“Léon” ve “Nikita” gibi yapımlarla tanınan Luc Besson, yeni “Dracula” filmini yönetmeye hazırlanıyor…
Luc Besson imzalı yeni bir Dracula filmi geliyor. Bram Stoker’ın ölümsüz karakteri Kont Drakula, bir kez daha beyaz perdeye geri dönmeye hazırlanıyor. Nikita, The Fifth Element, Léon ve Lucy gibi yapımlarla tanınan Fransız yönetmen Luc Besson’un sıradaki projesi belli oldu. Luc Besson, Bram Stoker’ın Dracula’sı için yeni bir uyarlamanın başına geçmeye hazırlanıyor.
Filmin başrolleri için düşünülen isimler arasında ise Get Out ve Dogman ile tanınan Caleb Landry Jones ile Django Unchained ve Inglorious Basterds tanınan Christoph Waltz’un yer aldığı belirtiliyor. Her iki aktörle görüşmeler devam ederken Besson’un yapımının Stoker’ın klasik hikâyesinin bir yeniden anlatımı olacağı belirtiliyor.
Taken filmleriyle bilinen Fransız yapım şirketi Europacorp, yeni Dracula filminin de prodüksiyonunu üstlenecek. Yeni proje hem Besson’un hem de Europacorp’un son yıllardaki ilk büyük bütçeli yapımı olacak.
Film, 15. yüzyılda karısının ölümünün ardından Tanrı’yı lanetleyen ve bu sebeple bir vampire dönüşen Prens Vladimir’in klasik hikâyesini takip edecek. Vladimir yıllar içerisinde Kont Drakula’ya evirilecek ve hikâye 19. yüzyıl Londra’sında karısına oldukça benzeyen bir kadına âşık olarak kendi sonunu hazırlayan kontun öyküsüyle devam edecek.
Yeni Dracula filminin, son yapımlarıyla beklentileri karşılayamayan Besson için de bir “geri dönüş” filmi olması bekleniyor. Ünlü yönetmenin Lucy ve Valerian and the City of a Thousand Planets yapımları eleştirmenlerde karşılık bulamamış; Valerian ayrıca gişede büyük bir başarısızlık yaşayarak yapımcıları için hayal kırıklığına neden olmuştu.
Besson’un son filmi Dogman’in prömiyeri Venedik Uluslararası Film Festivali’nde yapılsa da yapım ortalama eleştiriler almaktan kurtulamamıştı. Öte yandan Besson, yeni macerasında Dogman’de rol alan Landry Jones ile yeniden bir araya gelmeye de hazırlanıyor.
Bu haftanın yeni filmlerinden birisi olan The Amateur bir anlamda işi kodlar ve şifreleri çözmekle ilgili olan bir gizli servis analistinden Jason Bourne yaratma hikayesi olarak karşımıza çıkıyor. Yani baş rol oyuncumuz Rami Malek‘in parlamasını sağlayan Mr Robot dizisindeki Elliot Alderson’ın Jason Bourne ile harmanlanması da diyebiliriz. Ama tam değil de biraz Alderson biraz Bourne.
Özellikle Freddie Mercury‘yi canlandırdığı “Bohemian Rhapsody” filmindeki ve Mr. Robot dizisindeki performansıyla hayran kaldığım Rami Malek bu filmde kimi sahnelerde durgun gözükürken kimi sahnelerde yine etkileyici bir oyunculuk performansı ortaya koyuyor.
Bu arada şu notu da düşmemde fayda var Rami Malek’in duygularını tam yansıtamadığı durgun görünen sahneler belki de yönetmenin özellikle duygularını çok iyi yansıtamayan ve sadece bilgisayar başında kodlama ve şifreleme yapan bir karakteri izletme çabası da olabilir.
bunun dışında bir başyapıt olmasa da hafta sonu keyifle izlenecek bir aksiyon filmi ile karşı karşıyayız.
Jason Bourne Görseydi “Heller”a Kızardı
Önemli bir diğer notu da düşmemde fayda var Jason Bourne demişken onun gibi yakın dövüş konusunda uzman olmayan ve yine onun gibi silah kullanma anlamında da hiç uzman olmadığı gibi çok çok başarısız olan bir baş karakterimiz olduğunu söylemeliyim. Peki bu baş karakterimiz sahaya inip düşmanları nasıl alt ediyor diyecek olursanız işte orada 170 IQluk zekasının devreye girdiği bir senaryoyla karşı karşıyayız. Yani vurduğunu tek yumrukla indiren bir profesyonel yerine tam anlamıyla sahada amatör olan bir ajanı izliyoruz.
