Bizimle iletişim kur

Yaşam

“Uysallar”ın Özel Gösterimi Atlas Sineması’nda Gerçekleşti

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Netflix’in Hakan Günday ve Onur Saylak’ın imzalı yeni dizisi Uysallar’ın özel gösterimi IKSV işbirliği ile Atlas Sineması’nda gerçekleşti. Etkinliğe dizinin başrol oyuncuları Songül Öden, Öner Erkan, Umut Yeşildağ, Nilay Yeral, İbrahim Selim’in yanı sıra dizinin yaratıcıları Hakan Günday ve Onur Saylak, yapımcısı Kerem Çatay ve Netflix’in içerik direktörü Pelin Diştaş da katıldı.  

Uysalar Gala 02_Songul_Oden

“Uysallar” 30 Mart, Çarşamba tüm dünya ile aynı anda sadece Netflix’te!

Uysallar Hakkında: 

Uysallar; 2020 yılında çarpık kentsel dönüşümlü İstanbul’un keşfedilmemiş sokaklarında ve yükselmeye devam eden plaza, rezidanslarında geçen, üst orta sınıf mimar Oktay Uysal’ın ve onun geniş sayılabilecek ailesinin kim olduğunu sorgulama ve uyanış hikayesidir. Uysal ailesi ideal bir aile gibi gözükebilir, ancak her birinin birbirinden gizlediği ikili hayatları vardır. Aile üyeleri birbirlerinden habersiz, hayal ettikleri hayatları yaşarken, onların trajik, komik ve karanlık yanlarıyla tanışırız. Uysallar, arka planda İstanbul’un tanımlanamayan şehir görselliğinde izleyiciye alternatif bir aile hikayesi sunarken aynı zamanda “ben en son ne zaman mutluydum?” diye sordurtacaktır.

Uysalar Gala 01

Reklam

Yaşam

“Hassas Bağırsak Sendromu”nun Sebepleri Nelerdir?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Halk arasında ‘Hassas Bağırsak Sendromu’ olarak bilinen İrritabl Bağırsak Sendromu, bağırsak hareketlerinde ortaya çıkan değişimle karakterize olan ve hayat kalitesini ciddi boyutlarda düşürebilen bir sağlık sorunu…

Ülkemizde görülme sıklığı yüzde 6 – 12 oranında değişen bu sendrom, genellikle 30-50 yaş aralığındaki kişilerde tespit ediliyor. Kadınlarda erkeklere nazaran iki kat daha fazla görülen Hassas Bağırsak Sendromu’nda özellikle hatalı beslenme alışkanlığı ve stres en yaygın görülen tetikleyici faktörler arasında yer alıyor.

Genellikle ömür boyu devam eden sendrom; karında ağrı, gaz ve şişkinliğin yanı sıra kabızlık gibi sorunlara yol açarak günlük yaşamı adeta kabusa çevirebiliyor. Gastroenteroloji Uzmanları, kesin bir çözümü olmasa da semptomların tedaviyle büyük oranda hafifletilebildiğine dikkat çekerek, “Özellikle son üç aydır ortalama olarak haftada en az bir gün yineleyen karın ağrısıyla birlikte dışkılama sıklığında ve görünümünde değişiklikler yaşanması, bu sendromu düşündürüyor. Bu tür şikayetlerde gecikmeden hekime başvurmak, sosyal ve işgücü kayıplarının önüne geçecektir” diyor.

Son 3 aydır bu belirtiler varsa, dikkat!

Reklam

Hassas Bağırsak Sendromu’nun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Ayrıca bazı hastalarda belirtiler hafif seyredenken bazılarında ise çok şiddetli olabiliyor. Uzmanlar; karında ağrı, gaz ve şişkinliğin bu sendromun en yaygın görülen belirtileri olduğuna işaret ederek, “Karın ağrısının özelliği, dışkılama sonrasında azalması ve uykuda olmaması. Ayrıca aşırı yemek yemek veya besinleri hızlı tüketmek ağrının şiddetini artırıyor. Karın ağrısıyla birlikte dışkılama alışkanlığında ishal ve kabızlık gibi değişiklikler de gelişiyor. Dışkıda mukus görülebiliyor. Depresyon, anksiyete, fibromyalji, kronik yorgunluk ve baş ağrısı gibi bağırsak dışı semptomlar da eşlik edebiliyor” diyor.

Pek çok etken tetikleyebiliyor!

Hassas Bağırsak Sendromu’nun kesin nedeni tespit edilememekle birlikte bazı faktörlerin riski arttırdığı biliniyor. Daha önce geçirilen bağırsak enfeksiyonları, beyin ile bağırsak arasında aşırı duyarlılık, bazı inflamatuar sitokinlerin, yani yangısal aracıların artması, bağırsak geçirgenliğindeki artış, beslenme hataları ve stres riski artırıyor. Bağırsak duvarındaki kaslarda anormal kasılmalar, sinir sistemi anormallikleri, beyin – bağırsak sinyal iletimindeki değişiklikler ve bağırsaklarda yaşayan bakterilerin dengesindeki bozulmalar, sigara ile alkol alışkanlığı, sendromu tetikleyen diğer faktörler arasında yer alıyor.

Kansere yol açmıyor, ancak…

Hastaların çoğu karın ağrısı ishal, kabızlık ve şişkinlik gibi belirtileri nedeniyle kanser endişesiyle hekime başvuruyor. Uzmanlar, Hassas Bağırsak Sendromu’nun ileride ciddi rahatsızlıklara dönüşme riski olmadığını ve kansere yol açmadığını vurgulayarak, “Ancak organik ve fonksiyonel bağırsak hastalıkları sıklıkla iç içe geçmiş semptomlardan oluştuğu için ayırıcı tanı büyük önem taşıyor. Tanıda hastanın öyküsü, muayene bulguları, laboratuvar ve tetkikler yol gösterici oluyor” diyor.

Reklam

Hassas Bağırsak Sendromu’na karşı 7 etkili öneri!

Tedavi sürecinde beslenme ve yaşam alışkanlıklarında yapılan değişiklikler şikayetlerin daha kısa sürede geçmesini sağlıyor.

* Egzersiz, örneğin her gün 45 dakika tempolu yürüyüş yapın.

* Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenin, fast food tarzı beslenmekten kaçının.

* Sık sık, fakat küçük öğünler tüketin. Besinleri yavaş ve iyi çiğnemeye özen gösterin.

Reklam

* Geç saatlerde yemek yememeye dikkat edin.

* Yağlı ve baharatlı gıdalar, karbonatlı içecek ile tatlandırıcılar, süt ve süt ürünleri ile kafein tüketimini azaltın.

* Yeterli miktarda su içmeyi alışkanlık edinin.

* Sigara ve alkolden uzak durun.

* Basamaklı tedavi uygulanıyor!

Reklam

Hassas Bağırsak Sendromu’nu tümüyle ortadan kaldıran bir tedavi protokolü mevcut değil. Gastroenteroloji Uzmanları, tedavinin semptomların şiddetini azaltmaya yönelik olduğunu ve basamaklı tedavi yaklaşımı benimsendiğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Diyet, ilaç tedavisi ve psikoterapi olmak üzere farklı tedavi yöntemlerinden hasta için uygun olanlara başvuruluyor. Beslenme ve yaşam alışkanlıklarına dikkat edilmesi, tedaviden etkin sonuç alınmasını sağlıyor. Düzenli olarak yapılması gereken egzersizin yanı sıra sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmesi, sigara ile alkolden uzak durulması gerekiyor” diyor.

Devamını Okuyun

Yaşam

NBA2K Milli Takımımız Dünya Üçüncüsü Oldu

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

İsveç’te düzenlenen ‘eFIBA Season 2 Dünya Finalleri’nde mücadele eden Milli Takımımız, bronz madalyanın sahibi oldu…

İsveç’te düzenlenen eFIBA Dünya Finalleri öncesi, Avrupa Şampiyonası grup etabında çıktığı 14 maçın 14’ünü de kazanan NBA2K Milli Takımımız; Almanya, İtalya, İsrail ve Büyük Britanya’nın yer aldığı play-off grubunu 4 galibiyet ve 1 mağlubiyetle tamamladı. Şampiyonanın Avrupa etabında; yarı finalde Portekiz, finalde de Fransa’yı mağlup eden NBA2K Milli Takımımız, ‘Avrupa Şampiyonu’ unvanını aldı.

24 Takımın mücadele ettiği Avrupa etabını lider olarak tamamlayan NBA2K Milli Takımımız, ‘Avrupa Şampiyonu’ unvanı ile İsveç’te düzenlenen eFIBA Season 2 Dünya Finalleri’nde, B Grubu’nda mücadele etti. Grupta karşılaştığı Fas, Filipinler ve Lübnan’ı mağlup ederek 3’te 3 yapan Ay-Yıldızlılar, yarı finale yükselme başarısı gösterdi.

Ay-Yıldızlılardan Bronz Madalya!

Reklam

Yarı final mücadelesinde Fransa ile eşleşen NBA2K Milli Takımımız, rakibine mağlup olarak finale çıkma şansını kaybetti ve üçüncülük maçına çıkma hakkı kazandı. Şampiyonada çıktığı üçüncülük maçında Filipinler’i mağlup eden Milli Takımımız, bronz madalyanın sahibi oldu.

Başkan Alper Afşin Özdemir: “Hedef Dünya Şampiyonluğu”

NBA2K Milli Takımımızın elde ettiği başarı hakkında açıklamalarda bulunan Türkiye Espor Federasyonu Başkanı Alper Afşin Özdemir, “4 senedir üst üste Avrupa Şampiyonu olan ve İsveç’te bu yıl ilk kez düzenlenen Dünya Kupası’ndan bronz madalya kazanan Milli Takımımızı tebrik ediyorum. Her geçen sene başarı çıtasını yükselten bir basketbol milli takımımız bulunmakta. Hedefimiz seneye Dünya Kupası şampiyonu unvanını ülkemize getirmek olacak. Bu bağlamda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Milli takımımızın elde ettiği bu başarıda emeği olan tüm oyuncularımıza, teknik ekibimize ve federasyonumuza teşekkürlerimi iletiyorum” dedi.

Reklam
Devamını Okuyun

Yaşam

Akran Zorbalığı Nedir? Akran Zorbalığı Sebepleri Nelerdir? Gençler Arasında Tehlike Artıyor

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Akran zorbalığı nedir?

Günümüzde sosyal medyada, basında sıklıkla karşılaştığımız bir konu haline gelen akran zorbalığı, genellikle yaşıt bireyler arasında, bir kişinin diğerine sistematik olarak duygusal, sözlü veya fiziksel zarar verme çabası olarak tanımlanır. Bu tür davranışlar, güç dengesizliği üzerine kuruludur ve mağdur olan kişinin psikolojik veya duygusal sağlığını olumsuz yönde etkiler.

Özellikle yapılan çalışmalar akran zorbalığına maruz kalan bireylerin; düşük özsaygı, anksiyete, depresyon, izolasyon, okul performansının düşmesi ve hatta intihar eğilimleri gibi psikolojik sorunlar yaşadığını göstermektedir. Bu nedenle günümüzde, akran zorbalığıyla başa çıkmak oldukça önemli bir konu haline gelmiştir.

Akran zorbalığı nasıl başlar?

Ortalama 4-6 yaş arasında ve oyun çağında olan çocukların birbirleri ile oyun oynamaya başlamalarıyla birlikte bu zorba davranışların ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Elbette bunun birçok sebebi bulunmaktadır. Başlıca sebeplerden biri ise bu dönemin okul öncesi dönem olması ve çocukların iletişim yeteneklerinin tam olarak gelişmemesi, dolayısıyla yaşıtlarıyla iletişime geçerken yanlış yöntemleri tercih etmeleridir. Çocuklar bu noktada akranlarına istediklerini yaptırabilmek için fiziksel, sözel zorbalık davranışlarını öğrenmeye başlarlar.

