Connect with us

Kitap

İthaki Yayınları’ndan Çıkacak “Tilki”nin Hikayesi Nedir?

Published

on

Radio Mood App

Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde, İngiltere kırsalında kendi başlarına ayakta kalmaya çalışan iki kadın –banliyö hayatını geride bırakıp taşrada yeni bir yaşam kurmaya karar veren Nellie ve Jill– yalnızlığın ve özgürlüğün sınavını verir. Ancak huzurlarını bozan bir davetsiz misafir vardır: Ormandan çıkıp çiftlik hayvanlarını tehdit eden sinsi bir tilki… Tıpkı onun gibi, uzak diyarlardan gelen bir yabancı olan Henry de yaşamlarına sinsice süzüldüğünde, ikili sınırlarını ve ilişkilerini zorlayan bir güçle karşı karşıya kalır.

D. H. Lawrence’ın ustaca kaleme aldığı Tilki, hayvanların vahşi özgürlüğünden ilham alarak bireysel arzuların, içgüdülerin ve insan doğasının derinliklerine iner. Zekice kurgulanmış karakterler ve doğayla iç içe bir atmosferde, özgürlük arayışının sınırlarını zorlayan bu etkileyici hikâye, tutkuların, güç mücadelesinin ve insan kalbinin kırılganlığının unutulmaz bir portresini sunuyor.

Çevirmen: Canan Vaner.

Continue Reading
Advertisement
Click to comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Kitap

Virginia Woolf’un Başyapıtı “Mrs. Dalloway” Can Yayınları Etiketiyle Raflardaki Yerini Aldı

Published

on

Radio Mood App

Modernist hareketin en önemli yazarlarından Virginia Woolf’un modern romanın dönüm noktası kabul edilen başyapıtı, Mrs. Dalloway, Can Yayınları’nda okurla buluşuyor. Savaş sonrası İngiltere’sinde geçen eserinde bir yandan bireylerin psikolojik durumunu ve toplumsal yapıyı irdelerken bir yandan da gündelik ayrıntıların ötesine geçerek, yaşamın kırılganlığını ve insan ruhunun derinliklerini apaçık ortaya koyuyor…

Cinsiyet eşitliği ve medeni haklar konusundaki yazıları ve çalışmalarıyla dünya kadın hareketinde önemli bir yere sahip olan Virginia Woolf’un, modern romanın dönüm noktası sayılabilecek eseri Mrs. Dalloway okurla buluşuyor.

Modernist dönemin en büyük İngiliz yazarı, bu eşsiz başyapıtında, görünüşte birbirinden çok başka hayatlar yasayan karakterlerin aslında nasıl benzer sorunlarla boğuştuklarını anlatırken, savaş sonrası İngiltere’sinde bireylerin psikolojik durumunu ve toplumsal yapıyı irdeliyor. Gündelik ayrıntıların ötesine geçerek yaşamın kırılganlığını ve insan ruhunun derinliklerini apaçık sunuyor.

Her şeye rağmen güneş parlıyordu. Her şeye rağmen insan yasadıklarının üstesinden geliyordu. Her şeye rağmen hayat, günü güne eklemenin bir yolunu buluyordu.

Londra cemiyetinin önemli isimlerinden Clarissa Dalloway, o akşam evinde vereceği parti için hazırlık yaparken zihninde dalgalanan anıları, geçmişe dair pişmanlıkları ve arzularıyla yüzleşiyor. Bu sırada Londra’nın çok da uzak olmayan bir başka kösesinde, eski bir asker olan Septimus Warren Smith, Birinci Dünya Savaşı’nın bıraktığı izleri silmeye, kafasının içindeki şeytanlarla mücadele etmeye çalışıyor. Dünyanın bir ucundan, Hindistan’dan yeni dönen Peter Walsh ise Clarissa Dalloway’e duyduğu eski hisleri yeniden keşfederken kendi güvensizlikleriyle hesaplaşıyor.

“Belki de Woolf’un başyapıtı… Zarif ve mükemmel bir şekilde yapılandırılmış… Çoğu yazar gibi, eserlerini oluştururken yüzey ile derinlik arasında bir seçim yapması gereken Woolf yüzeyi seçiyor ve ardından olabildiğince derine inmeye çalışıyor.”

E.M. Forste

Continue Reading

Kitap

Kısa Roman “Meteliksiz Öğrenci”nin Konusu Nedir?

Published

on

Radio Mood App

Yirminci yüzyıl Japon edebiyatının önde gelen yazarlarından, sıradışı hayatıyla da meşhur Osamu Dazai’den sanat, ölüm ve arzular üzerine bir kısa roman: Meteliksiz Öğrenci.

Otuzlu yaşlarda, Dazai isimli bir yazar içine hiç sinmeyen yazısını dergiye gönderdikten sonra rahatlama arayışıyla Tamagava Nehri’nin kıyısında yürüyüşe çıkar. Zihninde bir sürü düşünceyle nehri izleyen Dazai, nehirde sürüklenen bir genç görür ve onu kurtarmak için suya doğru koşar.

İkisi arasında entelektüel bir atışmaya dönüşen beklenmedik bir sohbet başlar. Liseyi terk eden bu gence kendini sevdirmeyi uman Dazai, kendini o gece çocuğun yerine bir film gösteriminde canlı anlatıcı olarak sahne almayı kabul edeceği birtakım garip durumların içinde bulacaktır.

“Gerçekten hissetmediğim şeyleri söylemek zorundayım sürekli,
yoksa hayatta kalamam.”

Çevirmen: Ebru Sarıkaya

Continue Reading

Kitap

Pentagram’ın Demir Demirkan’ı, ilk kitabıyla D&R’da

Türk rock müziğinin başarılı temsilcilerinden, Pentagram grubunun gitaristi Demir Demirkan, güçlü anlatımıyla zamanın ve mekânın kalıplarını kırdığı ilk romanı “Zamanda Saklı”nın tanıtımı için 16 Kasım Cumartesi günü D&R Bağdat Caddesi mağazasında sevenleriyle buluşacak.

Published

on

Radio Mood App

Türkiye’nin en büyük kitap platformu D&R, imza günleri ve kitap lansmanlarıyla okurları en sevdikleri sanatçılarla bir araya getirmeye devam ediyor. Gelenekselleşmiş yazar-okur buluşmaları kapsamında D&R, bu kez yıllara meydan okuyan şarkılarıyla tanınan Demir Demirkan’ı ağırlıyor. Demirkan, yaşam ve ötesine dair birbirinden özgün ipuçlarıyla okura yepyeni bir dünyanın kapılarını araladığı ilk romanı “Zamanda Saklı”yı 16 Kasım Cumartesi günü saat 15:00’te D&R Bağdat Caddesi’nde okurları için imzalayacak. İlk kez D&R’da okurlarıyla buluşacak olan Demirkan, kitaba ilişkin soruları yanıtlayacağı bir söyleşi de gerçekleştirecek.

Demir Demirkan “Zamanda Saklı” Kitabının Konusu Nedir?

Dört kitaptan oluşacak “Sandık Hikayeleri” adlı serinin ilk kitabı “Zamanda Saklı”, okuru Berk karakteriyle beraber zamanda ve mekanda yolculuk yaptığı bir serüvene çıkarıyor. Bazı hikâyeler zamanda saklıdır; zamanın dili çözülmedikçe sırlar açığa çıkmamakta direnir. Ancak biri gelir ve zamanın sandığından; binlerce yıllık hikâyeyi ve bambaşka yaşamların efsunlu sırlarını günümüze taşır.

Continue Reading

Kitap

Japon Edebiyatının En Önemli Yazarlarından Yukio Mişima’dan Ustalıkla Örülmüş İki Roman: Yaban Oynaşması ve Şölenden Sonra

Published

on

Radio Mood App

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından Yukio Mişima, Yaban Oynaşması ve Şölenden Sonra romanlarıyla Can Yayınları’nın ekim ayı yayın listesinde yerini aldı. Japon No oyunlarından ilham alan Yaban Oynaşması’nda genç bir üniversite öğrencisiyle ona akıl hocalığı yapan seçkin edebiyat eleştirmeni ve esrarengiz karısı arasındaki sürükleyici aşk üçgenini anlatan Mişima, Şölenden Sonra’da Setsugoan adlı ünlü bir restoranın sahibesi Kazu’nun hikâyesi üzerinden İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya’sının değişen yüzünü ustalıkla yansıtıyor.

Yirminci yüzyılın en iyi avangard Japon yazarlarından biri olarak tanımlanan Yukio Mişima’nın iki önemli romanı Yaban Oynaşması ve Şölenden Sonra Can Yayınları etiketiyle raflarda.

Japon No oyunlarından ilham alan ve İzu Yarımadası’ndaki İro köyünde geçen Yaban Oynaşması şehvet, suç ve cezaya dair çarpıcı bir roman. Hayatta taktığımız maskeleri ve bu maskelerin düşüşüyle yaşanabilecek trajedileri soruşturan roman, ilk kez 1961’de haftalık bir dergide 13 parça halinde yayımlanmış.

İnsan ilişkilerinin karmaşıklığına odaklanan Şölenden Sonra ise Mişima’nın ustalıkla ilmek ilmek işlediği karakterleriyle sevgi ile güç arasındaki derin uçurumu gözler önüne sererken, okura İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya’sının değişen yüzünü keşfetme imkânı da tanıyor.

Yaban Oynaşması: Gerilim yüklü bir aşk üçgeni

Romanda bir süre özel bir üniversitede ders verdikten sonra anne babasından kalan seramik işini devam ettirmekte karar kılan İppey, bir yandan da edebiyat eleştirileri yazmaktadır. Dükkânında yarı zamanlı çalışmaya başlayan Koğci ise İppey’in de mezun olduğu üniversitede öğrencidir. Birlikte içki içtikleri bir akşam İppey, eşi Yuğko’dan uzun uzun bahsedince Koğci, henüz tanışmadığı halde kadını arzulamaya başlar. Bu tutkusu, olayların seyrini değiştirecek tehlikeli boyutlara varır.

Bu fotoğrafın, o içler acısı olaydan birkaç gün önce çekildiğini düşünmek mümkün değil. Üçünün de yüzünde huzur ve neşe var. Birbirine inanan insanların yüzleri işte böyledir diye düşündürüyor yalnızca.

Sevgi ile güç arasındaki dengeye dair: Şölenden Sonra

Batıda gökyüzü sessizce ışıldıyor, bir şekilde idealizmin sonunun geldiğini çağrıştırıyordu. Boş ideallere ışık tutan bir fener gibi, batan güneş yüzlerce, binlerce mum yakmış, uzaklarda batıyordu.

Romanın başkahramanı Kazu, Tokyo’nun önde gelenlerinin uğrak mekânı Setsugoan’ın sahibi; hırslı, başarılı, hayat dolu ve çekici bir kadın. Noguçi ise siyasi arenada adını duyurmuş, prensipleri ve onuru için yaşayan eski bir bakan. Bir akşam, bu iki farklı dünyanın temsilcisi bir araya gelir ve böylece, ikisi için de inişler ve çıkışlarla dolu bir ikinci bahar başlar. Kazu’nun tutkulu, yalnızlık korkusuyla sarmalanmış ama özgür dünyası, Noguçi’nin sakin ve kurallara bağlı dünyasıyla çarpışınca, aşk ile siyasi çıkarlar arasında kurdukları hassas denge hepten bozulur.

Continue Reading
Advertisement

En Çok Okunanlar