Bizimle iletişim kur

Yaşam

Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 yıllık hikâyesi okurla buluştu

Yayınlandı

on

Radio Mood App

Bir fincan kahvenin 150 yıllık tarihi yazıldı
Türkiye’nin köklü şirketlerinden Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 yıllık hikâyesi okurla buluştu

  • 1871 yılından bu yana kahveyi bir sanat gibi işleyen Kurukahveci Mehmet Efendi, “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” kitabı ile kahveseverlere kahvenin tarihine ilişkin eşsiz bir koleksiyon kitabı hazırladı. 
  • Türkiye’nin 100 yılı aşmış nadir şirketlerinden olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin hikâyesi Suna Altan editörlüğünde kaleme alındı, Manuel Çıtak’ın günümüz fotoğraflarıyla ve Kerem Yaman’ın tasarımıyla hazırlandı  Kitap, çok sayıda tarihî belge ve arşiv fotoğrafı eşliğinde; bir fincan kahve ile 150 yıllık tarih ve kültürümüze ışık tutuyor.

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır bu topraklarda. Sohbetlerin, dostluğun, kimi zaman saygının kimi zaman misafirperverliğin simgesidir kahve. En “bizden” olan keyiftir kahve aynı zamanda…Tarihimize de ışık tutan Türk kahvesinin Türk-Osmanlı kültürüne girişi ise, 1500’lü yıllara dayanır. Sultan Süleyman’ın Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen’den saraya getirir kahveyi… Saray mutfağında yeni bir usulle pişirilmeye başlanan kahve, çok geçmeden Türk kahvesi adını alır. Güğüm ve cezvelerde pişirilen kahve;  su, şerbet ve tatlılar gibi lezzetlerle sunulmaya başlayınca daha da zenginleşir…
Kahvenin saray dışına çıkması, Tahtakale’de açılan ve ardından hızla tüm şehre yayılan kahvehaneler sayesinde gerçekleşir. Bu kahvehanelerde; günün her saati kitap ve güncel yazılar, satranç ve tavla oynanır, şiir ve edebiyat sohbetleri yapılır. Kahve kültürü böylece dönemin sosyal hayatına damgasını vurmuş olur. Osmanlı elçileri ve Avrupalı tacirler sayesinde, Türk kahvesinin lezzeti ve kahvehanelerin ünü önce Avrupa’yı, daha sonra tüm dünyayı sarar. Ve günümüzde Türk kahvesi geleneği artık “kırk yıl” ile tanımlanmaktan çıkıp evrenselleşerek “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesinde de yerini alır.
Türk kahvesi denince akla gelen 3 kelime…
Türk kültüründe “kahve altı” teriminden türetilmiş, “kahvaltı”dan sonra veya yorgunluk atmak, sohbetlere keyif katmak için içilen Türk kahvesinin en büyük ve önemli temsilcisi ise, hiç kuşkusuz Kurukahveci Mehmet Efendi… Türk kahvesi geleneğinin “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası”na girmesi gibi o da ismini uluslararası arenada tescillemiş durumda. Başta Türkiye olmak üzere; aralarında ABD, Rusya, Fransa ve Yeni Zelanda’nın da bulunduğu 60’a yakın ülkeye ihraç ediliyor ve tüketiliyor.
1871 yılından bu yana kesintisiz olarak faaliyet gösteren Kurukahveci Mehmet Efendi, ülkemizde Türk kahvesi denilince akla ilk gelen ve sevilen marka olmasının yanı sıra, dünya çapında da yaşayan en eski kahve markaları arasında. Kurulduğu günden bugüne, kahveye bir sanat gibi yaklaşan Kurukahveci Mehmet Efendi, bu zanaatı beraberindeki ustalık, bilgi, tecrübe ve inceliklerle babadan oğula, ustadan çırağa aktarmaya devam ediyor. Türklerin dünyaya armağan ettiği Türk kahvesini, gelecek nesillerle buluşturma bilincini taşıyan marka, kahveseverlere her yudumda aynı kalite ve keyfi ulaştırmayı amaçlıyor.

Türk kahvesine sanatsal dokunuş…
“Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” kitabı, ilk kez yayımlanan tarihî belge ve fotoğraflar eşliğinde Türkiye’nin en eski kahve markasının ilginç hikâyesine şahitlik ediyor. Aslında kitap, Türkiye’nin 100 yılı aşkın nadir şirketlerinden birinin tarihi ile birlikte geçmişimize de ışık tutuyor. Kitap sadece içeriği ile değil görselliğiyle de son derece ilgi çekici. Ünlü fotoğraf sanatçısı Manuel Çıktak’ın günümüz kurum çalışanlarıyla gerçekleştirdiği çarpıcı fotoğraf çekimleri ile Kerem Yaman’ın etkileyici grafik tasarımı markanın yenilikçiliğini ve çağdaşlığını yansıtıyor.
Mehmet Kurukahveci: En önemli misyonumuz Türk kahvesini dünyaya anlatmak
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin torunu ve aile şirketinin üçüncü nesil yöneticilerinden Mehmet Kurukahveci kitabın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
“Babamla Eminönü’ndeki dükkânımıza ilk gittiğimde 10 yaşındaydım. Kahve kokusu sokağa girer girmez çarptı beni. Dükkâna girdik, değirmenler çalışıyor, hassas tartılarda tartılan kahveler sokakta bekleyen müşterilere dağıtılıyordu. Büyülenmiştim, ertesi gün yine gitmek istedim dükkâna. Bu yolculuklar, askerden dönene kadar aralıklarla devam etti. Yaşım büyüdükçe dükkânda daha fazla vakit geçirir oldum. Askerlik görevim 1978’in başında bitti ve aile şirketinde tam zamanlı olarak çalışmaya başladım, birkaç sene sonra kardeşim Hulusi Kurukahveci de aramıza katıldı… Türk kahvesinin ikramı, kültürümüzde her zaman sevginin, saygının, konuğa verilen değerin de göstergesi oldu. Kurukahveci ailesi olarak bu değerlerle anılmak, her fincan kahveyle yeniden kahveseverlerin teveccühüne layık olmak ise en büyük ödülümüz. 150 yıldönümümüzde hazırlanan bu kitap, bizim için kahveyi birlikte tadıp birlikte içtiğimiz değerli kahveseverlere teşekkür etme vesilesi… ”
Kahveye adını veren marka
Babası Hacı Hasan Efendi’nin küçük aktariye dükkânında kahveyi müşterisinin gözü önünde öğütüp, küçük kese kâğıtlarında satışa sunan Mehmet Efendi’yle başlayan yolculuk, Türkiye’nin ekonomi tarihinin bir kesitine de bir pencere açıyor: Kahve ticaretinin kalbi Tahtakale… Kurukahveci Ailesi’nin ticaret anlayışı ve iş ahlâkı… Eminönü binası ve Mimar Zühtü Başar… “Kahve İçen İnsan” logosunun hikâyesi ile tasarımcısı İhap Hulusi… Hayatını Mehmet Efendi’ye adayan çalışanlar… Türkiye’de kahve kıtlığı dönemleri… Yurtdışına açılma ve gelişme dönemleri ve daha nice önemli dönüm noktaları ve hikâyeler…
Kitabın editörlüğünü yapan Suna Altan; “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları sadece bir buçuk asırdır hayatta kalmayı başaran bir firma ve marka değil. İşin her yönüne gösterilen olağanüstü ihtimamı, kitabın hazırlık sürecinde de gözlemledik: Firmanın neredeyse tüm belgeleri kurum arşivinde itina ile muhafaza edilmiş. Bu onbinlerce eski belge, muhasebe kaydı, yazışma, kupür, reklam, fotoğraf vs. iki yıl süren bir çalışmayla dijital ortama aktarılmış. Bu çalışma kitabımızın bilgi zeminini oluşturduğu gibi ileride başka araştırmacılar için de faydalı bir kaynak oluşturacaktır. Ayrıca, kitabın uzun hazırlık sürecinde bize ihtiyaç duyduğumuz her türlü destek sağlandı. Bütün bunların sonucunda son derece kapsamlı ve yüksek nitelikli bir çalışma ortaya çıkabildi. Demek istediğim şu ki, Kurukahveci Mehmet Efendi’nin gerçek bir “sevgi markası” olması, dört nesildir aralıksız sürdürülen bu samimi çabanın, kaliteye olan adanmışlığın sonucu. 150. yıldönümü kitabında bunu hem hem anlatımımzda hem tasarım ve fotoğraflarda okuyucuya hissettirmek istedik” dedi. 
Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan kitabın yerli ve yabancı kahve tutkunlarına hitap edeceği gibi kahveyle eş anlamlı olan bir ailenin ve kurumun hikâyesini merak eden herkesin ilgisini çekecektir.  
Kutu 
“Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı”kitabından ilginç bilgiler

  • Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk Kahvesini kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak tüketime hazır şekilde sunan ilk şirket.
  • Şirket aynı zamanda İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı ilk Türk şirketlerinden biri.
  • Kurukahveci Mehmet Efendi, Türkiye’nin ilk reklamverenleri arasında yer alıyor.
  • Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kurulduğu, günümüzde de merkezinin yer aldığı İstanbul’daki Tahmis (Kurukahve) Sokağı, dünyanın ilk kahve sokağı olma özelliğini taşıyor.
  • Türk Kahvesi, dünyanın en eski kahve pişirme yöntemiyle hazırlanır. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü, tadını damakta en uzun süre devam ettiren kahve türü olmasını sağlıyor.
  • Kurukahveci Mehmet Efendi, döviz yokluğu nedeniyle Türkiye’ye çiğ kahve ithalatının durdurulduğu 1942-44, 1955–1958 ve 1977–1982 arasındaki dönemlerde, Türk Kahvesi üretimine ara vermek zorunda kaldı. Ancak kurumun bilgi, birikim ve becerisi, aile bireylerinin fedakârlıklarıyla uzun yıllar yaşayarak günümüze kadar ulaştı. Kurukahveci Mehmet Efendi, bu dönemde Türk Kahvesi kültürüne sahip çıktı, muhafaza etti ve kahvenin yok olup gitmesini önledi. Markanın gösterdiği, pek az kurumda bulunan azim, gayret, sebat ve ısrar meziyetleri, Türk kahvesini dünyaya taşıdı.
  • Kurukahveci Mehmet Efendi, bugün beş kıtada 60’a yakın ülkeye ihracat yapıyor. Viyana’nın tarihî Café Landtmann pastanesinin kahve mönüsünde Türk Kahvesi “Mehmet Efendi” adıyla yer alıyor.
  • Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesiyle tanınsa da yeni nesil kahveseverlerin beğenisine hitap eden farklı filtre ve espresso kahve çeşitleri ile Etiyopya, El Salvador, Nikaragua ve Guatemala çekirdeklerinden hazırlanan dört ayrı “Özel Seri” filtre kahve çeşiti sunuyor. 
  • Tarihî Eminönü dükkânın yanında 2019 yılında açılan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin ‘Tahmis Binası’nda tüm paketli ürünlerin yanı sıra, özel tasarım fincan setleri, kahve gerekçeleri ve hediyelik eşyalar satılmaktadır. 

KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ MAHDUMLARI’NIN TARİHÇESİ
Türk kahvesi, 19. yüzyıl sonlarına kadar çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan, el değirmeninde çekildikten sonra pişirilip içiliyordu. Süleymaniye Medresesi’nde eğitim gördükten sonra, babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında çalışmaya başlayan Mehmet Efendi, 1871 yılında işin başına geçti ve o zamana kadar çiğ çekirdek olarak sattıkları kahveyi, “kavrulmuş”, “öğütülmüş” ve “paketlenmiş” olarak tüketime hazır şekilde İstanbullulara sundu. 1931 yılında vefat eden Mehmet Efendi’nin ardından oğulları Hasan Selahattin, Hulusi Mehmet ve Ahmet Rıza Beyler baba mesleğini sürdürdüler. Aile şirketi günümüzde üçüncü ve dördüncü nesil tarafından yönetiliyor.
1933 yılında, dönemin usta grafik sanatçısı İhap Hulusi Görey’e günümüzde de kullanılan “Kahve İçen İnsan” logosunu tasarlatıldı. Ayrıca kahve, parşömenli kâğıt paketlere konularak otomobil ile dağıtılmaya başlandı. Böylece Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirilmiş oldu. Ayrıca o yıllarda büyük yenilik olarak tanımlanan afiş ve takvim çalışmaları ile firmanın reklamları yaygınlaştırıldı, gazete ver dergilere ilan verildi. Yurdun en ücra köşelerine bile kahve dağıtımı yapıldı.
1990’lı yılların başında ise  Dudullu’da en son teknoloji bir kahve kavurma, öğütme ve lojistik tesisi kuruldu. Yeni folyo ambalaj malzemeleri kahvenin daha uzun süre taze kalmasını sağlayarak kahvenin gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında dağıtımını kolaylaştırdı. 1992 yılında ilk ihracatlar gerçekleşmeye başladı. Bugün 60’a yakın ülkeye kahve ihracatı yapan firma, geleneksel üretimin modern teknolojiyle, tecrübenin ise yenilikçilik ve kaliteyle birleştiği, 150 yıllık başarı hikâyesini devam ettiriyor.

Devamını Okuyun
Reklam

Yaşam

Bisikletin Yaşayan Efsanesi Mark Cavendish, 59. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’na Rekor Kırmak İçin Geliyor

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Mark Cavendish, kariyerinin son rekorlarını kırmak için ilk adımı 59.Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu ile atıyor…

Bisikletin yaşayan efsanesi Mark Cavendish, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nda Andre Griepel ile paylaştığı TUR’da en çok etap kazanan bisikletçi olma rekorunu eline geçirmek için geliyor.

Yarışın en iyi sprinteri olarak Tour of Türkiye’de 2014 ve 2015 yıllarında Yeşil Mayo’yu kazanan Cavendish’in TUR’da 11 etap zaferi bulunuyor.

Reklam

Britanyalı pedalın bu sezonki bir diğer büyük hedefi ise Tour de France’da yeni bir rekora imza atmak. Cavendish, Tour de France’da eğer bir etap daha kazanırsa en çok etap kazanma rekorunun ortağı olduğu efsane Belçikalı bisikletçi Eddy Merckx’in 34 etap galibiyeti sayısını geçerek, 35 etap galibiyeti ile rekorun yeni ve tek sahibi olacak.

39 yaşındaki Mark Cavendish, çifte rekora koştuğu sezonda hastalığından sonra ilk adımı Türkiye’de atacak.

NETFLIX’te dünyanın en hızlı bisikletçisi Cavendish’in ilham veren belgeseli: Asla Yetmez…

İnişli çıkışlı zorlu yılların konu edildiği samimi ve sürükleyici belgeselde, Cavendish için 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun dönüm noktası olduğunun altı çiziliyor. 1.159 gün sonra ilk etabını kazanarak küllerinden doğan Mark Cavendish, altıncı kez Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’na geliyor. Cavendish’i geri dönüş için motive eden, Asla Yetmez belgeselinde de yer alan rekor hedefiyle pelotona dönmesinde etkili isim Astana’nın da baş antrenörü Vasilis Anastopoulos ile birlikte Cavendish, Tour of Türkiye’de hedefe koşacak.

Reklam
Devamını Okuyun

Yaşam

Diz Kireçlenmelerine Karşı Hangi Önlemler Alınabilir?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Vücudumuzun tüm yükünü dizlerimiz çekiyor ancak günlük yaşamda yanlış alışkanlıklarımızın da etkisiyle diz sağlığımız son yıllarda alarm veriyor…

Hareketsizlik, diz kaslarımızı güçlendirici egzersizlere günde sadece birkaç dakika bile olsa zaman ayırmamak, topuklu ayakkabı ve fazla kilo derken diz hastalıkları artık sadece yaşlılıkta değil gençlikte de kapıyı çalıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanları; “Son yıllarda özellikle obezitenin de etkisiyle giderek daha sık karşılaştığımız osteoartrit, diz eklemindeki kıkırdakların aşınması ve yıpranması durumudur. Hastaların çoğunlukla ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığı şikayetleriyle başvurmasına neden olan kireçlenme, tedavi edilmediğinde istirahat anında bile rahatsız eder ve gece uykudan uyandıran ağrılara neden olur” diyor. Diz kireçlenmesine karşı bazı basit uygulamalara dikkat ederek yaşam kalitesini yükseltmenin mümkün olduğunu belirten uzmanlar, diz kireçlenmesine karşı alınması gereken önlemleri ve günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

· Fazla kilolardan kurtulun!

Reklam

Çağımızın sorunu olan obezite, genel sağlığımızı tehdit ettiği gibi diz sağlığımıza da son derece zarar veriyor. Fazla kilolar gün boyunca diz eklemlerimize binen yükün artmasına neden olarak kıkırdakları yıprandırıp aşındırıyor. Sağlıklı bir diyet ve hareketle fazla kilolardan kurtularak eklemlere binen yükleri azaltabilir ve dizlerinizi koruyabilir, mevcut diz sorunlarınızı hafifletebilirsiniz.

· Diz çevresi kaslarınızı güçlendirici egzersiz yapın!

Günde sadece birkaç dakikanızı ayırarak özellikle diz çevresi kaslarını kuvvetlendirici egzersizler yapmayı ihmal etmeyin. Kıkırdağın kendini yenileme kapasitesi ve kan akışı da bulunmadığı için bu bölgeye yapacağınız güçlendirici egzersizler diz sağlığınıza çok büyük fayda sağlayacaktır. Fırsat bulabilirseniz yüzmek de genel sağlığımız açısından olduğu gibi diz sağlığımızda da son derece önemli bir rol oynuyor.

· Dizlerinizi zorlamayın!

Özellikle merdiven inip çıkmak ve çömelmek, dizlerinizi bükerek yere oturmak diz eklemlerini zorlayarak zarar verebiliyor. Kıkırdağın aşınması neticesinde alttan kemik doku ortaya çıkar ve kemikteki serbest uçlar dizde ağrılara sebep olur. Zaman geçtikçe kemikler arası eklem boşlukları daralır ve kemik kemiğe sürtünmeye başlar. İleri dönemlerde kemiklerde osteofit denilen kemik çıkıntıları ortaya çıkar. Merdiven inip çıkmak, çömelmek ve dizleri bükerek oturmak da rahatsızlığın çok daha ilerlemesine ve şikayetlerin artmasına neden olur. Bu nedenle dizlerinizi zorlayıcı hareketlerden kaçının.

Reklam

· Sıcak/soğuk kompres uygulayın

Dizleriniz fazla aktivitede bulunduğunuz ya da üzerinde fazla durduğunuzda şiştiği zamanlarda bu akut dönemde lokal olarak soğuk kompres uygulayabilirsiniz. İnce bir tülbente havluya ya da kağıt havluya buz torbasını kararak dizinize sarabilir, dizlerinizdeki şişliği ve ağrıyı hafifletebilirsiniz. Herhangi bir akut rahatsızlık olmayan, kronik dönemlerinde ise dizlerinizi rahatlatmak için sıcak su torbası uygulayabilirsiniz.

· Gelişigüzel ağrı kesici kullanmayın

Uzmanılar “Hastaların kendi günlük rutinlerini belirleyip hangi hareketlerin diz ağrısına sebep olduğunu ortaya koymaları ve o hareketleri yapmamaları çok büyük fayda sağlar. Ayrıca ağrıların çok arttığı durumlarda doktora başvurmak ve özellikle arkadaşlarının ağrısına iyi gelmiş hapları (gıda takviyesi, ağrı kesici vb) doktorlarına danışmadan kesinlikle almamak gerekir” diyor.

Reklam

En önemli tedavi; önlemek!

Diz kireçlenmesinin gelişmesini önlemenin, tedavide en önemli basamak olduğunu vurgulayan uzmanlar, şöyle konuşuyor: “Ancak diz kireçlenmesi gelişmiş ise önce doğru tanının konulması önemlidir. Ortopedi hekimi tarafından yapılan muayene ve çekilen grafilerle diz kireçlenmesinin derecesi ortaya konularak hangi tedavinin yapılacağına karar verilmelidir. Diz kireçlenmesinin erken dönemlerinde diz çevresi kaslarını kuvvetlendirici egzersiz, kilo verilmesi ve gerekirse eklem içi yapılacak enjeksiyonlar planlanmalıdır. Orta dönemde ameliyatsız tedaviden artroskopiye hatta kemik düzeltici osteotomilere (kemiğin dizilimi düzletip tekrar tespit etmek) kadar bir çok tedavi seçeneği vardır. İleri evrede ise yapılacak nihai tedavi total diz protezi ameliyatıdır.”

Devamını Okuyun

Yaşam

Ünlü YouTuber Ruhi Çenet’ten Kötü Haber!

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

9 milyon takipçiye sahip olan Ruhi Çenet, hesabının çalındığını duyurdu. Çenet’in kanalına girildiğinde isminin “Ripple” olarak değiştirildiği görüldü…

9 milyona yakın abonesi olan Ruhi Çenet’in Youtube kanalı çalındı. Kanalın ismi Ripple olarak değiştirildi. Ruhi Çenet sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada yayınlanan videolara karşı takipçilerini uyardı.

Kaynak: NLife.

Reklam

Devamını Okuyun

Yaşam

Bahar Yorgunluğuna Karşı Alınması Gereken Önlemler Nelerdir?

Yayınlandı

on

Yazan

Radio Mood App

Halsizlik, mutsuzluk, dikkat eksikliği, kas veya eklem ağrıları gibi yakınmalarınız var mı? Gece saatlerce uyumanıza rağmen sabahları yataktan kalkmakta güçlük çekiyor musunuz? Bu sorunlar size tanıdık geliyorsa, nedeni yaşam kalitemizi oldukça düşürebilen ‘bahar yorgunluğu’ olabilir…

Bahar yorgunluğu genellikle kışın sona erip baharın gelmesiyle ortaya çıkan bir durum. Vücudumuz kış aylarında azalan gün ışığına ve düşen sıcaklıklara uyum sağlamak için enerji harcıyor. Bahar geldiğinde günlerin uzaması ve hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte vücut bu değişime uyum sağlamakta zorlanabiliyor. Beslenme ve Diyet Uzmanları, bunun sonucunda bahar yorgunluğu sorunu yaşanabileceğine işaret ederek, “Bahar yorgunluğunun başlıca nedenleri arasında; düzensiz uyku alışkanlıkları, beslenme düzenindeki değişiklikler ve mevsim geçişlerine bağlı olarak vücuttaki hormon seviyelerindeki dalgalanmalar yer alır. Sağlıklı beslenmek, bol su içmek ve düzenli egzersiz yapmak gibi önlemler alınarak baharı enerjik geçirmek mümkündür. Bahar yorgunluğuna karşı özellikle beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmesi son derece önemlidir” diyor. Uzmanlar, baharı enerjik geçirmek için beslenme ve sıvı tüketimiyle ilgili dikkat etmeniz gereken 10 kuralı anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Güne mutlaka kahvaltı ile başlayın

Reklam

Dengeli bir kahvaltı güne enerjik başlamaya yardımcı oluyor ve gün boyunca enerji seviyelerini koruyor. Uzmanlar, “Bahar yorgunluğuyla mücadele etmek için kahvaltıda protein, karbonhidrat ve sağlıklı yağ içeren bir kombinasyon tercih edilmelidir” diyor.

Dengeli ve çeşitli beslenin

Bahar yorgunluğu genellikle vücudun vitamin ve mineral eksikliğinden kaynaklanıyor. Dengeli ve çeşitli besin gruplarından yeterli miktarda beslenmek vücudu bu dönemde güçlendiriyor ve enerji seviyelerini yükseltiyor. Dolayısıyla günlük menüde sağlıklı protein kaynaklarına (örneğin tavuk, balık, tofu), lif açısından zengin tam tahıllı gıdalara (örneğin esmer pirinç, tam buğday ekmeği), antioksidan bakımından zengin meyve ve sebzelere (örneğin ıspanak, çilek, brokoli) ve sağlıklı yağlara (örneğin avokado, badem, zeytinyağı) yer vermek önem taşıyor. Bu besin gruplarının her biri vücudun ihtiyacı olan farklı besin öğelerini sağlıyor. Protein kaynakları kas ve dokuların yenilenmesine yardımcı olurken, lifli tam tahıllar sindirimi düzenliyor ve uzun süre tok kalmanıza yardımcı oluyor. Antioksidanlar vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden korurken, sağlıklı yağlar beyin fonksiyonlarını destekliyor ve enerji seviyelerini artırıyor.

Öğün atlamayın

Düzenli aralıklarla beslenmek kan şekerinin dengelenmesine ve enerji seviyelerinin stabil kalmasına yardımcı oluyor. Özellikle sabah kahvaltısı metabolizmayı hızlandırıyor ve enerjinin gün boyunca sürmesini sağlıyor.

Reklam

Antioksidandan zengin besinler tüketin

Bahar yorgunluğu genellikle vücudun oksidatif stresle başa çıkma yeteneğini azaltıyor. Antioksidanlar, serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı önlüyor ve bağışıklık sistemini destekliyor. Bu sayede bahar yorgunluğunun etkilerini azaltabiliyor. Yeşil çay ve beyaz çay gibi antioksidan içeren içecekler bu dönemde vücudu destekliyor.

Su miktarını artırın

Baharda enerjinizi yükseltmek için günde 2 – 2.5 litre su içmeye özen gösterin. Zira bahar aylarında artan sıcaklıklar ve terleme, vücudun su ihtiyacını artırıyor. Uzmanlar, “Yeterli miktarda su içmek vücudu nemli tutar, sindirimi destekler ve enerji seviyelerini yükseltir” diyor.

Düşük glisemik indeksli besinler önemli

Reklam

Tam buğday ekmek, kinoa ve mercimek gibi düşük glisemik indeksli besinler kan şekerinin dengeli bir şekilde yükselmesini sağlıyor ve enerji seviyelerini daha uzun süre stabil tutuyor. Bu işlevleri de bahar yorgunluğunun etkilerini azaltarak daha istikrarlı bir enerjiye katkıda bulunuyor.

Doymamış yağları tercih edin

Omega-3 yağ asitleri beyin fonksiyonlarını destekliyor ve zihinsel enerjiyi artırıyor. Balık gibi omega-3 bakımından zengin besinlerin tüketilmesi bahar yorgunluğuyla mücadelede yardımcı olabiliyor.

Kafein ve şeker içeren içeceklerden kaçının

Kafein ve şeker içeren içecekler kısa süreli enerji artışlarına neden olabiliyor, ancak ardından düşüş yaşatabiliyor. Uzmanlar; “Dolayısıyla bu içeceklerin tüketimini azaltmak veya sınırlamak daha istikrarlı bir enerji seviyesi sağlayarak bahar yorgunluğunun etkilerini azaltabilir” bilgisini veriyor.

Reklam

Tuz tüketimini kısıtlayın

Yüksek tuz tüketimi su tutulumuna yol açarak enerji seviyelerini düşürebiliyor. Bu tablo da bahar yorgunluğunun etkilerini artırabiliyor. Tuz tüketimini azaltmak vücudun su dengesini koruyarak enerji seviyelerini daha dengeli tutabiliyor.

Uykusuz kalmayın

Bahar yorgunluğuyla mücadelede düzenli ve yeterli uyumak önem taşıyor. Yeterli uyku vücudun yenilenmesine ve enerji depolarının dolmasına katkı sağlıyor.

Reklam
Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar