Bizimle iletişim kur

Köşe Yazıları

2022 Yılının En İyi Gerilim Filmleri

Yayınlandı

on

Radio Mood App

2022 yılı korku ve gerilim açısından oldukça bereketli bir yıl oldu. Bu yıl, her iki türde de pek çok film çekildiği için türleri iki farklı listede ele almaya karar verdim. Esasında bu iki türü birbirinden ayırmak hiç de kolay bir iş değil. Ancak elimden geldiğince ve biraz da kendi kararlarıma göre yapmış olduğum ikiye bölme sonucunda aşağıdaki listeyi oluşturabildim. Listedeki filmler, özellikle de ilk sıradakiler gerçekten kaliteli filmler. Eğer bu filmleri bu listeye almasaydım bir kısmını mutlaka en iyi filmler listesine almam gerekecekti.

10) Shut In (yön. D. J. Caruso) 6/10

Tek mekanda geçen gerilim dolu filmleri seviyorsanız “Shut In” filminin vaat ettiği gerilimi fazlasıyla vereceğine emin olabilirsiniz. Ancak filmin, genel olarak bakıldığında iyi bir film olduğunu söylemek mümkün değil. Filmin en korkunç dakikaları, kadının kilerde kapalı kaldığı sırada eve, kocasının çocuk istismarı geçmişi de bulunan arkadaşının geldiği sahneydi.

9) Fresh (yön. Mimi Cave) 6,5/10

Reklam

Gerilim ve korku türünde kadın yönetmenlerin sayısı giderek artıyor. Bu senenin dikkat çeken gerilim filmlerinden bir diğeri Mimi Cave’in de ilk uzun metraj filmi olan “Fresh” oldu. oldukça sert ve mide bulandırıcı bir konuyu cıvık bir dille ele almayı tercih eden film, uzun tutulan açılış bölümünün (jenerik) ardından şaşırtıcı bir yola sapıyor. Daha sert olmayı tercih etse belki hakkında daha farklı şeyler konuşabileceğimiz bu film, yine de dikkat çekici bir yapım olmayı başarıyor.

8) Emergency (yön. Carey Williams) 6,5/10

İki yakın arkadaş olan Sean ve Kunle, “legendary tour” denen bir parti turunu tamamlayan ilk siyahi öğrenciler olmayı amaçlamaktadır. Ancak hayalleri, talihsiz bir olayın ardından suya düşecektir. Evlerine geçtikleri gün, salonun ortasında baygın halde yatan küçük yaşta bir beyaz kız çocuğu bulurlar. Polise haber vermeleri halinde durduk yere başlarının belaya gireceğini düşünen ikili ve onların ev arkadaşı Carlos, çözümü başka yoldan bulmaya çalışır. Fakat buldukları çözüm onları daha da büyük bir belaya sürükleyecektir.

7) Cerdita (yön. Carlota Pereda) 6,5/10

İspanya-Fransa ortaklığında çekilen ve “Piggy” ismiyle de bilinen film, 2019 yılında aynı yönetmen tarafından yine aynı isimle çekilmiş kısa filmin uzun metraj hali aslında. Sinema eleştirmenleri tarafından oldukça beğenilen film bana göre afişinde bile vaat ettiği şiddeti tam olarak veremiyor. Sara, yaşıtları tarafından zorbalığa uğrayan ve ailesi ile birlikte bir kasap dükkanında çalışan obez bir genç kızdır (bu arada Sara’yı canlandıran oyuncu 1986 doğumluymuş). Serinlemek için havuza girdiği bir gün yine arkadaşlarının hem fiziksel hem de sözel saldırısına maruz kalır. Ancak daha sonra başına gelecekler onu intikam temalı müthiş bir ikilimde bırakacaktır.

Reklam

6) Fall (yön. Scott Mann) 6,5/10

“Shut In” filminin ardından bu sene dar mekanda geçen diğer bir gerilim filmi de “Fall” oldu. Maceradan maceraya koşan iki genç kadının yaklaşık 600 metre uzunluğunda olan ve halihazırda da kullanılmayan bir radyo kulesinin tepesinde kapana kısılışlarını anlatan film, duygusal iniş çıkışları haricinde kesinlikle heyecan verici bir film olmayı başarıyor. Özellikle benim gibi yükseklik korkusu olanlar bu filmi izlerken sürekli diken üstünde olacaktır.

5) The Menu (yön. Mark Mylod) 7/10

Dünyaca ünlü şef Julian Slowik, zengin müşterileri için özel bir menü hazırlamıştır. Şefin menüsünden çıkan birbirinden lezzetli her bir yemek, içerisinde misafirlere has sürprizler de barındırmaktadır. En büyük sürpriz ise yemeğin sonuna saklanmıştır. Sınıf çatışmasını temel alan “the Menu”, bence boyundan büyük bir işin altına girmiş. Amerikan filmlerinin sınıf çatışmasını doğru düzgün anlatabildiğine ben pek şahit olmadım zaten. Fakat sadece eğlenmek ve bir miktar da gerilmek için “the Menu” uygun bir seçim.

4) Kimi (yön. Steven Soderbergh) 7/10

Reklam

Steven Soderbergh, son zamanlarda kendisini deneysel filmlere adamış gibi görünüyor. Tahminimce kendisi, çok fazla yapım masrafına girmeden, minimum sayıda oyuncu ve kısıtlı bir alanda ne kadar yaratıcı filmler çekebilirim derdinde. “Kimi” de tam olarak böyle bir film. Neredeyse tek bir mekan, az sayıda oyuncu ve görece düşük bir bütçe… Ortaya çıkan sonuç ise bence fena değil. pandemi ve teknoloji korkumuz üzerinden Soderbergh, bu şartlarda çekebileceği en iyi filmi çekmiş.

3) Watcher (yön. Chloe Okuno) 7/10

Yine bir kadın yönetmen ve onun ilk uzun metraj filmi… Romanyalı kocasının işi sebebiyle onunla birlikte Bükreş’e taşınmak zorunda kalan Julia, diline ve kültürüne alışık olmadığı bu ülkede kendine yaşanabilir bir alan yaratmanın derdindedir. Ancak karşı apartmanlarında oturan bir adamın onu sürekli izlediği şüphesine kapılan Julia, kocasının da kendisine bir türlü inanmaması sebebiyle kendisini kanlı bir gerilimin ortasında bulacaktır.

2) Emily the Criminal (yön. John Patton Ford) 7,5/10

Bu senenin en şaşırtıcı gerilim filmi ise kesinlikle “Emily the Criminal” oldu. Oldukça düşük beklentilerle izlediğim film, bu senenin en iyi suç-gerilim türündeki filmlerinden biri olmaya çoktan aday bence. Maddi anlamda sıkıntı içinde olan Emily, para kazanmak için başta basit görünen; ancak yasal olmayan bazı işlere bulaşmak zorunda kalacaktır. Fakat yaptığı her iş sonrası bulaştığı pislik, onu içinden çıkılmaz bir belaya bulaştıracaktır.

Reklam

1) Speak No Evil (yön. Christian Tafdrup) 8/10

Listesinin ilk sırasında “Speak No Evil” dışında bir filmin olması beklenemezdi. Hatta gerilim filmlerine özel böyle bir liste hazırlamasaydım bu filmi kesinlikle yılın en iyi filmleri arasına da alabilirdim. Politik doğruculuk meselesini merkezine alan film, biri Hollandalı diğeri de Danimarkalı olan iki aile üzerinden izlemesi oldukça rahatsız edici mükemmel bir psikolojik-gerilim örneği sunuyor.

Köşe Yazıları

Aktris Dizisi Yorumları | Aktris İlk İzlenim Spoilersız

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Aktris dizisi Pınar Deniz’in merakla beklenen Disney Plus yapımıydı ve artık 8 bölümlük bir sezon ile yayında.

Peki spoiler vermeden nasıl anlatılır?

Hemen başlayayım : Türkiye’nin en ünlü yıldızı Yasemin Derin’in gündüz ışıltılı, gece ise karanlık dünyasını izliyoruz. Yani Dexter’ın sinema oyuncusu versiyonu da diyebiliriz. Ve buna biraz Harley Quinn, biraz da Kore dizilerinin animasyonlu anlatım sosunu ekleyebiliriz.

Ben dizinin ilk dört bölümünü izleyip hemen pc başına geçip ilk izlenimleri yazmak istedim. Bu yüzden dizinin tamamını gördükten sonra bu yazıyı güncelleyeceğim. Ama yine de dört bölümdeki bazı konulara değineyim.

Dizide ikili hayat yaşayan “Aktris” Yasemin’in gizemli takipçisi ile olan hikayesine odaklanıyoruz ve takipçinin kimliğini merak ederek dört bölümü deviriyorsunuz.

Reklam

Dizide müziklere de odaklanılmış. Dikkat çeken şarkılar da var, tıpkı Yasemin’in ruh halinin deli dolu olması gibi eğelenceli ama boş sözleri olanı ile de karşılaşıyorsunuz.

Aktris Dizisinde Göze Batanlar

Yangın sahnesinde özel efektler göze çok batarken, Yasemin ile Ahmet’in birlikte arabada oldukları (4. bölüm) sahnede de Yasemin’in kemeri takılı iken sonra kemersiz olması sonra da yeniden kemerli olması devamlıklık açısından can sıkıcıydı. Ve yine dördüncü bölümdeki nakliye konteynerlerinin olduğu sahnede de silah sesi sonrası kötü adamların sesin olduğu yere gelmemesi ve gelen bir tanesinin de kahramanlarımızdan birisine arkadan ateş etmesine rağmen “karavana” atması “bu sahne olmamış” dedirtiyor.

Ve bunca yıldır CSI izlemiş birisi olarak söylemeliyim ki bu kadar çok kan olan cildinizi yine bu kadar kolay şekilde (ıslak mendille) ve hiç su kullanmadan temizlemeniz çok mümkün değil. Ama olsun 🙂

Aktris 8 Bölümü İle Yayında

Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim Disney+ dizinin tüm bölümlerini yayınlamakla çok iyi etmiş. Her hafta yeni bölüm yayınlansaydı dizi için olumsuz sonuçlanabilirdi çünkü ilk iki bölümde hikayeye bir türlü giremiyorsunuz. Bölümler kesinlikle kötü değil sadece hikayenin olgunlaşması üçüncü bölümü buluyor bu yüzden iki bölüm izlemek yeterli olmuyor.

Dizinin ilginç detaylarından birisi de dizilerden ve tiyatro oyunlarından tanıdığımız bir çok önemli ismin dizide kimi zaman bir kaç dakikalık çok ama gerçekten çok kısa sahnelerde konuk oyuncu olarak yer alması. Normalde figüranların yer alması gerken sahnelerde bile tanıdık yüzlere yer verilmesi sıra dışı olmuş.

Reklam

Pınar Deniz Aktris Dizisinde Nasıl Bir Performans Sergiliyor?

İlk başta ısınamasam da sonradan Pınar Deniz’in bu Harley Quinn vari deli dolu karaktere yakıştığını söylemeliyim.

Aktris Dizisi İçin Son Söz

ilk dört bölüm itibariyle gizemini koruyan ve çok fazla klişelere bağlamadan iyi ilerleyen bir yapımla karşı karşıyayız. Bakalım kalan dört bölümde hikaye başarılı bir finale bağlanabilecek mi? Yazıyı o bölümleri de izleyip güncellediğimde göreceğiz.

İyi Seyirler

Tolga Yiğit

Reklam
Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Wednesday Addams’ın Hogwarts’ına Hoşgeldiniz! Wednesday Yorumu Tolga Yiğit Yazdı

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

60’larda dizisi 90’larda ise beyazperde de Barry sonnenfeld imzalı filmleriyle Addams Ailesi çok beğenilen sıradışı yapımlardan olmuştu. Özellikle 90’lardaki filmleri çok sevmiştim.

Şimdi ise aynı şeyi Wednesday dizisi için söyleyebilirim. Tim Burton imzalı dizi bir çok açıdan alkışı hak ediyor.

Helena Bonham Carter hatta hadi onu geçelim Johhny Depp’siz herhangi bir yapıma imza atmayan Tim Burton bu kez kendisine yep yeni bir kast bulmuş gözüküyor.

Başroldeki Jenna Ortega asosyal, toplum tarafından dışlanmış, mutsuz ve aykırı genç rolünde harika. Hem bir Addams olarak bembeyaz solgun yüzü ve donuk bakışlarıyla Johnny Depp’i hiç de aratmıyor hem de oyunculuğu ile dört dörtlük bir performans ortaya koymuş. Filmlerde Wednesday’i canlandırmış Christina Ricci’nin de dizi de yer alması ayrı güzel olmuş. Evet filmlerde Wednesday’i canlandıran Christina Ricci dizide koğuş annesi olarak karşımıza çıkıyor. Bir başka süpriz de Gwendoline Christie’nin okul müdürü Larissa olarak karşımıza çıkması. Hem Lady Brienn’i özlemişim hem de başarılı bir Dumbledore pardon okul müdürü görmüş oldum.

Reklam

Dumbledore demişken gelelim başlıktaki Hogwarts göndermesine. Aslında Tim Burton Wednesday aracılığı ile kendi Harry Potter hikayesini yaratmış diyebilirim. Normal çocukların gittiği okulda sorunlar yaşayan bir ergenin kendisi gibi sıradışı özelliklere sahip yaşıtları ile okuyabileceği toplumdan biraz da olsa izole okul olan Newermoe Akademisine gelmesi ve burada beklenmedik arkadaşlıklar edinmesiyle birlikte katil bir canavarın gizemli cinayetlerinin ortasına düşmesini izliyoruz. Ne kadarda Harry Potter değil mi?

Harry Potter serisinde büyücüler karşımzdayken Wednesday dizisinin fantastik dünyasında ise kurt adamlar, vampirler, sirenler ve daha bir çok sıradışı tür ile karşılaşıyoruz. Potter serisi ile bu benzerliklerine rağmen ben diziyi beğendim. Benzerlikler var ama kendine has detaylarıyla diziyi gayet keyifle izledim.

Müzikler de çok dikkat çekici Wednesday’den Rolling Stones şarkısı Paint It Black’in Çello yorumu şahaneydi. Zaten orijinalini de öyledir. Ve Wednesday’in renklere karşı olan alerjisi! yüzünden sürekli siyah giyiniyor ve siyah seviyor olmasıyla şarkı güzel eşleşmiş. Paint It BLACK.

Reklam
Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Hızlı ve Öfkeli 10 “Spoilersız” Film Yorumları | Fast X İnceleme – Tolga Yiğit

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Hızlı ve Öfkeli serisinin onuncu filmi de beyaz perdeye geldi. Ben filmi vizyondan iki gün önce izledim. İlk filmi seyrettiğimizde bunun bir seriye dönüşüp onuncu filmin de çekileceği hiç aklımıza gelmezdi. Ancak yıllar içersinde bambaşka bir efsaneye dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Hızlı ve Öfkeli 10’un Süprizi Jason Momoa

Onuncu filmde eklenen en önemli yeni oyuncu Jason Momoa. Kendisini Dante karakteri ile intikam almak üzere hikayeye dahil olmuş bir kötü adam olarak izliyoruz. Aslında şunu söylemek çok daha açıklayıcı olur Hızlı ve Öfkeli serisi tıpkı Dark Knight Kara Şövalye’deki “Joker” benzeri kendi kötü adamını bulmuş diyebiliriz.

Hızlı ve Öfkeli’nin Jokeri

Dante Hızlı ve Öfkeli’nin Jokeri olarak onun kadar sarkastik onun kadar kötü ve onun tuhaf tuhaf espirileri ile hikayeye dahil oldu.

Peki filme gelelim Hızlı ve Öfkeli filmi nasıl?

2 saat 20 dakika uzunluğunda ki filmin ilk bölümü İtalya Roma’da geçiyor. İtalyan polisinin buradaki aksiyon sahnelerinde mantığımıza aykırı bir kovalamaca içersinde olmasını görüncü “İnsan nedeeeen ?” diye sormadan edemiyor. Bu durum filmin ilk yarısını tatsız hale getirdi. Ayrıca Lety ile eski bir düşmanın arasındaki uzun bir dövüş sahnesi ile Han ile yine başka bir eski düşmanın arasındaki sahne insanın aklına filmin süresini doldurmak için mi bu sahneler eklenmiş acab diye bir soru getiriyor. Aslında her iki sahne de hikaye akşına uygun olarak karşımıza çıkıyor ama özellikle Han’ın sahnesindeki düşmanını bir daha görmüyor oluşumuz hikaye bütünlüğü açısından sıkıntılı duruyor. Belki bu eksikliği giderecek olan şey filmin devamının gelecek olması ve bu sayede belki bu sahneler bir şekilde yine hikayeye bağlanır. Bunun dışında ortasından itibaren film kendi genetik kodlarına dönmeye başlayor. Alışık olduğumuz yarış sahneleri parti sahneleri yine bu filmde de karşımıza çıktı. Tabii ki eski tadı vermiyor ama yine de hızlı ve öfkeli denince bu isimle özdeşleşmiş sahneleri görmek güzeldi.

Portekiz bölümündeki aksiyon sahneleri benim açımdan çok daha heyecanla izlenecek sahneler olarak filmin ikinci yarısına damga vurdu ve filmin özellikle bu ikinci yarısı alışık olduğumuz Hızlı ve Öfkeli formatına döndü diyebiliriz.

Filmin son sahnesinde karşımıza çıkan oyuncu gerçekten şok yaşattı ve hemen sonrasında bir after credits sahnesi var o sahnedeki oyuncu da iyi bir sürpriz oldu ve 2 saat 20 dakikaya rağmen hikayemiz tamamlanmadı. 11. film de geliyor diyebiliriz.

Reklam

Hızlı ve Öfkeli filmini kimler izlemeli?

Özellikle Hızlı ve Öfkeli hayranıysanız bu filmi kaçırmayın. Paul Walker nostaljisi yaşamak istiyorsanız bu filmi kaçırmayın. Aksiyon sahnelerini ve yarış sahnelerini özlediyseniz tabii ki bir de kendine has Hızlı ve Öfkeli müzikleri ile Hızlı ve Öfkeli 10 kaçırılmaz!

Hızlı ve Öfkeli Filmi İçin Son Not

Hızlı ve Öfkeli 10 yani Fast X, on filmlik serinin en iyi filmi değil ama yine de eğlenceli aksiyon dolu bir yapım olarak karşımızda.

İyi Seyirler

Tolga Yiğit

Reklam
Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Galaksinin Koruyucuları 3 İnceleme

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Yönetmen James Gunn 3. film ile birlikte seriyi sonlandırıp Marvel’a veda etti. Gunn, her ne kadar seriye hatırı sayılacak bir finalle son veremese de film, sizleri sinemaya götürüp izletebilecek bir zaman değerine sahip.

Guardians Of The Galaxy Vol 3 Film İncelemesi

Hayranlar, film çıkana kadar bir çok söylenti ile sarsıldı. Önemli karakterlerin ölümünü izleyeceğimiz söylentileri ve Marvel’ın bunu güzel bir reklam aracı olarak körüklemesinin cabasıyla, bizleri duygusal bir film ile buluşturacaklarını zannettik.

Ama böyle bir şey olmadı ve aksine ikinci filmden daha kopuk bir yapım ile karşı karşıya kaldık. Film yeni ve iyi seçilmiş müzikleriyle eğlendirse de sadece o anın getirdiği bir tat veriyor, lakin onu da sinema salonundan çıktıktan sonra geri alıyordu.

Film şu anda vizyonda. Dilerseniz filme gidip birazcık olsun eğlenebilirsiniz. SİNEMAYLA KALIN.

Reklam

Devamını Okuyun

Popüler