Bizimle iletişim kur

Köşe Yazıları

Bir Korku Antolojisi Dizisi: Guillermo del Toro’s Cabinet of Curiosities

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Antoloji (seçki) türünde korku dizileri çok fazla rast gelmediğimiz bir şey. Bu türde çok fazla film olmasına rağmen ne yazık ki diziler bir elin parmağını geçmeyecek sayıda. Özellikle korku türüne katkıda bulunmuş yönetmenlerin görece kısa sürelerde neler ortaya koyabileceklerini izlemek aslında çok heyecan verici bir deneyim. Fakat gelin görün ki çok sayıda yönetmeni ortak bir projede bir araya getirmek anladığım kadarıyla kolay olmuyor. Ya böyle bir işin arkasında Guillermo Del Toro gibi dev bir isim olacak ya da Netflix gibi bu işe büyük bütçeler ayırabilecek bir şirket olacak. Bu iki ismin bir araya gelmesi sonucunda uzun bir aradan sonra nihayet bir korku antolojisi dizisi izleyebildik. Yanlış hatırlamıyorsam en son “Masters of Horror” projesiyle böyle bir işe girişilmiş ve ortaya inanılmaz filmler çıkmıştı. Örneğin “John Carpenter’s Cigarette Burns” filmi tek başına bir korku şaheseri olabilmeyi başarmıştı.

Guillermo del Toro’nun sunumuyla izlediğimiz “Cabinet of Curiosities” ise en baştan söylemek gerekirse ne yazık ki “Masters of Horror” dizisinin gerisinde kalmış. Yine de “Masters of Horror”ın iki sezon olduğunu göz önüne alırsak “Cabinet of Curiosities” dizisinin şansı hala devam ediyor. Bu demek değil ki “Cabinet of Curiosities” kötü bir dizi. Birbirinden yetenekli yönetmenlerin çektiği sekiz filmden oluşan dizide haliyle hem çok kötü hem de çok iyi işler mevcut.

Lot 36 (yön. Guillermo Navarro) 6,5/10

Listedeki filmler arasında uzun metraj filmi olmayan tek isim `Guillermo Navarro`. Kendisi hep televizyon projelerinde bölüm yönetmenliği yapmış bir isim. Asıl işi ise görüntü yönetmenliği. Bu anlamda özgeçmişi baya iyi. “Desperado”, “From Dusk Till Dawn”, “the Devil’s Backbone”, “Pan’s Labyrinth” ve “Pacific Rim” gibi pek çok önemli filmde görüntü yönetmenliği yapmış. Del Toro’nun hemen hemen her filminde de bulunmuş. Projede Del Toro’ya ait olan iki kısa hikâyeden biri de bu. Yabancı düşmanı ve bir savaş gazisi olan Nick, açık artırmayla aldığı terk edilmiş bir depodan çıkacak malzemeleri satarak borcunu kapatabilmenin hayalini kurmaktadır. Borcunu kapatamaması halinde başının büyük bir belaya gireceğinin de farkındadır. Bu yüzden depoda bulduğu birkaç eski kitabı ve eşyayı para etmesi umuduyla bir antikacıya götürür. Bulduğu üç kitap tahmin ettiğinden de çok para getirecek gibidir. Ancak dördüncü kitabı da bulup getirmesi halinde bir servet kazanacağını öğrenir. Bu yüzden depoya geri döner ve heyecanla dördüncü kitabı aramaya koyulur. “Lot 36”, hak ettiği yerde olduğunu düşünmediğim usta oyuncu Tim Blake Nelson’ın harika oyunculuğu ve merak uyandırıcı konusuyla ortalamanın bir tık üstünde bence kaliteli bir bölümdü.

Reklam

Graveyard Rats (yön. Vincenzo Natali) 7/10

90’lı yılların unutulmaz gerilim filmlerinden biri olan Cube (1997) filminin yönetmeni tarafından çekilen “Graveyard Rats”, kesinlikle dizinin en eğlenceli bölümüydü. Masson, borçlarını kapatabilmek için mezar hırsızlığı yapmaktadır. Cesetlerin üzerinde para edecek ne var ne yoksa almakta, hatta altın kaplama dişleri varsa onları da söküp çalmaktadır. Ancak Masson’un bir sorunu vardır. Kazdığı mezarlarda cesetleri yiyen fareler ölülerden geriye hiçbir şey bırakmamaktadır. Ve Masson ile fareler arasında amansız bir mücadele baş gösterir. Fare fobiniz varsa bu bölümden uzak durmanızı tavsiye ederim.

The Autopsy (yön. David Prior) 8,5/10

Dizinin en iyi bölümü ise “the Murmuring” ile birlikte buydu. 2020 yılının en iyi korku filmlerinden biri olan “the Empty Man” filmini yöneten David Prior, bu bölümle birlikte tek kurşunluk bir yönetmen olmadığını ve gelecek için de umut vaat ettiğini göstermiş oldu. Amerikalı ünlü yazar Michael Shea’nın kısa öyküsünden uyarlanan “the Autopsy”, hem merak uyandırıcı hikayesi hem de gerilim dolu otopsi sahneleriyle kesinlikle ilk sezonun en iyi bölümü olmayı başardı. Şerif Nate Crave’in görev yaptığı kasaba, birbirinden korkunç cinayetlerle çalkalanmaktadır. Kurbanların her geçen gün arttığı bu kasabada katili yakalamak hiç kolay olmayacaktır.

The Outside (yön. Ana Lily Amirpour) 5,5/10

Reklam

A Girl Walks Home Alone at Night (2014) isimli korku filmiyle muhteşem bir ilk filme (debut) imza atan Ana Lily Amirpour, bu seçkide filmini en çok merak ettiğim yönetmenlerden biriydi. Belki de beklentilerimin de yüksek olması sebebiyle Amirpour’un filminin beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemeliyim. Stacey, kendini çalışma arkadaşı kadınlara kıyasla oldukça çirkin bulan evli bir kadındır. Bir gün o süslü püslü kadınlar gibi olabilmek adına, daha sonra kendisinde hem alerjiye hem de psikolojik sorunlara yol açacak olan bir güzellik kremi kullanmaya karar verir. Ancak kremi her sürdüğünde güzelleşmek bir yana daha da çamura batacaktır. “the Outside”, kadınlar hakkındaki ön yargıların ilginç bir şekilde bir kadın yönetmen tarafından hunharca sömürüldüğü bir film. Keşke Amirpour, filmin başlarında gördüğümüz baltayı daha bir yerinde kullanıp şöyle kaliteli bir slasher filmi çekseymiş.

Pickman’s Model (yön. Keith Thomas) 6,5/10

The Vigil (2019) korku filmiyle ortalama denebilecek bir ilk filme imza atan Keith Thomas, dizide H. P. Lovecraft’ın kısa hikayesini filme almış. Aslında Muazzam Bir Potansiyelle Başlayan Film, Anlamsız Ve Belirsiz Bir zaman atlaması sonrası baya bir güç kaybediyor. Sanat öğrencisi Will Thurber, çizdiği birbirinden korkunç resimlerle hem hocalarını hem de öğrencileri rahatsız eden Richard Pickman isimli gizemli bir ressamla arkadaş olur. Açıklayamadığı bir hayranlık da duyduğu bu adamın çizdiği resimlerin canlılığı bir süre sonra Thurber’ı da korkutacak ve kendisini içinden çıkılmaz bir dehşetin ortasında bulmasına yol açacaktır. Filmin cesaret dolu sonunu takdir etmekle birlikte dediğim gibi elindeki potansiyeli bence yeteri kadar iyi kullanamamış bir film var karşımızda.

Dreams in the Witch House (yön. Catherine Hardwicke) 4/10

Twilight (2008) filmiyle tanınan Catherine Hardwicke ne yazık ki dizinin en kötü bölümüne imza atmış. Walter Gilman, ikiz kız kardeşi Epperley’nin ruhunun kayıp ruhlar ormanına çekildiğine küçük yaşta trajik bir şekilde şahit olur. Bu andan itibaren aklında onu kurcalayan tek bir soru olacaktır. Kız kardeşini bir kez daha olsun ölmeden önce görebilecek ya da onunla iletişim kurabilecek midir? Yine H. P. Lovecraft’ın kısa hikayesinden uyarlanan bu bölüm, hem Rupert Grint’in abartılı kötü oyunculuğu hem de karman çorman hikayesi yüzünden rezil bir iş olmayı başarmış! Biraz cadı, biraz hayalet biraz da “exorcism” olsun derken film bulamaç gibi olmuş.

