İlk olarak 1971 yapımı The Amazing Spider-Man çizgi roman’ının 101. sayısında görülen Dr. Michael Morbius, sonrasında Türkiye üzerinde bir zamanlar yoğun bir şekilde yayın sunan Fox Kids kanalındaki Spider-Man çizgi filminde kendisini aktif bir şekilde göstermişti. Şimdilerde ise kendisine yakışacak bir solo filmini izleyeceğiz. Filmden önce ise Morbius karakterini tanımayanlar ya da pek fazla bilgisi olmayanlar için bu karakter hakkında bilinmeyenleri kitabından, çizgi filmlerden ve çizgi romanlardan derleyerek sizlere aktaracağız.
Morbius Kimdir?
Yunanistan’da doğan Dr. Michael Morbius, bilimsel başarıları sonucu nobel ödülü kazanan bir biyolog’dur. Kendisi nadir görülen bir kan hastalığına müzdarip ve bunun tedavisi için çeşitli elektro şoklar eşliğinde vampir kanından yapılma serumlar kullanmaktadır. Morbius’u tam bir vampir demek aslında doğru değil, en azından çizgi romandaki yerinde bu şekilde anlatılmıyor. Bilimsel bir şekilde vampire dönüşen Morbius, bir vampir’in bütün özelliklerini almasına rağmen çeşitli özel güçlere’de kavuşmuştur.
Morbius’un Güçleri, Özellikleri Neler?
İçtiği kan miktarına göre daha güçlenen Morbius’un insanlara kıyasla daha az yorulması, hızlı reflekslere sahip olması ve çok yüksek ağırlıkları kaldırması gibi insanüstü becerileri bulunmaktadır. Ayrıca kendisinin görme ve koku alma duyusu da en üst seviyededir ve buna hızlı bir biçimde iyileşme yeteneği de dahildir. Öte yandan insanları hipnotize etme ve havada süzülme yetenekleri de bulunmaktadır. Morbius’un ısırdığı insanlar ise birer yarı vampire dönüşmektedir. Işıktan kısmen etkilenen ve genelde gece dolaşan Morbius, doğa üstü bir vampir olmadığı için dini simgelere, gümüş yada tahtadan yapılma silahlara karşı dezavantajı ise bulunmamaktadır.
Morbius, Transilvanya ve Vampirler
Morbius, deneylerinin çoğunu Transilvanya’daki bir köyde bulunan vampirler üzerinde gerçekleştirir ve bu vampirler köy halkına kuduz bir hastalık bulaştırmaktadır. Başta Morbius bunun tedavisi için çeşitli karışımlar hazırlayarak bunları vampirlere enjekte eder. Zaten yayınlanan fragmanlarda da Morbius’un bu hastalığına ve tedavi arayışına daha fazla odaklanıldığını görüyoruz.
Reklam
Kan hastalığına çare arayışında yolculuğuna başlayan Morbius, günler ve haftalar geçtikçe kontrolünü kaybetmeye başlar, vücut tenindeki renk ve yapısı değişir. Gitgide tamamen bir vampire dönüşmeye başlayan Morbius’un ilk kurbanı ise asistanı olur. En büyük kıyımı ise ABD’ye bir gemi yolculuğu sırasında kan susuzluğunu gidermek için gemi de bulunan bütün herkesi öldürmesidir. Morbius, bu eyleminden oldukça pişman olmuş ve hatta kendini öldürmeyi denemiştir ancak bunda başarısız olmuştur.
Morbius, başlarda kan susuzluğunu gidermek için kötüleri gözüne kestirir ve masumlardan uzak durmaya çalışır ancak kendini kaybettikçe kurbanlarını akademisinde görev aldığı öğrencilerden seçmeye başlar ve onların kanından beslenir. Bu onu aynı zamanda yavaştan bir deliliğe de sürüklemektedir. Bir süre sonra Morbius, geri dönülemez bir şekilde kalıcı olarak vampire dönüşür. Özellikle kendisinin son dönüşümü tamamen kontrolsüz bir biçimde, çok fazla vahşete sebebiyet vermektedir.
Çizgi roman ile filmler arasındaki içerikler genelde sansürlü oluyor. Örneğin Endgame filminde Örümcek Adam toz olup yok oluyordu. Aslında çizgi romanda Thanos, Örümcek Adamı daha vahşice yok ediyordu. Günümüzde filmlerde şiddet, argo kullanımı, cinsel öğeler gibi durumlar yüzünden yaş kısıtlaması uygulanıyor. Bu yüzden herkese hitap edebilmek ve gençler de filmleri izleyebilsin diye çizgi romandaki sert ve vahşi sahneler yer almıyor ya da daha da yumuşatılmış oluyor.
Morbius Filmi Ne Zaman ?
Morbius filmini 1 Nisan 2022‘de sinemalarda izleyebileceğiz. Ayrıca karaktere ait roman türünde bir kitabın bulunduğunu ve ülkemiz’de satışının gerçekleştiğini hatırlatalım. Epsilon Yayınevi tarafından çevirilen 320 sayfalık Morbius Yaşayan Vampir isimli roman’ında, Morbius’un vampir dönüşümüne çare ararken şeytani bir tarikat’e engel olmaya çalıştığı hikaye kaleme alınmıştır. Bu kitabı bize sağlayan Epsilon Yayınevi‘ne ise teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Deneysel belgesel filmleri “Tülay German: Kor ve Ateş Yılları”, “Huzursuz Topraklar”ve “Araf”’ın yanı sıra “Zarlar ve İnsanlar” gibi video enstalasyonlarıyla adından söz ettiren ödüllü yönetmen, sanatçı ve akademisyen Didem Pekün’ün ilk uzun metrajlı belgesel filmi “BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL”, 17-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek 43. İstanbul Film Festivali kapsamında ilk kez izleyicilerle buluşacak. Didem Pekün’ün yönetmen koltuğunda oturduğu, Anna Maria Aslanoğlu (istos film)’nun yapımcılığı ve Melek Ulagay’ın ortak yapımcılığında hayata geçirilen yaratıcı dans belgeseli “BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL” festivalin Ulusal Belgesel Yarışması’nda yarışacak.
Bazen Hep Birlikte Belgeselinin Konusu Nedir?
Film seyircisini, kuruluşundan bu yana paylaşarak üretimin devamlılığını önemseyen ve kendi dilini oluşturmayı odağına alan Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın kurucularından, dansçı ve koreograf Mihran Tomasyan’ı takip ederek hem Tomasyan’ı hem de İstanbul’u keşfetmeye davet ediyor. Performatif bir belgesel olan “BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL”, Tomasyan’ın Ermeni aile tarihi ve kimliği üzerinden paylaştığı arşivler, kolektif bir doğaçlama koreografi ve günümüz İstanbul’unun hengâmesiyle örülü bir anlatıyı takip ediyor.
Bazen Hep Birlikte / Otherwıse In Istanbul 43. İstanbul Film Festivali’nde
Yaratım ve dans performanslarında Mihran Tomasyan’ın yanı sıra Beste Demir, Ekin Önce, Leyla Postalcıoğlu, Nazlı Durak, Nazlı Tecimer ve Ufuk Fakıoğlu’nun yer aldığı “BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL”un görüntü yönetmenliğini Petros Nousias üstlenirken kurgusu Eytan İpeker tarafından gerçekleştirildi. Filmin müziklerinde ise Berke Can Özcan ile Elena Margarita Kakaliagou’nun imzası bulunuyor.
Evrensel bir iyimserlik ve toplulukçuluk hikâyesi sunan “BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL” 43. İstanbul Film Festivali kapsamında 23 Nisan Salısaat 16.00’da Beyoğlu Sineması’nda ve 26 Nisan Cuma saat 21.30’da Sinematek / Sinema Evi’nde gerçekleşecek gösterimleriyle festival seyircisiyle buluşacak.
Didem Pekün’ünistos film yapımıyla gerçekleşen ilk uzun metrajlı belgesel filmi “BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL”un 43. İstanbul Film Festivali kapsamındaki gösterimlerinin biletlerine 5 Nisan Cuma gününden itibaren Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.
BAZEN HEP BİRLİKTE / OTHERWISE IN ISTANBUL
Reklam
2024, Türkiye, 73’
Türkçe, Renkli, DCP, 1:85, 5.1 Sound, Türkçe, İngilizce altyazılı
Yönetmen
Didem Pekün
Yapımcı
Reklam
Anna Maria Aslanoğlu
Yapım
istos film
Ortak Yapımcı
Melek Ulagay
Reklam
Yazarlar
Didem Pekün, Eytan İpeker
Koreografi&Konsept
Mihran Tomasyan
Yaratım&Dans
Reklam
Beste Demir, Ekin Önce, Leyla Postalcıoğlu, Mihran Tomasyan, Nazlı Durak, Nazlı Tecimer, Ufuk Fakıoğlu
Korku sinemasının “as”ı olarak görülen ‘Omen’, beyazperdeye geri dönüyor. 20th Century Studios imzalı ‘Omen: İlk Kehanet’,
12 Nisan’da sinemalarda vizyona girecek. Filmin yönetmen koltuğunda Arkasha Stevenson oturuyor.
Seyircileri Roma’nın gotik, büyüleyici, tekinsiz ve tarihi atmosferine davet eden film, sinemaseverleri hikayenin öncesine götürecek. Kiliseye hizmet etmek üzere Roma’ya gönderilen genç bir Amerikalı kadının kendi inancını sorgulamasına sebep olan karanlık bir olayla karşılaşması sonucu yaşanılanları anlatan film, kötülüğün doğuşunu amaçlayan bir komploya izleyicileri davet edecek.
Başrollerini Nell Tiger Free, Tawfeek Barhom, Sonia Braga, Ralph Ineson ve Oscar adayı, Altın Küre Ödüllü Bill Nighy’nin paylaştığı ‘Omen: İlk Kehanet’in seriye sadık kalan ve gerilim dozunu yükselten senaryosunu Arkasha Stevenson, Tim Smith ve Keith Thomas kaleme aldı.
Televizyon Dünyasının Dahi Çocuğu, Emmy Ve Altın Küre Ödüllü Ryan Murphy’den Fx İmzalı ‘Feud: Capote Vs. The Swans’, 17 Nisan’dan İtibaren Sadece Dısney+’Ta!
Ödüllü Antolojinin 8 Bölümlük İkinci Kısmı, Efsanevi Amerikalı Yazar Truman Capote Ve Onu Çevreleyen Elit Bir Kadın Grubunun Hikayesini Anlatıyor
“Gerçeğin, iyi bir hikayenin yoluna çıkmasına izin vermeyin.” Amerika tarihinin ve edebiyatının tüm dünyaya mal olmuş efsanevi figürlerinden Truman Capote’nin(Tom Hollander), New Yorklu elit kadın arkadaş grubu ile arasında yaşadıklarını konu alan ‘Feud: Capote vs. the Swans’ adlı 8 bölümden oluşan dizi, 17 Nisan’dan itibaren sadece Disney+’ta seyredilebilecek.
‘American Horror Story’den ‘9-1-1’a, ‘Nip/Tuck’tan ‘Glee’ye televizyon tarihine adını altın harflerle yazdırdığı ve yazdırmaya da devam ettiği sayısız projeye imza atan, Emmy ve Altın Küre başta olmak üzere sayısız ödül kazanan Ryan Murphy’nin arkasında olduğu ‘Feud: Capote vs. the Swans’ adlı dizi Disney+’a geliyor. Disney+, bu yapımıyla baharı karşılarken asıl yeniliği ise yeni logosu ile yaşıyor. Akademi Ödüllü® besteci Ludwig Göransson tarafından yaratılan ses efekti de dahil olmak üzere, geliştirilmiş logosu ve renk paleti ile Disney+’ın görsel ve işitsel dünyası yenilendi.
Yenilenen dünyasıyla izleyicilerle buluşmaya devam eden Disney+’ta izlenebilecek olan ‘Feud: Capote vs. the Swans’ta Tom Hollander, Capote’ye hayat verirken dizinin başrollerini Naomi Watts, Diane Lane, Chloë Sevigny, Calista Flockhart, Demi Moore, Molly Ringwald, Treat Williams, Joe Mantello ve Russell Tovey paylaşıyor.
Dizi, Laurence Learner’ın ‘Capote’s Women: A True Story of Love, Betrayal and a Swan Song for an Era’ adlı çok satan kitabından uyarlandı. 8 bölümlük dizide yazar Capote, kendini cemiyetin en elit kadınlarıyla çevrili buluyor. New York’u New York yapan ve bu şehrin atan kalbini oluşturan bu kadınlar, en yakın arkadaşları Capote’ye tüm gizli kapılarını sonuna kadar açıyor. Yazarın “Kuğular” adını verdiği bu kadın grubunun dünyasına girdikçe Capote kayıtsız kalamıyor ve tüm sırları ifşa edecek şekilde kaleminin gücüne tutunuyor. Bir anda “en yakın dost”, “en ezeli düşman”a dönüşüyor.
Kadınlarla ilgili ilk yazdıklarının Esquire dergisine çıkmasıyla New York’u sallayan Capote ile “Kuğular” arasında yaşananlar, en kanlı savaştan çok daha çetin bir kedi-fare oyununa dönüyor.
‘Feud: Capote vs. the Swans’, 17 Nisan’dan itibaren tüm zehrini izleyicilere gündelik hayatları içinde panzehir olarak sunacak ve sadece Disney+’ta seyir zevki yüksek bir keyif yaşatacak.
990’ların sonu ve 2000’lerin başındaki en popüler çocuk programlarından bazılarının arkasındaki zehirli ve tehlikeli kültürü ortaya çıkaran dört bölümlük bir belgesel dizisi Quiet On Set: The Dark Side of Kids TV Blu Tv’de discovery+ ayrıcalığıyla yayına girdi.
Yapımcı Dan Schneider tarafından inşa edilen ve popüler kültüre inkar edilemez bir etkisi olan bir imparatorluğun perdesini aralanıyor. Quiet On Set: The Dark Side of Kids TV, abartılı şaka ve skeçlerle dolu eğlenceli programlarda yer alan, çocuk yıldızları ve taciz, cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık ve uygunsuz dinamiklerle dolu tekinsiz bir ortamı belgeliyor.
Dört bölüm boyunca, tacizkar ve manipülatif davranış kalıplarının yanı sıra setteki çocuk tacizcileriyle ilgili hikayeler gün ışığına çıkacak. Arşiv görüntüler, şovlardan sahneler ve sosyal medya yorumlarıyla örülmüş bu röportajlar, bu dizilerde ilk yayınlandığında aptalca veya kapalı görünebilecek ancak şimdi çok daha karanlık bir alt ton taşıyan birçok anı, yeniden ortaya çıkarak sevilen şovların altında yatanları izleyiciyle buluşturacak.
Quiet On Set: The Dark Side of Kids TV, discovery+ ayrıcalığıyla BluTV’de yayında.