Peki, akran zorbalığının diğer sebepleri neler olabilir?

Reklam

Güç Dengeleme Arayışı:

Akran zorbalığında temel sebep aslında bireyin kendi gücünü ispat etme çabasıdır. Dolayısıyla, zorbalığa başvuran kişi, kendi gücünü artırmak veya kontrol etmek için başkalarına zarar verme eğiliminde olabilir. Örneğin, saç çekme, vurma veya itme gibi fiziksel müdahaleler, akran zorbalığının bir türümüze ve bu tür davranışlar, zorbanın gücünü kullanarak kurbanı kontrol etme veya incitme çabasını yansıtmaktadır.

Duygusal Sorunlar:

Zorbalık yapan kişilerde düşük özsaygı, öfke veya diğer duygusal sorunlar görülebilir.

Aile ve Çevresel Faktörler:

Reklam

Zorbalık, çocukluk döneminde yaşanan aile içi problemler, ailede şiddet veya ihmal gibi faktörlerle ilişkilendirilebilir.

Toplumsal Etkiler:

Özellikle son dönemlerde, medya, kültürel normlar ve toplumsal etkileşimler, çocukları ve gençleri zorba davranışlara yönlendirebilen güçlü bir faktör haline gelmektedir.

İlgisizlik veya Gözetimsizdik:

Yetişkinlerin çocuklar arasındaki ilişkilere yeterince müdahale etmemesi veya eğitim vermemesi, akran zorbalığının artmasına neden olan önemli bir etkendir.

Reklam

Elbette bu faktörlerin sıklığı, şiddeti ve etkileri bireyler arasında değişim göstermektedir. Ancak, zorbalığa maruz kalan veya uygulayan kişi de sonucunda birçok psikolojik, sosyal ve fiziksel sorunlar yaşamaktadır. Özellikle, çocukluk döneminde yaşanan akran zorbalığı, mağdur üzerinde ömür boyu etkiler bırakabilir. Bu etkiler, bireyin duygusal, psikolojik ve sosyal sağlığını etkileyebilir. Fakat her bireyin farklı başa çıkma güçlerinin olduğunu unutmamak gerekir. Bu noktada, psikolojik destek ve danışmanlık, duygusal desteğin sağlanması, bu olumsuz etkileri hafifletebilir ve iyileşme sürecini destekleyebilir.

Çocuğun, akran zorbalığına uğradığını nasıl fark edebiliriz?

Akran zorbalığı genellikle belirgin olmayabilir, ancak şu işaretlere dikkat etmekte fayda vardır:

Duygusal Değişiklikler:

Çocuk ya da genç, ani duygusal değişiklikler gösteriyorsa (örneğin, endişeli, üzgün ya da sinirli olma gibi), bunlar bir işaret olabilir.

Reklam

Sosyal İzolasyon:

Zorbalığa uğrayan kişi, arkadaşlarından izole olabilir ve sosyal etkileşimlerden kaçınabilir.

Fiziksel Belirtiler:

Kişinin bedeninde beklenmeyen yaralar, morluklar ya da diğer fiziksel belirtiler varsa, bu zorbalığa işaret edebilir.

Okul Performansında Düşüş:

Reklam

Akademik başarıda beklenmeyen bir düşüş, zorbalık sonucu ortaya çıkabilir.

Eşyaların Kaybolması veya Zarar Görmesi:

Kişinin eşyalarının kaybolması, zarar görmesi veya çalınması durumunda, bu da zorbalık belirtisi olabilir.

Eğer çocuğunuzda ya da bir tanıdığınızda bu tür işaretleri fark ediyorsanız, konuyu açarak açık iletişim kurmaya çalışmak oldukça önemlidir. Çocuğun ya da genç yetişkinin hissettiklerini anlamak ve gerekirse uzman yardımı almak süreci yönetmede yardımcı olacaktır.

Reklam
Devamını Okuyun

Yaşam

Akne Tedavisinde Yapılan Hatalar

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

‘Akne’ ya da halk arasında sık kullanılan adıyla ‘ergenlik sivilcesi’ oldukça yaygın görülen bir sorun. Öyle ki 11-30 yaş arasındaki kişilerin yüzde 80’inde farklı şiddetlerde akne gelişiyor. Sanılanın aksine, akne ergenliğin bitmesiyle kendiliğinden geçmiyor; 30’lu, 40’lı ve hatta daha ileri yaşlarda bile devam edebiliyor…

Genellikle yüz bölgesinde oluşan akneler kişinin öz güveninde sorun oluşturabiliyor, sosyal ilişkilerini ve günlük aktivitelerini olumsuz etkileyebiliyor. Yapılan araştırmalara göre; akne hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen hastalıklar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Uzmanlar günümüzde, akne tedavisinden oldukça başarılı sonuçlar alındığını belirterek, “Akne tedavinde amaç; var olan akneleri gidermek, yeni akne oluşumunu ve gelişebilecek leke ile izleri engellemektir. Tedaviden etkin sonuç alabilmek için dermatoloji hekiminin verdiği ilaçları önerdiği şekilde düzenli olarak kullanmak çok önemlidir. Akne tedavisinin kısa süreli olmadığı ve düzensiz kullanılan ilaçların yararı olmayacağı gibi zarar oluşturabileceği de unutulmamalıdır” diyor. Ancak çoğumuz cildimizde akne oluştuğunda “Kendiliğinden geçer” düşüncesiyle hekime başvurmuyor ve doğru sandığımız bazı hatalı uygulamalarla çözüm arıyoruz. Gelişigüzel uyguladığımız yöntemler ve tedaviyi aksatmak ise ciltte aknenin şiddetlenmesine, kırmızı ve kahverengi lekelere, enfeksiyon ile kalıcı derin izler gibi önemli sorunlara neden olabiliyor. Dermatologlar, akne tedavisinde en sık yaptığımız hataları anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Cildi sık sık temizlemek ve ovmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Cildin sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez, cilt tipine uygun bir ürünle, nazikçe temizlenmesi yeterli geliyor. Cildi sık temizlemenin, fırçalamanın ve ovmanın aknenin kötüleşmesine yol açabileceği uyarısında bulunan uzmanlar şöyle devam ediyor: “Aknede cildin temizlenmesindeki amaç; cilt yüzeyinde biriken ter, yağ, kir ile dökülmüş hücrelerin cildi tahriş etmeden uzaklaştırılması ve tedavilere uygun hale getirilmesidir. Bu amaçla hekimin tavsiye edeceği temizleyiciler kullanılmalıdır. Bu ürünler cildin pH’sına uygun, bazlarında salisilik asit ve benzoil peroksit gibi akne azaltıcı maddelerin bulunduğu temizleyicilerdir”

Reklam

Cildi sirke, soda veya gülsuyu ile yıkamak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine; sirke, soda veya gül suyu gibi maddeler akneli cilde fayda sağlamadığı gibi cildi irrite eden içerikleri nedeniyle tahrişe veya alerjiye yol açabiliyor, hatta mevcut aknelerin alevlenmesine sebep olabiliyor.

Akneleri sıkmak ve patlatmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akneleri sıkmak, patlatmak ve sürekli aynı yerde tekrarlayan aknelerle oynamak, akne içeriğinin cildin derin tabakalarına gitmesine yol açarak yangının artmasına ve daha derin akne lezyonları, daha çok leke ile iz gelişmesine neden oluyor. Ayrıca saçlarda kullanılan jöle gibi ürünler yüz derisine değdiğinde gözeneklerde tıkanmaya yol açacağı için akneyi de kötüleştirebiliyor. Benzer nedenlerle ellerle taşınabilecek maddelerin de akneyi kötüleştireceği için ellerin yüz bölgesinden uzak tutulmasına da özen gösterilmesi gerekiyor.

Güneşlenmek ve solaryuma girmek. YANLIŞ!

Reklam

DOĞRUSU: Sanılanın aksine güneş ışınları ve solaryum akneleri kurutmuyor, sadece kamufle ediyor. Üstelik 1-2 ay sonra, gözeneklerde yaptığı tıkanmalar nedeniyle sivilcelerde artış veya alevlenme oluyor.

Cilde uygun olmayan kozmetik ürünler kullanmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kişinin cilt tipine uygun olmayan kozmetikler akne oluşumuna yol açabiliyor veya var olanı kötüleştirebiliyor. Dolayısıyla hekim tarafından önerilen, akne tedavisine yardımcı olan, cilt tipine uygun ve alerji yapmayacak ürünler kullanılmalı. Yağsız, su bazlı nemlendiriciler ve makyaj malzemeleri akneli ciltler için uygun kozmetikler arasında yer alıyor. Akneli ciltlerde, maske ve peeling gibi işlemler öncesinde de mutlaka dermatoloğa danışılmalı.

Akşamları makyajı çıkarmadan uyumak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akşamları makyajı çıkarmamak da aknelerin kötüleşmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla her akşam makyajın çıkarılması, yüzün cilt için önerilen temizleyici ve suyla temizlenmesi son derece önemli. Saçları şekillendirmek için kullanılan jöle ve sprey gibi ürünlerin de yüze temas etmemesine özen gösterilmesi gerekiyor.

Reklam

Eş dosta iyi gelen ilaçları kullanmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Aknenin tipi, şiddeti ve yaygınlığı kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Uzmanlar, zaman içinde aynı kişide bile farklı tipte ve şiddette akne gelişebileceğine dikkat çekerek, “Bu yüzden akne tedavisi standart değildir. Her kullanılacak ilacın özellikle kremlerin kullanım amacı, şekli ve süresi birbirinden farklıdır. Akne ilaçları paylaşılmamalı veya daha önce iyi gelen bir krem sürekli kullanılmamalıdır” bilgisini veriyor.

İlaçlar yan etki yaptığında tedaviyi bırakmak. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne tedavisinde krem, jel veya losyon gibi cilde sürülerek kullanılan ilaçların çoğu deride kuruma, pullanma veya bazen tahrişe yol açabiliyor. Bu tür yan etkiler nedeniyle ilaçları bırakmak yerine çözüm aranmasında fayda var. Uzmanlar, yan etkilerin tedavinin beraberinde kullanılan kozmetik ürünlerle veya ilaçların gün atlanarak kullanılmasıyla hafifletilebildiğini söylüyor.

‘Tedavi sonuç vermiyor’ düşüncesiyle ilaçları bırakmak. YANLIŞ!

Reklam

DOĞRUSU: Akne tedavisi zaman, emek ve sabır istiyor. Dermatoloji uzmanları, tedaviden 1-2 hafta içinde sonuç almanın mümkün olmadığını vurgulayarak, “Aksine bu dönemde aknelerde geçici bir kötüleşme bile olabiliyor. Aknelerde gözle görülür düzelme 3 ila 4. haftalarda başlıyor, maksimum düzelme için 3-4 ay beklemek gerekebiliyor. Dolayısıyla ilaçlar sabırlı ve düzenli bir şeklide kullanmalı, ‘tedavi işe yaramadı’ düşüncesiyle bırakılmamalıdır” diyor.

Tedavi sonrasında cilt bakımına özen göstermemek. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Akne iyileştikten sonra tekrarlamaması için cilt bakımına ve akneye yönelik ürünlerin özenle kullanılmasına devam edilmesi gerekiyor. Uzmanlar, “Akne ilaçlarına sadece akne oluştuğunda başvurulmuyor. Bu ilaçlar düzenli olarak kullanıldıklarında yeni çıkacak olan akneleri de engelliyorlar” diyor.

Reklam
Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar