Bizimle iletişim kur

Köşe Yazıları

2022 Yılının En İyi Korku Filmleri

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Pandemi ile boğuşulan 2020 ve 2021 yıllarının ardından sonunda doyasıya korku filmi izleyebildik. 2022 yılı, iki kayıp yılın ardından biz korkuseverlere ilaç gibi geldi. Çok sayıda korku filminin vizyona girdiği bu dönemde hem şaşırtıcı başarılar hem de düş kırıklıkları yaşandı. “Deadstream” gibi düşük bütçeli filmler olumlu anlamda bizleri şaşırtırken; “Halloween Ends” gibi büyük işler ise çok büyük hayal kırıklıklarına yol açtı. Listeye geçmeden önce şunu da belirtmekte fayda görüyorum. Bu yıl, ne yazık ki korku türünü derinden sarsacak bir filme rast gelmedik. O yüzden listeden böyle bir beklentiniz olmasın. Zaten bu tarz korku filmlerinden beş yılda bir birkaç tane anca gelir. En son Ari Aster, `Hereditary` (2018) filmiyle böylesi bir filme imza atmıştı. Ondan sonra da böyle bir filme hala denk gelemedik.

15) Orphan First Kill (yön. William Brent Bell) 5,5/10

İlk filmin hem seyirciler hem de eleştirmenler tarafından beğenilmesinin ardından uzun bir süreden sonra filmin devamı (daha doğrusu prequel) da çekildi. Ancak filmde Esther karakterini 13 yıllık bir zaman diliminden sonra bile yine Isabelle Fuhrman’ın canlandırabiliyor oluşu da bu oyuncunun sahip olduğu genlerin mucizesi olsa gerek. Fakat ilk filmin öncesini anlatmayı vaat eden bu film, ilk filmdeki benzer şok edici sürprizi (twist) yakalayabilmek adına tuhaf yöntemlere başvurmuş. Başlarda işe yarayan bu sürpriz, sonlara doğru sünmeye başlıyor. Yine de ilk filmi sevenlerin izlemesini tavsiye ederim.

14) Moloch (yön. Nico Van Den Brink) 6/10

Reklam

Listede farklı ülkelerden de korku filmlerinin olmasına gayret gösterdim. Genelde bu tarz listelerde Amerikan korku filmlerinin egemenliği söz konusu oluyor. Çünkü bir senede en çok filmi onlar çekiyor. Bu sene Hollanda’dan bir korku filmini de bu amaçla listeye eklemek istedim. Bir halk masalından türetilen ve eski zamanlarda çocukların kurban edildiği bir ilah olduğuna inanılan “Moloch” isimli tanrıdan esinlenen film, tam bir Avrupa tarzı korku filmi. “Moloch”, oldukça yavaş olan temposu yüzünden sizi sıkabilse de bu senenin bir kez olsun şans verilmesi gerektiğini düşündüğüm korku filmlerinden biri.

13) Incantation (yön. Kevin Ko) 6/10

Tayvan sineması son zamanlarda özellikle korku türünde hatırı sayılır işlere imza atıyor. “Found footage” (buluntu) alt türünde çekilmiş olan “Incantation” filmi de bunun son örneklerinden biri. Aslında çok daha iyi bir korku filmi de olabilirmiş. Oldukça dağınık ilerleyen ve anlamamız için pek çaba harcamayan konusu yüzünden güç kaybediyor. Hâlbuki elindeki potansiyeli daha iyi kullanabilseydi bu yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaması için önünde hiçbir engel yoktu.

12) Terrifier 2 (yön. Damien Leone) 6/10

2016 yılında sessiz sedasız bir şekilde gelip giden Terrifier filmi, korkuseverler arasında kült bir film olma yolunda ilerleyince David Howard Thornton’un ustalıkla canlandırdığı “art the clown” karakterinin ikinci filmini izleyeceğimiz çok açıktı. Ancak ikinci film bence övüldüğü kadar iyi bir film değil. En başta oldukça uzun süresi ve sündürülen hikayesi sebebiyle izleyicileri yoran bir film. Fakat Damien Leone’u tebrik etmeden de geçemeyeceğim. Kendisi tam bir sinema emektarı. Filmin her yerinde kendisi var. Yönetmen, senarist, kurgucu ve makyaj sanatçısı… Zaten filmde gördüğümüz makyajların olağanüstü bir çalışmanın ürünü olduğu belliydi. Ayrıca kendisinin 80’ler Amerikan korku sinemasına olan hayranlığından ötürü de korku filmleri çekmeye devam etmesini arzuluyoruz.

Reklam

11) Pahanhautoja (yön. Hanna Bergholm) 6/10

Listedeki farklı ülke sinemalarından bir diğer örnek de İngilizce ismiyle “Hatching” filmi. Finlandiya sinemasından çıkan bu film, tam bir guguk kuşu hikayesi aslında. Bir gün ormanlık alanda bir kuş yumurtası bulan 12 yaşındaki Tinja, ailesinden gizli şekilde bu yumurtayı odasında koruyup kollamaya başlar. Ancak yumurtanın içinden çıkacak olan şey ona, ailesine ve etrafındakilere pek huzur vermeyecektir.

10) Hellraiser (yön. David Bruckner) 6/10

Clive Barker tarafından 1987 yılında yazılıp yönetilen ve günümüzde bir İngiliz korku klasiği olarak kabul edilen “Hellraiser” filmi, 2022 yılında sil baştan (reboot) yeniden çekildi. 1987 yılında vizyona girmiş olan orijinal film içerdiği kanlı ve şiddet dolu sahneleriyle hatırı sayılır bir izleyici kitlesi yakalamıştı. 2022 yılında çekilen film ise en az orijinali kadar kanlı olmayı başarıyor. Ancak cesaret konusunda geride kaldığını söylemeliyim. Bu yıl vizyona giren “Hellraiser” kesinlikle kötü bir film değil. Ancak çok iyi olduğunu söylememiz de pek mümkün görünmüyor.

9) Pearl (yön. Ti West) 6,5/10

Reklam

Yönetmenin “X” filminden sonra çektiği ama “X” filminin öncesini anlattığı ve Mia Goth ile birlikte yazdığı “Pearl” filmi, “X” filmine göre daha oturaklı bir slasher filmi. Özellikle Mia Goth’un muhteşem performansı filmi tek başına alıp götürmeyi başarmış. “X” filminde bitmek bilmeyen doyumuna şaşırıp kaldığımız “Pearl” karakterinin nasıl o hale dönüştüğünü bu filmde net bir şekilde görüyoruz. Bu arada, ilerleyen zamanlarda “Maxxxine” filmi ile bu ikili tekrar bir araya gelecek.

8) The Black Phone (yön. Scott Derrickson) 6,5/10

Filmin imdb künyesinde 2021 yılı yazması sizi yanıltmasın. Film, 2021 yılı sonlarında birkaç festivalde gösterildiği için filmin künyesinde 2021 yılı yazıyor. Normalde film tüm dünyada 2022 yılında vizyona girdi ve bu yüzden filmin bu senenin listelerinde yer almasında bir sakınca yok. Bu arada filmin işlediği konuya oldukça dini bir yönden yaklaştığını belirtmek istiyorum. Oldukça muhafazakar bir korku filmi. Korku filmleri zaten kendi içinde muhafazakardırlar ancak bu film dini ve inancı baya ön planda tutmuş. Bunun filme bir zarar verdiğini ise düşünmüyorum. Filmin oldukça heyecanlı ve ürkütücü olması filmi gözümde iyi yapmaya yetiyor benim için.

7) X (yön. Ti West) 6,5/10

Bu sene beklentilerin altında kalan bir film varsa o da “auteur” korku yönetmeni olan Ti West’in çektiği “X” filmi oldu. Film, eleştirmenlerden o kadar abartılı övgüler aldı ki bizler de izleyeceklerimiz karşısında mest olacağımızı sandık. “X” kesinlikle kötü bir film değil ve bence bu listede olmayı da sonuna kadar hak ediyor. Özellikle yaşlılar konusunda tabuları yıkan bir tavır takınması her anlamda cesurca bir yaklaşım. Fakat eleştirmenlerin övdüğü kadar çığır açıcı bir korku filmi kesinlikle değil.

Reklam

6) Smile (yön. Parker Finn) 6,5/10

“Smile”, 17 milyon dolarlık bütçesine rağmen tüm dünyada yaklaşık 200 milyon dolar hasılat elde ederek bu senenin en çok kazandıran korku filmlerinden biri olmayı başardı. Hem seyirci hem de eleştirmenlerden de geçer not alan film, her anlamda saf bir korku filmi olmayı başarıyor. Ancak, bu haliyle korku türüne çok büyük katkılar verebilecek bir film değil. Çok fazla etkilendiği It Follows (2014) filmiyle kıyaslamak ise mümkün değil. Yine de böylesi saf korku filmleri izlemeyi özlediğimi de söylemeden geçemeyeceğim.

5) Nope (yön. Jordan Peele) 7/10

Vizyona girdikten sonra “Nope” filminin korku türüne girip giremeyeceği tartışma konusu olsa da “Nope”, canavar alt türüne ait gerçek anlamda tam bir korku filmi. Özellikle Türk seyircisi tarafından filmin beklentileri pek karşılamadığını yapılan yorumlardan görebiliyorum; ancak Jordan Peele, bence hala bazı klişeleri ters düz etmeyi başarması sayesinde umut vaat etmeye devam ediyor.

4) Bodies Bodies Bodies (yön. Halina Reijn) 7/10

Reklam

Bu senenin en eğlenceli korku filmi ise bir kadın yönetmenin elinden çıktı. Eğlenceli demem sizi şaşırtmasın. Filmin ilk yarım saatinin ardından sizi gerilim ve korku dolu anlar bekliyor olacak. Ancak filmin son sahnesini görmenizle birlikte yüzünüzde kocaman bir gülümseme oluşacağına adım kadar eminim. Benim gibi “Scream” tarzında “katil kim” temalı korku filmlerini ve bu bağlamda “slasher” alt türünde çekilmiş korku filmlerine bayılıyorsanız bu film tam size göre.

3) Barbarian (yön. Zach Cregger) 7/10

Yurt dışından aldığı olağanüstü övgülerin ardından korku türünü kökünden sarsacak bir film bekliyorduk. Fakat böylesi sarsıcı bir korku filmiyle karşılaşmadık. Yine de bu demek değil ki “barbarian” kötü bir korku filmi. Tam tersi; iyi bir film, hatta gerilim dolu ilk yarısıyla muazzam bir korku filmi. Ancak film ne yazık ki sırrını ifşa etmesinin ve zirve noktasını filmin ortalarında yakalamasının ardından sonlara doğru büyük ölçüde kan kaybediyor. Ne olursa olsun filmin ilk yarısında uyandırdığı merak duygusu için bile “barbarian” hakkındaki övgüleri kısmen de olsa hak ediyor.

2) Scream (yön. Matt Bettinelli ve Tyler Gillett) 7/10

Beni bu senenin daha başında en çok şaşırtmayı başaran korku filmi ise serinin beşinci filminden beklenmeyecek kadar iyi olan “Scream 5” ya da resmi adıyla “Scream” oldu. Ancak konu “Scream” olunca objektif olmam da ne yazık ki pek mümkün değil. Bir “Scream” serisi hayranı olarak bu filmin yapmaya çalıştıkları beni tatmin etti. Özellikle de eski filmlerden gelen kahramanlara sırtını çok fazla dayamadan filmin kendine ayrı bir yol çizmeye çalışması ve geçmişe de saygı duruşunda bulunmaya devam etmesi, filmi benim gözümde değerli kılmaya yetti de arttı bile.

Reklam

1) Deadstream (yön. Joseph Winter ve Vanessa Winter) 8/10

Joseph ve Vanessa Winter ikilisinin birlikte yazıp yönettiği ilk uzun metraj denemeleri olan “Deadstream” filmi kesinlikle bu senenin en iyi korku-komedi örneği. “Evil Dead” serisine saygı duruşu niteliğinde olan bu filmi mutlaka izleyin derim. Shawn Ruddy isimli bir “youtuber”, çektiği videoların birinde evsiz bir adamın yaralanmasına sebep olduğundan kaybettiği sponsorlarını geri kazanmak için perili bir evde tek gecelik canlı yayın yapmaya karar verir. Ancak onu bu evde Mildred Pratt isminde oldukça kötücül bir ruh beklemektedir.

Köşe Yazıları

Venedik’te Cinayet Film Yorumu | Kimler İzlemeli?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie’nin yine ünlü dedektifi Hercule Poirot’nun sinemadaki yeni macerası Venedik’te Cinayet vizyona girdi peki filmi kimler izlemeli? 

Kenneth Branagh’dan Göz Alıcı Görsellik

Daha önce dört kere gezme fırsatı bulduğum Venedik’i bu kez 1947 yılındaki versiyonuyla görmek de güzeldi. Gerçi film yeni çekildiği için sadece Venedik sokaklarında gezen yerel halkın kıyafetleri kırklı yıllara uygun olarak değiştirince kalan hiçbir şeye dokunmasanız da geçmişin havasını verebiliyorsunuz. Çünkü Venedik sokaklarında, binalarında o günden bugüne çok da büyük değişimler yok gibi.

Gelelim filmin uyarlandığı “Hallowe’en Party” Türkçe ismiyle Elmayı Yılan Isırdı romanına.  Bir Agatha Christie hayranı olsam da tüm romanlarını okuma fırsatım olmamıştı filmin uyarlandığı “Hallowe’en Party” romanı da okumadığım eserlerinden birisi ve Posbıyıklı dedektifimiz Hercule Poirot’u bu kez emeklilik döneminde görüyoruz. Kitapta olmayan ama filmin hikayesi içinde bu kez doğaüstü güçler ruhlar ve ruh çağırma seansı gibi olayları da görüyoruz. Ahiret hayatına ruhlara ve medyumluğa vb inanmayan aslında gerçeğin dışında hiçbir şeye inanmayan ve her olayın ardında muhakkak bir gerekçe arayan ünlü dedektifimiz bu kez sonuca biraz zorlanarak da olsa Türkiye üzerinden gitmeyi başarıyor. Neden Türkiye dedim çünkü Venedik’te Cinayet filminde Türkiye’den bir unsuru hikayeye eklemiş ve gerçekten de çok zekice  ve tam yerinde kullanılmış.

Oscar ödüllü Michelle Yeoh’u görmek güzeldi. Ayrıca Belfast filmini de yönetmiş olan Kenneth Branagh’ın o filmde de çalıştığı Jamie Dornan ile iyi oyunculuk performansı sergilediğini gördüğümüz çocuk oyuncu Jude Hill de filmin dikkat çeken artıları.

Venedik’te Cinayet Filmi İzlenir mi?

Okulların açılması ile birlikte yeni sinema sezonunun da açıldığını söyleyebiliriz. Bu hafta sonu için özellikle Agatha Christie hayranıysanız, polisiye filmleri seviyorsanız ve nostalji tadı yakalamak için Venedik’te Cinayet hafta sonunun en iyi seçimi olarak karşımıza çıkıyor.

Bunun yanı sıra Hercule Poirot’un pos bıyıklarını görmek ve Venedik sokaklarında beyazperdede de olsa gezebilmek gerçekten keyifli olacaktır. Yönetmen Kenneth Branagh filmin kapanış jeneriğinde Venedik’i yukarıdan bize çekerek güzel bir veda ediyor. Venedik’i gökyüzünden izlemek de ayrı bir keyifmiş filmi polisiye ve Agatha Christie severler kaçırmasınlar şimdiden iyi seyirler 

Tolga Yiğit

Reklam

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Türkiye’de En Çok İzlenen 10 Dizi ve 10 Film (04 – 10 Eylül) | Dijital Platform Top 10

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

(04 – 10 Eylül) haftasında Türkiye’de Dijital Platformlarda En Çok İzlenen filmler ve dizilerin listesini aşağıdaki grafiklerde bulabilirsiniz.

Geçtiğimiz hafta ülkemizde en çok hangi dizi ve filmler izlendi? Dehşetin Yüzü 2 sinemalarda vizyona girerken serinin ilk filmi dijital platformlarda izlendi mi? Ve listeye girebildi mi?

Bakalım sizin izlediğiniz diziler ilk 10’a girebilmiş mi?

 www.justwatch.com’un verilerine göre işte en çok izlenen diziler ve filmler : 

Reklam

Türkiye’de En Çok izlenen 10 Dizi Hangisi (04 – 10 Eylül)

Zaman Çarkı 2. sezonuyla birlikte Prime Videoyu listenin zirvesine çıkardı. Ahsoka ikinci sıraya düşerken 3. sırada Netflix’in manga uyarlaması One Piece yer aldı. Ve bu durum Manga’nın anime dizisi içinde olumlu etki yaparak Crunchyroll’da animelerin izlenmesini sağlayarak listeye 4. sıradan giriş yaptı.

Türkiye’de En Çok izlenen 10 Film Hangisi (04 – 10 Eylül)

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Kaçakçılar Smugglers Filmi Yorumları

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Güney Kore’de bu yıl çok izlenen film olan Kaçakçılar ülkemizde de vizyonda. Film 70’li yıllarda geçen bir kaçakçılık draması.

Aslında bu filmi izledikten sonra acı acı gülümseyerek şunu fark ettim ki tarihsel süreç içersinde hem Güney Kore hem de Türkiye benzeri olayları yaşamış birbirine uzak coğrafyada olan ama birbirinin neredeyse tıpatıp aynısı iki toplummuş. Gerek film de dinlediğimiz müzikler bana bizim 70’lerdeki müziklerimizi hatırlatırken gerekse de filmdeki olaylar mekanlar ve filmin anlatım dili aynı bizim Ayhan Işık’lı, Belgin Doruk’lu, Kartal Tibet’li filmlerimizi hatırlattı.

Amerikan Pazarı

Hatta sahnelerden birinde Amerikalı askerlerin yanlarında getirdikleri çizme, mont, içki ve sigara gibi ürünleri kaçak olarak ülkeye sokmak için aracılara sattıklarını görüyoruz. O sahne ve öncesinde yaşananlar bana ülkemizde Levi’s mağazalarını bırakın Kot pantolonun olmadığı mavi şeritli paketi olan sigaranın Amerikan üretimi olduğunu ve üzerinde bulunduranlar hakkında ceza işlemi yapıldığı dönemleri hatırlattı. Levi’s 501 modeli bul jean yani kot pantolonun zirvesi olan ve sadece Amerikalı askerlerin İstanbul Fındıklıdaki limana geldiklerinde getirip sattıkları kıyafetlerdi. Çok paran varsa oradaki Amerikan Pazarı isimli yere gider kimisi yasal kimisi kaçak bu giysilerden alırdın. Ahhh ne günler ama 🙂

Filmin başrollerinde yer alan oyuncuların Suça İtilen Çocuklar veya Evrenler Savaşı (Oegye+in 1bu) gibi yapımlarını dijital platformlarda izlediyseniz ya da Ji Chang-wook, Lee Jong-Suk hayranıysanız bu filme o beklentiyle gelmeyin. Çünkü film iyi bir 70’ler filmi.

Reklam

Film tam 70’lerdeki sinema tarzını da bire bir yansıtan bir anlatım diline sahip bir suç draması. Filmin 2 saat 10 dakikalık süresini dört parça olarak bölersem : ilk yarım saat dramatik bir hikaye açılışı ile geçerken ikinci yarım saat biraz tempo düşüyor orada sabırlı olursanız üçüncü yarım saatte artık karmaşanın başladığını hatta Guy Ritchie filmlerinde olduğu gibi oyun içinde oyun olan sahneleri görüyorsunuz. Ve son yarım saate giriş yaparken John Wick filmlerindeki aksiyon dövüş sahnelerini aratmayan harika bir otel içi dövüş sahnesini izleyerek filmin finaline doğru heyecanla ve merakla ilerliyorsunuz. Dalgıçlık yapan ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan fakir ve talihsiz kadınların hikayesinin anlatıldığı filmde su altı sahnelerinden bazıları çok keyifliydi.

Kaçakçılar Smugglers Filmi İçin Söz

Daha önce gösterime giren Desibel filmini de ülkemize getiren White Entertainment’ın vizyona soktuğu ve haftanın dikkat çeken iyi yapımlarından birisi olan Kaçakçılar Güney Kore filmlerini sevenler için önümüzdeki dönemde yenilerinin de ülkemizde vizyona girebilmesi adına desteklemek amacıyla da gitmenizde fayda olan bir film.

Ya da farklı bir sinema anlatım dilini izlemek için bu filmi tercih edebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler

Tolga Yiğit

Reklam
Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Dehşetin Yüzü 2 Yorumları | The Nun 2 Spoilersız İnceleme

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Conjuring (Korku Seansı) evreninin yeni filmi The Nun 2 (Dehşetin Yüzü 2) Jontinik’in ev sahipliğinde Kanyon Paribu Cineverse de gerçekleşti. Ortalıkta dolaşan yüzleri simsiyah olan rahibeler daha filme girmeden bizleri neyin beklediğini gösterdi.

Korku Seansı filminin yönetmeni James Wan, Peter Safran ile yapımcı koltuğuna otururken yönetmen koltuğuna bu sefer evrenin diğer filmleri olan La Llorona (Lanetli Gözyaşları) ve Conjuring: Made me do it (Korku Seansı: Bana Bunu Şeytan Yaptırdı) in de yönetmenliğini yapmış Michael Chaves oturdu. Başrollerini Bonnie Aarons, Taissa Farmiga ve Jonas Bloquet yinelerken onlara Storm Reid, Anna Popplewell ve Katelyn Rose Downey eşlik etti.

Film The Nun’da yaşanan olayların üstünden 4 yıl geçmiş ve Rahibe Irine baska bir yerde rahibelik yaparken bir yandan da yaşadığı travmaları atlatmaya çalışır. Fakat bu sırada çevresinde yaşanan garip ölümler ve olaylar dehşetin sona ermediği ile ilgili söylentiler yayar. İblisin geri dönmesini araştıran Rahibe Irine iblisin daha güçlenmiş haliyle karşı karşıya kalmasını konu alıyor.

Film Nasıldı?

İlk filmin ardından 5 yıl geçmesine rağmen oyuncuların sanki devam ediyormuş edası ile oynaması beni aşırı mutlu etti. Diğer filmlerin aksine çok az scary jump taktiği kullanılması filmin konu bütünlüğüne girmesine olanak sağlamış. Dediğim gibi filmde scary jump az kullanıldığı için filmde korku sahnesi yerine gerilim sahnesi daha çoktu. Hele bazı sahneler vardı bile bile gerdi bizi. Salon mu soğuktu yoksa ben mi korktum pek anlayamadım ama bazı noktalarda tüylerim diken diken oldu diyebilirim. Üç filmdir iblisin yaşattığı dehşeti izledik, bu sefer iblisin nereden geldiğini ve neden bu dehşeti yaşattığını bize bu sefer net bir şekilde anlatıyor.

Filmde kendini kaldığı yerden devam eden başroller ve onlara sırıtmayan oyunculukları ile gerilimi hissettiren oyuncular izlerken beni mest etti. 1970’li yıllarda geçen filmin tema, kostüm ve kullanılan eşyalara bakıldığında sizi filmin gectigi yıllara otomatik olarak ışınlıyor. Filme tek film olarak bakıldığında vasat bir iş gibi gözüksede seri filmi olarak bakıldığında evrenin kolonlarından birini oluşturan başarılı geçiş filmi olarak yorumlanabilir.

The Nun2 (Dehşetin Yüzü 2) 08.09 tarihinde sinemalarda. Conjuring evreninin sevenleri ve meraklılarının keyif alacağı bir yapım olmuş kaçırmayın diyoruz.

Evrenin devamı için önemli bir after credits bulunduran bir sonu var özel sahneyi izlemeden asla salonları terk etmeyin. Filmin fragmanını sizler için ekledim şimdiden iyi seyirler.

Reklam
Devamını Okuyun

En Çok Okunanlar