Yönetmen Filmi Çok Kesmiş
Filmde yer alan ve önemli isim diyeceğimiz ya da en azından başka filmlerden de tanıdık yüz olarak hatırladığımız bazı oyuncuların rolünün her nedense biraz az ve hikayenin akışına etki etmeyecek düzeyde zayıf kaldığını göreceksiniz. Sanırım yönetmen her endense çok fazla sahneyi çekmesine rağmen kurgu aşamasında çöpe atıp filmi 2 saatlik mevcut süresine kısaltmış. Aynı zamanda filmin dikkat çeken bir diğer ayrıntısı da neredeyse Amerika’da değil de tamamen Avrupa’daki bir çok şehirde çekilmiş olması ve tabii ki en önemlisi bu şehirlerden birinin de İstanbul olması ve ayrılan sürenin de tahminimden fazla olduğunu belirtmeliyim.
Hafta sonu aksiyon filmi izlemek isteyenler için Hollywood’dan yüksek bütçeli bir aksiyon yapımı olarak iyi bir alternatif hatta senaryo ve kadroya baktığımız zaman seri haline gelme ihtimali de var desem yeridir. Tabii bunu gişede elde edeceği hasılat da belirleyecektir.
Armand filmi Cannes Film Festivali’nde Camera d’Or Altın Kamera ödülü almış görüntü yönetimi açısından izlenmeyi hak eden bir yapım olarak vizyona girdi.
Armand filminin süresi yaklaşık 2 saat ve en büyük handikaplarından birisi bu süre içerisinde yönetmenin kimi zaman ne anlattığını anlayamadığımız ve genel film akışını da değiştiren sahnelerinin varlığı.
Armand Filmi Daha Kısa Olsa Baş Yapıt Olurdu
Belki de bu iki saatlik süre 20 dakika kadar kısalsaydı şu anda film için çok çok iyi bir film diyebilecekken film kimi izleyici için sadece iyi olarak kimileri için ise ortalama olarak tanımlayacaktır.
Tabii bu 20 dakikalık süre kısaltımı aslında kurgunun hızlanması ve filmin hikayesinin daha hızlı akması için olmakla birlikte aynı zamanda neden var olduğunu anlamakta güçlük çektiğimiz örneğin başrol oyuncusu Renate Reinsve’nin canlandırdığı Elisabeth karakteri ile okulun hademesinin koridordaki dans sahnesi gibi sahnelerin filmden çıkartılması filme çok büyük yarar sağlayabilirdi.
Elisabeth ve Hademenin Dans Sahnesi
Filmde başarısız olarak adlandırabileceğimiz öğretmenlerden oluşan bir okul yönetimi okuldaki iki çocuk arasında gerçekleşen hayli sinir bozucu bir olay üzerine iki çocuğun ebeveynlerini çağırırlar ve yapılan toplantı sırasında beklenmedik olaylarla okul içerisinde Yaşananları izleriz. Suçlama ve yaşanan olayda hangi çocuk ya da ebeveyni doğruyu söylemektedir? Film boyunca cevabını aradığımız cevap budur.
Bekar anne rolündeki Elisabeth’i canlandıran Renate Reinsve’nin film boyunca özellikle iki üç sahnedeki muhteşem performansı Camera d’Or ödülü alan görüntü yönetimi ile birleşince çok daha dikkat çekici oluyor.
Haftanın izleme listesine alınması gereken filmlerinden birisi olan Armand‘ı izlerken muhakkak filmin gereğinden bir tık yani yaklaşık olarak 15 – 20 dakika uzun olduğunu bilerek izlemeniz belki de hikayeyi ve filmi daha kolay sindirmenizi sağlayacaktır.
Okulları tatile girmeden hemen önce, 6 yaşındaki Armand ile okuldaki en yakın arkadaşı Jon hakkında çıkan bir suçlama ortalığı karıştırır. Ünlü bir oyuncu, eski can dostlar, ölü bir adam ve iki çocuğun karıştığı bir skandalın dilden dile yayılarak bomba gibi patlamasından endişe eden okul yönetimi, ebeveynleri alelacele toplantıya çağırır. Ancak gerçekte ne olduğunu okul yetkilileri de bilmemektedir. Şüphe ve arzunun, saplantılar ile çocukluğun kırılgan masumiyeti arasında sinsice dolandığı toplantı, kontrolden çıkar. Ebeveynler hakkındaki detaylar ve geçmişin sırları ortaya döküldükçe, olay daha da karmaşık bir hal alır.
2024 Cannes Film Festivali’nde Camera d’Or ödülüne layık görülen ARMAND, festivalin en çok ses getiren filmlerinden biri oldu. Başroldeki The Worst Person in the World’ün yıldızı Renate Reinsve, bu sürükleyici psikolojik dramdaki çok katmanlı performansıyla büyük övgü aldı. Liv Ullmann ve Ingmar Bergman’ın torunu olan Halfdan Ullmann Tøndel, filmin yönetmen koltuğunda oturuyor. ARMAND, 2025 Oscar Ödülleri “En İyi Uluslararası Film” ödülü için Norveç’in Oscar adayı olarak seçildi ve 15 filmlik “kısa liste”de de yer buldu.
‘Konuş Benimle’ filmiyle büyük çıkış yakalayan yönetmen ikilisi Danny ve Michael Philippou, bu kez daha da sarsıcı bir yapım olan ‘Onu Geri Getir’le seyircilerin karşısına çıkıyor. TME Films dağımıtı ile 1 Ağustos’ta sinema salonlarındaki yerini alacak olan film iki kardeşin yeni koruyucu annelerinin tenha evindeki esrarengiz olayları anlatıyor.
Başrolde Sally Hawkins’in yer aldığı filmin kadrosunda Billy Barratt, Sora Wong, Jonah Wren Phillips, Sally-Anne Upton, Stephen Phillips ve Mischa Heywood yer alıyor.
Senaryosunu Danny Philippou ve Bill Hinzman’ın kaleme aldığı, yapımcılığını ise Samantha Jennings ve Kristina Ceyton’un üstlendiği film seyircileri hem psikolojik hem de doğaüstü bir gerilimin içine çekmeye hazırlanıyor.
‘Onu Geri Getir’, TME Films dağıtımıyla 1 Ağustos’ta sinemalarda.
Hugh Jackman’ın Wolverine’i yeni bir Marvel videosuyla beklenmedik bir şekilde geri dönüyor. Oyuncu Marvel Sinematik Evreni’ndeki ilk çıkışını geçen yılki Deadpool & Wolverine filminde yaptı ve film gişede birçok rekor kırarak serinin en başarılı filmlerinden biri oldu. Bu nedenle, tüm gözler Jackman’ın Deadpool & Wolverine devam filminde veya Fox’un orijinal X-Men üçlemesinden birçok yıldızın yer aldığı doğrulanan Avengers: Doomsday gibi MCU’nun kadrosundaki diğer projelerde Logan’ı tekrar oynayıp oynayamayacağına çevrildi. Söylentiler arasında, Jackman’ın Wolverine’i şimdi geri döndü, ancak kimsenin beklediği gibi değil.
Marvel, Ulusal Stres Farkındalık Ayı dolayısıyla YouTube’da “Wolverine Nefes Egzersizi” başlıklı 8,5 saatlik bir video yayınladı.
Karakter, sol elinin işaret parmağıyla izleyiciyi çağırırken sağ elinden pençelerini çıkarıyor ve bunu yaparken de komik bir sırıtış ve kalkık bir kaş sergiliyor. Şimdiye kadar Jackman’ın bir sonraki Wolverine görünümü henüz duyurulmadı, ancak MCU’nun yaklaşan filmlerinden birinde Logan’ın yer alma ihtimali yüksek.
Jackman’ın Wolverine’ini yalnızca Fox’un X-Men filmlerinde veya Deadpool & Wolverine’de izleyen hayranlar için kafa karıştırıcı görünse de, yeni Marvel videosunda verdiği pozda, film karakterinin daha stoacı doğasından kopan komik bir andan daha fazlası var. Wolverine, Marvel tarihi boyunca birçok çizgi roman kapağında yer aldı ve bazılarını oldukça ünlü yaptı. Bunlardan biri, Jackman’ın yeni Marvel videosunda görülen ikonik pozunu içeriyor. Logan, Wolverine #1’in kapağı için pozu verdi.
Wolverine’in ikonik pozu, Chris Claremont, Frank Miller ve Joe Rubinstein’ın yaratıcıları olduğu X-Men kahramanının ilk solo çizgi roman serisinden geliyor. Kapakta Wolverine, okuyucuyu yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ona yaklaşmaya cesaretlendiriyor ve onunla dövüşmeye çalışan herkesi alt edebileceğini biliyor. Wolverine’in alaycı ve meydan okuyan çizgi roman kişiliğine uyan ikonik bir poz olduğu için, Logan’ın çizgi romanlardaki ilk solo serisinden geliyor ve en bilinen pozu haline geldi. Bu nedenle, Jackman’ın Wolverine’inin bunu yeni Marvel videosunda yeniden yaratması heyecan verici.
Yorum yazabilmek için giriş yapın Giriş