Reklam

The Viewing (yön. Panos Cosmatos) 6,5/10

Mandy (2018) isimli korku filmiyle bir auteur yönetmen olacağının sinyallerini veren Panos Cosmatos, kendisine de yakışır şekilde dizinin en ilginç bölümlerinden birini çekmiş. Kendini toplumdan soyutlamış şekilde hayatına devam eden oldukça zengin Lionel Lassiter, özel bir görüşme için evine müzisyen, fizikçi, yazar ve medyum olmak üzere dört kişiyi (bir kadın üç erkek) davet eder. Bir masa etrafında ot çekmek suretiyle başlayan sohbet, ilerleyen dakikalarda Lassiter’ın misafirlerine meteor olduğunu iddia ettiği bir taş parçasını göstermesiyle birlikte sarpa sarar. Tüm film ekibinin kafaları çok iyiyken çekilmiş gibi duran film, deneysel işleri sevenler için bulunmaz bir nimet. Ancak filmin bu tarz işlere alışık olmayanlar için de bir eziyet olacağı aşikâr.

The Murmuring (yön. Jennifer Kent) 8/10

The Babadook (2014) filmiyle son zamanların en iyi korku filmlerinden birini bizlere armağan eden Jennifer Kent, yine filminin baş rolüne kırılgan bir kadını koymayı ihmal etmemiş. Del Toro’nun kısa bir hikayesinden uyarlanan film, aslında oldukça klişe bir hayalet hikayesi anlatıyor olmasına rağmen bu tarz klasik korku hikayelerini izlemeyi sevdiğim için benim çok hoşuma gitti. Nancy ve Edgar Bradley çifti hayatlarını kuşlara adamış birer bilim insanlarıdır (kuş bilimciler). Yaptıkları çalışmalar akademik çevrede de büyük ses getirmektedir. Bir sonraki çalışmaları için gözlerden uzak bir yerde büyük bir ev kiralarlar. Ancak kaldıkları evin bir önceki sakinleri, özellikle de Nancy’e kuşlar aracılığıyla pek rahat vermeye niyetli değil gibidir. Filmin imdb puanı çok düşük. Bunun sebebini de anlayabiliyorum; çünkü bu tarzda çok fazla film çekildi. Fakat filmin yine de kendisine has bir güzelliğinin olduğunu düşünenlerdenim. Özellikle de kuşların filme dahil edilme şekli anlatımı zenginleştirebilmiş.

Reklam

Köşe Yazıları

“Şans Eseri” / Coup de Chance Film Yorumları

Woody Allen’ın yeni filmi uzun kariyerinin ilk Fransızca filmi özelliğini de taşıyan Şans Eseri / Coup de Chance isimli yapım vizyona girdi. Peki izlemeye değer mi?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

“Şans Eseri” filmi ilginç şekilde bu yıl daha önce izlediğimiz Fransız yapımı “Narsistle Aşk” filmini hatırlatıyor. Birebir olmasa da filmin ilk yarısı neredeyse aynı. Meslekler, isimler, tanışma hikayeleri farkı dışında ana fikir tümüyle aynı. Hatta yetmiyor “Narsistle Aşk”da başroldeki kocayı canlandıran Melvil Poupaud “Şans Eseri” filminde de yine kıskanç ve baskıcı koca rolünde karşımıza çıkıyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi meslekler ve bu insanların tanışma hikayeleri farklı. Hatta iki filmde de çiftleri baş kadın karakterin annesi ziyaret ediyor.

Woody Allen Ne Yapmak İstemektedir?

Yönetmenin “Şans Eseri” filminin ilk yarısındaki benzerlikleri aslında ikinci bölümde de bitmiyor. Bu kez de kendi filmi “Scoop” ile benzerlikler görüyorsunuz. Baş karakterimiz Fanny’nin annesi bu bölümde Scoop’da Woody Allen’ın canlandırdığı ve araştırmasında Scarlett Johanson’a yardım eden Sid Waterman rolüne bürünüyor. Evet “Şans Eseri” filminde Fanny’nin annesi bir nevi Scoop filmde Woody Allen’ın Sid Waterman’ına dönüşüyor.

Sanırım Woody Allen “Narsistle Aşk” filmini izleyip Melvil Poupaud’ın da oyunculuk performansını beğenmiş ama hem oyuncunun performansının hem de hikayenin zayıf kaldığını düşünüp bu ana fikri kendi eski filmi Scoop’a eklemeye karar vermiş. 😊 Gerçi bu sadece benim bilgiye dayanmayan tahminim.

Şans Eseri / Coup de Chance Filmi İzlenir mi?

Lafı uzatmadan yazayım Deappool ve Wolverine’in vizyona girdiği haftada vizyona giren “Şans Eseri” filmi eğer Deadpool’cu ya da Wolverine’ci değilseniz ilginizi çekebilir. Woody Allen’ın en iyi filmlerinden olmadığını bilerek ve filmin ikinci yarısında bir suç-polisiye filme döndüğünü bilerek gitmenizde fayda var. Hatta filmin bu ikinci bölümü benim için daha cazip gibiydi. Hem Narsistle Aşk hem de Scoop’u izlediyseniz bu filmi de izlemek kıyaslama yapmak anlamında büyük fırsat yaratacak.

Reklam

Şimdiden İyi Seyirler

Tolga Yiğit

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Deadpool & Wolverine İle İlgili Eleştirmenler İkiye Bölündü

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Disney yakın zamanda hayranları için Deadpool & Wolverine’in 35 dakikalık bölümünü yayınladı ve hayranlar filmi çok beğendi , hatta ilk tepkilerde “Marvel’ın şimdiye kadarki en komik filmi” olduğunu söylediler…

Filmin New York’taki galasının ardından eleştirmenlerin eline geçmesiyle birlikte, ilk tepkiler ne kadar doğru?

Bu sabah itibarıyla dünya çapındaki eleştirmenlerin çoğunluğu tarafından izlendi, dolayısıyla daha fazla erken tepki geliyor ve fikir birliğinin ne olduğunu söylemek zor.

Reklam

Next Best Picture’dan Matt Neglia filmi “MCU’nun acilen ihtiyaç duyduğu güçlendirici bir hamle” olarak tanımladı.

Dempsey Pillot da onlarla aynı fikirde ve filmi “zamanlar boyunca hatırlanacak bir yolculuk komedisi” olarak niteledi. Mamas Geeky’den Tessa Smith ise filmin “yüzünde kocaman bir gülümseme bıraktığını ve hatta gözyaşlarına boğduğunu” söyledi.

Filmin galasından gelen övgü dolu sözlerin yanı sıra, bazı eleştirmenlerin de filmin tarzı ve aksiyonuyla ilgili söyleyecekleri var.

Rendy Jones, “Shawn Levy Spotify’dan çıkıp tutarlı bir aksiyon yönetemiyor gibi görünüyor! Bazen tam anlamıyla utanç verici” dedi ve Jacob Kleinman da katılarak, “görsel olarak bu film çok soluk görünüyor. Loki’nin Mad Max ile tanışması gibi, ancak tüm renk ve stilden yoksun.” diye ekledi.

Bazı eleştirmenler daha da ileri gitti.

Reklam

Robert Daniels, Deadpool & Wolverine’i “yılın en kötü yapılmış filmlerinden biri” olarak nitelerken, William Bibbiani ise filmi “üzücü derecede kasvetli” olarak niteledi.

Kaynak: Yahoo.com

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Deadpool ve Wolverine Film Yorumları

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Deadpool ve Wolverine filmi Deadpool serisinin en iyi filmi olmayı hak eden bir film olmuş. Aslında şöyle desek daha doğru olur Deadpool çöpü çıkarmaya geldi! The Marvels, Echo, She-Hulk, Secret Invasion, Ant-Man and the Wasp: Quantumania gibi yapımlardan sonra çölde vaha gibi geldi.

Tavsiyem 3D

Biz filmi IMAX ve 3D olarak izledik ve size de tavsiyem mutlaka bu şekilde izlemeniz ya da en azından 3D izlemeniz. IMAX izleyecekseniz mutlaka salonun orta sırasında (galiba aşağıdan sayınca 7 veya 8. sıraydı) izlemeniz. Ne yakın ne uzak tam orta en iyisi. Bu arada filmin ilk 15 dakikası bence IMAX’de 3D film izleme keyfini zirveye çıkardı. Ben 3 boyutlu aksiyona doydum. Son bir kaç yıldır izlediğim filmlerdeki en iyi ve en uzun 3 boyutlu bölümdü. Hem çok sevdiğim N’Sync şarkısı Bye Bye Bye hem Ryan Reynolds’ın dans koreografisi hem de dövüş koreografisi ödediğiniz bilet parasının hakkını veriyor. Filmin ortasına doğru temposu düşüyor ama sonrasında bir vites yükseltiyor ki o bölümü hatırlamaz oluyorsunuz 🙂

Deadpool ve Wolverine Yaş Sınırı Nedir?

Deadpool ve Wolverine Kaç Yaşından İtibaren izlenebilir? İşte bu çok merak edilen sorunun cevabını da sonunda öğrendik. Film çok fazla kanlı sahne içeriyor, bu şiddet sahneleri dışında argo ve cinsellik içeren bölümlerini de ekleyince filmin yaş sınırı +16 olarak belirlenmiş.

Reklam

Bu filmle ilgili diğer iki Deadpool ve Wolverine filmi yorum + inceleme yazısı için linkleri de aşağıya bıraktım.

Deadpool filmlerini sevenler için zaten ilk iki filmden alışık olduğumuz her şey fazlasıyla var iken eklenen Cameo’lar ile olay zirveye çıkıyor. Kimler yok ki 🤩 Spoiler olmasın diye en alta spoiler bölümüne yazacağım 👇🏻

Bu arada Logan filminde veda ettiğimiz Wolverine’in geri dönüşünü de senaristler bence iyi kotarmışlar. Marvel Sinematik Evrenindeki çoklu evren hikayesinin ya da sürecinin en iyi ikinci kullanımı diyebilirim. İlki Spider-Man No Way Home – Örümcek-Adam Eve Dönüş Yok filmiydi.

Deadpool ve Wolverine Filminin Kötü Karakteri Zayıf Eleştirisi

Ben filmi izlerken kötü karakterlerin zayıflığına ya da güçlülüğüne hiç takılmadım çünkü bence film aslında buna odaklanmıyor. Asıl hikaye Deadpool’un Marvel Sinematik Evreninin son dönemdeki büyük düşüşünü yaptığı eleştirilerle sıfırlaması ve Wolverine’i geri getirmesi. Hatta bu Iron Man’in geri dönmesi için de iyi bir yol açabilir.

Ayrıca buradan 👉🏻 Deadpool ve Wolverine müzik listesini dinleyebilirsiniz

Reklam

Deadpool Yine Bildiğiniz Gibi : Hiç Susmuyor 😂

Başta Hugh Jackman ve dolayısıyla Wolverine’in kostüm giymezken bu filmde neden giydiğinden tutun da Fox grubun Disney tarafından satın alınmadan önceki kararlarının eleştirilmesi gibi bir çok konuda Deadpool yine bildiğiniz dobralıkta laf sokmaya hatta makine tüfek gibi saydırmaya devam ediyor. En iyi eleştirisi ise “Bu çoklu evren olayından bıktık artık değil mi?” minvalindeki sözleriydi. Kesinlikle katılıyorum. Bence MCU Avangers End Game sonrası çoklu evren hikayeleri ile büyük düşüş yaşadı. Ve bu film denizde en dibe battığınızda ayağınızı kuma vurup hızla yukarı yüzmenizi sağlayan o an gibi MCU’nun dipten çıkışı olabilir.

Filme konuk gelen eski Marvel filmlerinin oyuncuları ile daha önce filmlerde yer almayan yepyeni bir karakter ve onu canlandıran ünlü oyuncu gerçekten MCU’nun bundan sonrası için merak uyandırdı.

Deadpool ve Wolverine Filmine Neden Gidilir?

Eğer Deadpool’u seviyorsanız, ya da Wolverine’i özlediyseniz bu filme hemen gidin. Marvel sinematik evreninin gideceği yol hakkında biraz fikir sahibi olmak isterseniz yine bu filme gidin. Komedi, aksiyon, dans, dövüş koreografisi izlemek istiyorsanız yine mutlaka filme gidin.

Deadpool ve Wolverine Spoiler İçerir

Channing Tatum Gambit olarak ilk kez karşımıza çıktı ve acaba bir solo film gelir mi diye de düşündürdü. Wesley Snipes yine Blade, Chris Evans aslında unuttuğumuz rolü Fantastik Dörtlü’den Johnny Storm olarak karşımıza çıktı. Profesör X’in ikiz kardeşi Cassandra Nova ile tanışırken, Electra Logan filminden Laura ve Henry Cavill gibi isimler filmde karşımıza çıkıp bizi şaşkına çevirdi. Evet Henry Cavill çoklu evrendeki dünyalardan birinde Wolverine olarak çok keyifli bir şok yaşattı. Tyler Mane yine Sabretooth rolünde karşımızdaydı. Ver Happy’yi de görünce acaba Iron Man de görünecek mi diye bekleyip durdum. Demedi demeyin Wolverine için bu geri dönüş senaryosu Demir Adam’ın geri dönüşünün de yolunu açabilir. İyi de olur.

Seyredeceklere şimdiden iyi seyirler

Tolga Yiğit

Reklam

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Deadpool ve Wolverine Nasıl Bir Film? Deadpool ve Wolverine İnceleme

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Deadpool ve Wolverine filmini, Radio Mood ekibi olarak, IMAX salonunda; ses ve görüntü kalitesi yüksek düzeyde ve 3 boyutlu olarak izledik.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, filmi; 3 boyutlu olarak, ama Türkçe Dublajlı tekrardan izlemek isterdim. Çünkü, filmdeki görsel güzelliklere odaklanınca, alt yazıda bir kaç kelimeyi kaçırabiliyorsunuz. Bu da, cümlede verilmek istenen mesajları kaçırmanıza neden oluyor. Filmde hızlı konuşan Deadpool, çok fazla espri, eskiye gönderme ve mesaj olduğu için çok dikkatli takip etmeniz gerekiyor.

Filme gelirsek; film çok eğlenceli, çok esprili, görsel yönden çok üst düzey ve tabi ki çok kanlı. Deadpool, bu filmde de yine mizahını ve aksiyonunu bir arada harmanlayarak karşımıza çıkıyor. Filmde Deadpool, tası tarağı toplamış, ununu elemiş, kendi halinde bir yol izlerken, birden bire hayatının, dünyasının ve hatta sevdiklerinin başı bir anda kendisine verilen teklifle tehlikeye girer. Bunun üzerine Wolverine’i aramaya başlar ve macera böylece başlamış olur.

Reklam

Genelde Marvel evrenlerindeki son bölümlerde izlemeye alışık olduğumuz, geçmişten günümüze gelen eski ve kült karakterlerin ortaya çıkma adeti bu filmde de devam etmiş. Çok ilginç süper karakterler ve sürpriz oyuncu kadrosu (çok da spoiler vermek istemiyorum) ile sizi adeta şok edecek bir film.

Ryan Reynolds’ı ilk defa Marvel evreninde Blade 3 ile izlemiştik. Filmin adı; Blade: Trinity idi. Sanatçı burada; Wesley Snipes ve Jessica Biel’e eşlik ediyordu. Karakterinin adı; Hannibal King’di. Bu karakter kılıcı iyi kullanan ve ağzı iyi laf yapan, esprili bir karakterdi. Ve daha sonra Wolverine’deki Wade karakterinin de ilham kaynağı olmuştu. Wade ise, Deadpool ile Wade Wilson’a yani Deadpool’a dönüşmüştü. Bunları neden anlatıyorsun, biliyoruz, dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü bu filmde de Blade 3’ten güzel bir sürpriz olduğunu söyleyerek yazımı tamamlıyorum.

Filme, vaktiniz varsa muhakkak gidin. Ve her detaya çok dikkat edin. İyi seyirler…

Alper Yiğit

Reklam
Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar