son derece önemli.

Tedavi altta yatan nedene göre planlanıyor

Boy kısalıklarının tedavisi altta yatan sebebe göre planlanıyor. Çocuk Endokrinolojisi Uzmanları, tedaviye erken başlanmasının çocuklarda büyüme potansiyelini artırdığını vurgulayarak, tedavide nasıl bir yol izlendiğini şöyle özetliyor: “Örneğin, tiroit hormonu yeterli salgılanmıyorsa hormon replasman tedavisine başlanır. Yaşamın ilk 3 yılında, büyüme geriliğinin yanı sıra beyin gelişimi üzerinde de etkisi olduğundan, tiroit hormonu eksikliğinde erken tanı için doğumdan sonra bebekten alınan topuk kanı büyük önem taşır. Büyüme hormonunun eksikliğinde sentetik büyüme hormonu cilt altına enjeksiyonla verilir. Büyüme hormonu eksikliği olan çocuklar tedaviye genellikle daha iyi yanıt verirler ve büyüme hızları belirgin olarak artar. Boy kısalığı çölyak hastalığına bağlı gelişmişse glutensiz gıdalarla diyet hazırlanır. Erken tanı ile zamanında başlanan tedavi çocuğun gelişim sürecinin desteklenmesini sağlar.”

Devamını Okuyun
Reklam
Yorum gezintisi

Yorum yazabilmek için giriş yapın Giriş

Yorum Yaz

Yaşam

Yaşlılıkta Genç Kalmanın Formülleri Nelerdir?

Yayınlandı

on

Yazan

Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi ve tıbbi imkanların artmasıyla yaşam süresi uzadığından yaşlılık dönemini fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak sağlıklı ve dinç geçirmek şüphesiz büyük önem taşıyor. Kimileri bu amaçla sağlıklı yaşam tarzı benimseyip kişisel ve çevresel olumsuz etkenleri olabildiğince azaltmaya çalışırken, kimileri ise internetten ve sosyal medyadan gördüklerini doktora danışmadan bilinçsizce uygulama yoluna gidebiliyor…

Geriatri Uzmanları, “Yapılan araştırmalar; biyolojik yaşınızı genç tutmanın mümkün olabildiğini gösteriyor ama bunu yaşam tarzınızda yapacağınız olumlu değişikliklerle gerçekleştirmeye çalışmalısınız. Sosyal medyanın ve yapay zeka kullanımlarının yaygınlaştığı son yıllarda, sağlıklı yaşlanmak adına faydalı olabildiği gibi zararlı da olabilecek pek çok bilgiler sunulduğunu görüyoruz. Reklam amaçlı ilaçlar ile vitamin ve mineral takviyeleri ya da ‘gençlik iksiri’ olarak gösterilen pek çok ürün bilinçsiz kullanıldığında sağlığınızda geri dönüşü olmayan çok ciddi zararlara yol açabilir” diyor. Uzmanlar, yaşlılıkta genç kalmanın anahtar kelimelerini içeren 10 etkili yöntemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Hareketsizlikten kaçının, dik durun!

Modern çağın yol açtığı en önemli tehlikelerden birini hareketsizlik ve yanlış duruş bozukluğu oluşturuyor. Özellikle bilgisayar ve cep telefonunda geçirilen uzun saatler, pek çok işin bir tuş ile oturduğumuz yerden halledilebiliyor olması, düzenli egzersiz ya da yürüyüş yapmamak gerek iç organlarımıza gerekse fiziksel yapımıza son derece zarar veriyor. Bu nedenle çağımızın hareketsiz (sedanter) yaşam tuzağına düşmeyerek, gün içerisinde her fırsatta mutlaka hareket etmek, otururken ve yürürken de dik durmaya özen göstermek gerekiyor. Uzmanlar, “Vücudumuzun genetik yapısı, 100-200 yıl önceki gibi daha az yemek, daha çok hareket etmek isterken, teknoloji ise bize oturduğumuz yerden yaşamayı getirdiğinden hareketsiz kaldık. Ama aslında genetik yapımız halen daha çok hareket etmeyi ve daha az yemek yemeyi istiyor. Bu nedenle daha çok hareket edip, paketli gıdalardan da uzak kalırsak sağlıklı yaş almanın ana hedefini tutturmuş oluruz” diyor.

Düzenli egzersiz yapın

Yapılan sayısız çalışmalar; düzenli yürüyüş yapmanın kalp ve damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon ve kemik erimesi gibi hastalıklardan korunmada kritik rol oynadığını, başta kas ve iskelet sistemi olmak üzere tüm hücrelerimizin daha etkin çalışmasını sağlamaya katkı sağladığını, ruh sağlığımızı ve sağlıklı yaş almamızı desteklediğini açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle mutlaka düzenli egzersiz yapmayı yaşam alışkanlıklarınız arasına katın. Yaşınıza/kapasitenize göre haftada en az 3 gün bir saat yürüyüşü/egzersizi alışkanlık haline getirin.

Sigara ve alkolden mutlaka uzak durun!

Baş edemediğiniz sorunlarınızdan uzaklaşmak ya da kaçmak gibi sağlıksız gerekçelerle sigara, alkol vb. zehirlere tutsak olmayın. Gerek hücrelerinizin ve organlarınızın, gerek bilişsel ve zihinsel sağlığınızın gerekse cildinizin genç kalabilmesi için, zararları sayısız araştırmalarla kanıtlanmış olan sigara ve alkolden uzak durun.

Stresi yönetmeyi öğrenin

Çevremizde şüphesiz strese yol açan pek çok etken var. Ancak unutmayın ki; stresin azı karar, çoğu zarar! Yapılan araştırmalar, dozunda stresin kişiyi çeşitli tehlikelerden ve risklerden koruduğunu gösterirken, aşırı stresin ise pek çok hastalığa zemin hazırlayabildiğini, vücuda hem fiziksel hem de ruhsal açıdan zarar vererek hastalık sürecine de çok büyük etkileri olduğunu gösteriyor. Bu nedenle stresi yönetmeyi öğrenmek, gerekirse uzman desteği almak son derece önemli.

Erken yaşlandıran besinlerden uzak durun

Çağımızın yoğun koşuşturmacasında fast-food türü besinlere yönelim hızla artıyor ancak aşırı yağlı, defalarca aynı yağda kızartılmış, katkı maddeli ve lezzet verici tatlandırıcıların katıldığı hazır besinlerden mutlaka uzak durmak gerekiyor. Basit karbonhidratlar olarak adlandırılan beyaz ekmek, unlu ve nişastalı yiyecekler, şekerli besinler ve içecekler ile aşırı tuzdan kaçınmak şart. Abur-cubur tüketmeyi sevenlerin mutlaka sağlıklı atıştırmalıklara yönelmesi, zengin lif içeriğine sahip kurubaklagiller ile vitamin ve mineral değerleri yüksek olan mevsim sebze ve meyvelerinin tüketilmesi gerekiyor.

Her gün mutlaka yeterli su tüketin

Hücrelerimizin ve organlarımızın sağlıklı çalışması, cildimizin erken kırışmasını önlemesi için, beslenmemizin vazgeçilmez bir unsuru olan su, insan yaşamında oksijenden sonra gelen en önemli öğeyi oluşturuyor. Her gün yeterince su içilmediğinde toksinler kanda birikirken, böbreklerimiz zamanla işlevlerini yerine getirememeye başlıyor ve böbrek yetmezliği gibi hayati riske yol açabiliyor. Bu nedenle her gün mutlaka yeterli su tüketmeye çok özen gösterin. Prof. Dr. Karadağ “Böbrekler birer duş başlığı gibi çalışır. Eğer az su alırsak böbrekler tıkanır, ama yeterli su alırsak böbreği tıkayacak maddeler uzaklaştırılır. O nedenle günde 2 litre su içmek gerekir” diyor.

Uyku düzeninize çok dikkat edin

Yapılan bilimsel çalışmalar; yeterli ve kaliteli uykunun hayatın her döneminde sağlık açısından kritik rol oynadığını gösteriyor. Uyku esnasında hücreler yenilenirken, bağışıklık sistemi güçleniyor ve vücut kendini tamir ediyor. Bu nedenle geceleri uykusuz kalmamaya, kaliteli uyku için yatağınızın rahat, odanızın karanlık, serin ve sessiz olmasına özen gösterin.

Teknolojiden uzak kalmayın

Uzmanlar, genç yaşamanın altın kurallarından birinin, teknolojiye ayak uydurmak olduğunu belirterek, dijital teknolojinin yaşlıların sosyalleşmesinde önemli bir rolü olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Karadağ sözlerine şöyle devam ediyor: “Yaşlı bireyler her ne kadar teknoloji kullanımı konusunda endişe duysalar da, dijital teknoloji iletişimden sağlık sorunlarına kadar her alanda onların günlük yaşam kalitelerinin artmasına, bağımsız bir yaşam sürmelerine ve aktif bir yaşlanma dönemi geçirmelerine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle dijital teknolojiyi öğrenmekten çekinmeyip, onu hayatlarına katmaları, önlerinde yepyeni ve kolaylaştırıcı bir yol açacaktır. Bu sayede kendine güvenli, hayattan keyif almaya devam eden ve toplumdaki yerini kaybetmekten korkmayan sağlıklı ve güçlü yaş almaya devam eden mutlu bir yaşlılık hedeflenmelidir.”

Gelişigüzel takviyeler kullanmayın!

Vitamin ve mineral değerlerini ölçtürerek özellikle D vitamini başta olmak üzere, eksiklikleri gidermek gerektiğini vurgulayan uzmanlar, “Ancak gençlik sağlayacağı, sağlıklı yaşam vaadettiği gibi söylemlerle sosyal medyada ve internette çok sık karşımıza çıkan birtakım besinlere, reklam amaçlı ilanlara, vitamin ve mineral takviyelerine, hatta ‘gençlik iksiri’ adı altında karışımlara rastlıyoruz. Oysa bu tür ürünlerin doktora danışılmadan ve gerekli vitamin/mineral değerleriniz ölçülmeden kullanılması sağlık açısından son derece yüksek riskleri ve tehlikeleri beraberinde getirebiliyor” diyor.

Güneşin zararlı ışınlarından korunun!

Yapılan sayısız araştırma; güneşin zararlı ışınlarının cilt kanserine yol açabildiğini, erken kırışıklıklar, cilt lekeleri ve cilt kuruluğuna neden olarak cildi erken yaşlandırdığını ortaya koyuyor. Bu nedenle özellikle yaz mevsiminde güneşin zararlı ışınlarından çok iyi korunmak gerektiğini belirten uzmanlar, güneş ışınlarının dik gelmediği saatlerde ise her gün 15 dakika kolların iç kısımlarının ve bacakların güneşlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Devamını Okuyun

Yaşam

Lüksemburg Prensi Frederik 22 Yaşında Vefat Etti

Yayınlandı

on

Yazan

Nassau Prensi ve Prensesi’nin en küçük oğlu olan Prens Frederik, bir hastalıkla mücadele ettikten sonra hayatını kaybetti…

Babası Lüksemburg Prensi Robert , oğlunun Mart ayının başında nadir görülen bir genetik rahatsızlık olan POLG Mitokondriyal hastalığı nedeniyle öldüğünü duyurdu. Bu rahatsızlık, POLG Vakfı’na göre “vücudun hücrelerinden enerji çalarak, ilerleyici çoklu organ işlev bozukluğuna ve yetmezliğine neden oluyor.” Bu rahatsızlık kendisine 14 yaşındayken teşhis edildi.

Babası açıklamasında şunları söyledi: “Geçtiğimiz Cuma, 28 Şubat’ta, “Nadir Hastalıklar Günü”nde, sevgili oğlumuz bizi odasına çağırdı ve kendisiyle son kez konuştuk. Frederik sırayla her birimize veda etme gücünü ve cesaretini buldu… Her birimize veda ettikten sonra -bir kısmı nazik, bir kısmı bilgece, bir kısmı öğretici- gerçek Frederik tarzında, hepimizi uzun zamandır bilinen son bir aile şakasıyla baş başa bıraktı.”

Prens Frederik’in ailesi yanındayken öldüğünü belirten yazar, şunları kaydetti: “Son anlarında bile mizah anlayışı ve sınırsız şefkati, bizi son bir kez güldürerek, hepimizi neşelendirmesini sağladı.”

Kaynak: TMZ.

Devamını Okuyun

Yaşam

Böbrek Taşına Karşı Ne Gibi Önlemler Alınabilir?

Yayınlandı

on

Yazan

Aniden başlayan ve dayanılmaz şiddette yan ağrısı, bulantı ve kusma gibi şikayetlerle kişinin acil servise kendini zor attığı böbrek taşı ‘ancak çeken bilir’ denilecek türden bir sorun! Yapılan araştırmalara göre, ülkemizde her 12 kişiden birinde bulunan böbrek taşı son yıllarda hızla yaygınlaşıyor…

Genetik ve çevresel faktörlerin yanı sıra, sağlıksız beslenme, yeterince su içmeme, fazla kilo ve hareketsizlik gibi günlük yaşantımızda bazı yanlış alışkanlıklarımız da böbrek taşı oluşumuna yol açıyor. Üroloji Uzmanları; “Taşın yer değiştirmesi ya da büyümesi, şiddetli ağrılara ve idrar yollarında tıkanmalara neden olabilir. Genellikle; şiddetli yan ağrısı, idrar yaparken yanma ve ağrı, idrarda kan görülmesi, bulantı, kusma ve sık idrara çıkmaya yol açar. Böbrek taşı tedavi edilmediğinde; idrar yolu enfeksiyonlarına, böbrek iltihaplanmalarına, böbrek fonksiyonlarında azalmaya ve hatta böbrek yetmezliğine dahi yol açabilir” diyor. Doğru beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı değişiklikleri ile böbrek taşı oluşumunun engellenebileceğini vurgulayan Üroloji Uzmanları, 13 Mart Dünya Böbrek Günü kapsamında yaptığı açıklamada böbrek taşına karşı 8 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Günde 2 litre su tüketin

Böbrek taşlarının oluşumunu önlemek için yeterli su içmek şarttır. Yapılan çalışmalara göre; günde 2-2,5 litre su içmek, vücudu toksinlerden arındırmaya yardımcı olurken, böbrek taşı oluşum riskini yüzde 40 azaltmaktadır. Suyu küçük yudumlarla ve gün içine yayarak tüketin.

Tuz tüketimini azaltın

Aşırı tuz tüketimi, böbrek taşı oluşumunu tetikleyen en önemli faktörlerden biridir. Günde 2 gramın üzerinde tuz tüketimi böbrek taşı oluşum riskini yüzde 30 artırmaktadır. Bu nedenle, tuz tüketimini sınırlandırın, işlenmiş gıdalar tüketmeyin ve düşük sodyumlu gıdalar tercih edin.

Düzenli egzersiz yapın

Düzenli egzersiz böbrek taşı riskini azaltır. Vücudun sıvı dengesini koruyarak taşların oluşmasını ve idrarda taş yapıcı maddelerin birikmesini engellemeye destek olur. Bu nedenle haftada en az 3-4 gün, 30-60 dakika yürüyüş veya bisiklet sürme gibi kardiyo egzersizleri yapın.

Meyve, sebze ve lifli gıdalar tüketin

Mevsim meyve ve sebzeleri ile lifli gıdalar tüketmeye özen gösterin. Meyve ve sebzeler yüksek su içerikleri sayesinde yeterli sıvı alımını sağlamaya katkı sağlar. Aynı zamanda alkali özelliklere sahip olduklarından idrar pH’ını artırarak taş oluşumunu engellemeye yardımcı olabilirler.

Oksalat içerikli gıdalardan kaçının

Üroloji Uzmanları; “Oksalat açısından zengin gıdaların (Ispanak, pancar, kuruyemiş vb) aşırı tüketiminden kaçınmak gerekir. Yüksek oksalat seviyeleri kalsiyum oksalat taşlarının oluşumuna neden olabilir. Taş geçmişi veya yüksek oksalat atılımı olan bireylerin bu gıdalara dikkat etmeleri önemlidir” diyor.

Gelişigüzel C vitamini takviyesi almayın

Vitamin C, oksalatın bir öncüsüdür ve taş oluşumundaki rolü hala tartışmalıdır, ancak aşırı alımı kalsiyum oksalat taşlarının riskini artırabilmektedir. Kalsiyum oksalat taşı oluşumuna yatkın bireylerin yüksek dozda vitamin C takviyelerinden kaçınmaları önerilmektedir.

Hayvansal proteini kısıtlayın

Hayvansal proteinler, et, tavuk ve balık gibi gıdalar aşırı miktarda tüketilmemelidir. Yüksek protein alımı, taş oluşumunu artıran bazı metabolik değişikliklere yol açar. Bu nedenle hayvansal protein alımını vücut ağırlığınız başına 0,8-1,0 gram ile sınırlayın.

Kalsiyum alımına dikkat edin

Kalsiyum alımının yetersiz olması, taş oluşumu riskini artırabilir. Bu nedenle diyetinizde yeterli kalsiyum almaya dikkat edin. Ancak doktor tavsiyesi olmadıkça kalsiyum takviyelerinden kaçının.

Devamını Okuyun

Yaşam

Emekli Bayram İkramiyesi Belli Oldu – Emekli Bayram İkramiyesi Kaç Lira?

Yayınlandı

on

Yazan

AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında 3’er bin lira olarak ödenen bayram ikramiyesi 4 bin liraya yükseltileceğini açıkladı…

AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında 3’er bin lira olarak ödenen bayram ikramiyesi 4 bin liraya yükseltileceğini açıkladı.

Güler yaptığı açıklamada, “Emeklilerimize verilen Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı ikramiye tutarını yapılan değerlendirmeler sonucunda 3 bin liradan 4 bin liraya çıkartıyoruz” sözlerini kullandı.

İki bayramdan biner TL’lik artışla emeklilere ödenecek ikramiyenin maliyeti 37 milyar lira olarak hesaplandı.

Kaynak: Mynet.

Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar