Connect with us

Köşe Yazıları

Babalar Oğullarını Gömmesin: All Quiet on the Western Front Yorum Yazısı

Published

on

Behzat C Banner

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Yorum Yazısı (Netflix 2022)

Fransa’nın ünlü yayınevlerinden biri olan Gallimard, 2010 yılında dünyaca ünlü 31 romancıdan 20. yüzyılı en iyi anlatan romanı seçmelerini ister. Romancılar arasında ülkemizden Yaşar Kemal de bulunmaktadır ve onun tercihi Alman yazar Erich Maria Remarque’nin yazdığı ve gerçek bir edebi başyapıt olan “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” (Im Westen Nichts Neues) romanından yana olur. Yaşar Kemal’in böylesi bir romanı seçmesi hiç şaşırtıcı değildir. Tarihimiz için kısacık sayılabilecek bir yüz yıla iki dünya savaşını sığdırmayı başaran insanlığın aptallığına ve mecbur bırakıldığı çaresizliğe bu romandan daha güzel bir ağıt bir daha yakılamamıştır zira.

Kendisi de Birinci Dünya Savaşında savaşmış bir gazi olan Remarque, bu romanıyla insanlığa, kıyamete kadar okuyabileceği bir kitap armağan etmiştir. Daha sonra Nazilerin iktidara gelişi ile birlikte Remarque ve onun unutulmaz eseri, Almanları savaştan soğuttuğu gerekçesiyle Nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels’in yasaklar listesine girecek ve kısa sürede kitabın bulunabilen tüm kopyaları toplanıp yakılmak suretiyle yok edilecektir. Remarque, bu cadı avından canını kurtarabilmek için Almanya’yı terk edecek; ancak Nazilere karşı direniş gösterdiğinden ötürü kız kardeşi biraz da Remarque’a gözdağı vermek adına 1943 yılında Naziler tarafından idam edilecektir.

Kitap ve ondan uyarlanan film, Paul isminde genç bir Alman askerinin üzerinden savaşın dehşetini ve anlamsızlığını hüzünlü bir gerçekçilikle anlatır. Paul, tüm sınıf arkadaşları gibi öğretmenlerinin savaş hakkında attıkları gerçek dışı nutuklara kanarak savaşa katılmak üzere gönüllü olarak yazılır. Bu genç yürekler için savaş, bir yiğitlik ve kahramanlık destanı yazabilecekleri bir er meydanıdır! Kimisi göğsüne takacağı madalyaların, kimisi ailesini nasıl gururlandıracağının, kimisi de kadınların ona hayranlıkla bakacağının hayaliyle ne için başlatıldığı hakkında en ufak bir fikirleri dahi olmadığı bu savaşa katılır. Zaten arkalarında duran büyük Alman devleti onları asla yarı yolda bırakmayacaktır!

Fakat bu gençler, saklandıkları sığınağa düşen daha ilk bombanın hemen ardından neyle karşılaştıklarını kısa sürede anlamak zorunda kalacaklardır. Savaş, hayal edemeyecekleri kadar korkunçtur. Durmak bilmeyen bombardımanlar, nereden geldiği belli olmayan kurşunlar, uzuvları parçalanan askerler, panikle kaçarken oracıkta ölen tecrübesizler… Ayrıca Alman hükümeti de onları pek umursuyor gibi görünmemektedir. Cephede düzgün doğru yiyecek olmadığı gibi savaşın seyri de istedikleri gibi gitmemektedir. Hem niye buradadırlar ki? Bu soru ancak savaşa gittiklerinde akıllarına düşmüştür. Niye hayatları boyunca hiç görmedikleri bir Fransız’ı öldürmek zorundadırlar? Ya da bir Fransız askeri onlardan ne diye böyle nefret etmektedir? Savaşın nasıl çıktığı bile askerler arasında bir muammadır. Sadece, başlarındaki devlet böyle istedi diye buradadırlar ve yapabilecekleri tek şey evlerini bir kez olsun daha görebilmek için hayatta kalabilmektir.

Advertisement

Savaş, ölen askerlerden geriye kalan kıyafetlerin yıkanıp dikildikten sonra cepheye sürülecek toy bir askere tekrardan verilmesi, ölen askerlerden kalan tüm hatıraların ise duygusuzca yok edilmesidir. Savaş, bir annenin yüreğinde bitmek bilmeyen bir korkuyla evladının sağ salim eve dönüşünü bekleyişidir. Savaş, onu çıkartan devlet yetkililerinin kâğıt üzerinde oynadıkları basit bir oyun; ancak onun tam ortasında yer alan askerler için ise büyük bir yıkım ve trajedidir.

-spoiler-

Paul, çatışmaların ortasında bir gün kendini bir düşman askeriyle aynı çukurun içinde bulacaktır. Biraz önce vurmak zorunda kaldığı bu asker şimdi ölmek bilmemekte, Paul’un gözleri önünde can çekişmektedir. Biraz önce boğazına yapıştığı bu adam, şimdi Paul’un gözünde ilgilenmesi gereken bir yaralıya dönüşmüştür. Özür diler, su vermeye çalışır, ağlar; ama bu düşman askeri için yapabileceği başka bir şey yoktur. Ölen düşmanın cebini karıştırdığında ise bulduğu fotoğrafla onun da bir ailesi ve onu da bir yerlerde özlemle bekleyen birilerinin olduğunu fark eder. Cephenin karşısındakilerle birbirlerine ne kadar çok benzediklerini o zaman bir kez daha anlayacaktır.

Paul, arkadaşı ve yol göstericisi Kat’i kaybetmesinin ardından tüm umudunu da bir daha bulamamak üzere yitirir. Savaşın bitimine birkaç saat kala gözünü kan bürümüş bir komutan tarafından Paul ve arkadaşları tekrardan cepheye sürülür. Kaybedilen birkaç metrekare yeri alabilmek için yüzlerce asker yine boş yere ölüme yollanacaktır. Artık tüm benliğini kaybetmiş olan Paul, tüm gücüyle düşman hatlarına saldırır. Ancak ateşkesin uygulanacağı saate birkaç dakika kala sırtından yediği süngü darbesi ile oracığa yıkılıverir. Artık savaş, onun için de bitmiştir.

Paul 1918 yılının Ekim ayında hayatını kaybeder. Remarque’ın romanındaki son cümleleri o kadar çok şeyi anlatır ki. “Bütün cephe boyunca öyle sakin hareketsiz bir gündü ki!… O günkü ordu bildirisini bir tek cümleye sığdırabildiler. Batı cephesinde yeni bir şey yok.”

Advertisement

-spoiler-

Bu filmi beğendiyseniz Lewis Milestone tarafından yönetilen All Quiet on the Western Front (1930) şaheserini de izlemenizi hararetle tavsiye ederim.

Köşe Yazıları

Shazam Tanrıların Öfkesi Yorumları Shazam Fury Of The Gods İnceleme

Published

on

Behzat C Banner

Spoilersız Shazam Fury Of The Gods Yorumları

Son dönemde izlediğim Marvel + DC sinematik evreninden devam eden serilerin yeni filmleri (Ant-Man ve Wasp : Quantumania) ya da yeni süper kahraman filmleri (Black Adam) beni biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Özellikle devam filmlerinde ilk filmin ya da ilk filmlerin tadını çok alamadığımızı söyleyebilirim.

Black Adam’da insanları kurtaracağız derken şehri darmadağın etmeleri ve hataları ya da Ant-Man 3’deki yaşadığım hayal kırıklıkları Shazam Tanrıların Öfkesi filmine giderken benzer bir durumla karşılaşıp karşılaşmayacağımı düşündürdü. Biraz korkarak gittim.

Shazam Tanrıların Öfkesi Eğlenceli

En sonda söyleyeceğimi başta söylemem gerekirse Shazam serisinin ikinci filmi de tıpkı ilkinde olduğu gibi beni eğlendirdi. Filmin başından sonuna farklı süper kahramanlara farklı filmlere yapılan göndermeler çok yerinde ve komikti. Bunun dışında ilk filmin aksine hikayenin artık bu döneminde kahramanlarımız süper güçlerini keşfetmiyorlar çünkü onu birinci filmde tamamlamışlardı. Bu filmde ise süper güçlerini kullanarak şehri tehlikelerden korumaya çalışıyorlar tabi bunu beceriksizce yaptıkları için de çeşitli alaycı ifadelere maruz kalıyorlar.

Shazam Tanrıların Öfkesi Filminin Yeni Karakterleri Nasıl?

Yeni filmde dahil olan yeni karakterler dikkat çekici özellikle Lucy Liu bu filmde bence inanılmaz derecede genç görünüyordu bilgisayar efektiyle mi yoksa çeşitli tıbbi operasyonlarla mı bilemiyorum ama gençleşmiş vaziyetteydi ve fragmanda da görmüşsünüzdür onun ejderha üzerinde uçtuğu bir sahnede Shazam ona Kkalesi diye hitap ederek orada da güzel bir espri patlattı.

Advertisement

Shazam Tanrıların Öfkesi’nde Sürpriz Sahne Var mı?

Shazam Tanrıların Öfkesi Filmini IMAX Salonunda İzledim

Shazam Tanrıların Öfkesi filminde iki tane after credits sahnesi var ve bu iki sahneden ilki bence çok çok önemli ama bunun dışında finalde ise acayip bir “Süper Kahraman” süprizi ile karşılaşıyoruz. DC evreninden güzel bir süper kahraman konuk olarak finalde yer alıyor.

Shazam Tanrıların Öfkesi İçin Son Söz

Tıpkı filmdeki kahramanlarımız gibi çocukluktan ergenliğe geçmiş olan genç kitlenin seveceği tarzda bir süper kahraman serisi olan Shazam’i ben de  bu tarz ergen filmlerini halen çok çok sevdiğim için keyif alarak izledim. Moralimizin alt üst olduğu kalbimizin halen sorunlar yaşayan vatandaşlarımız için attığı şu günlerde sadece 130 dakika için moral motivasyonumuzu değiştirecek ideal bir yapım olduğunu düşünüyorum.

Hafta sonu size de şimdiden iyi seyirler diliyorum

Tolga Yigit

Advertisement
Continue Reading

Köşe Yazıları

65 Milyon Yıl Önceye Gidiyoruz! 65 Filmi Nasıldı?

Bu Cuma vizyona girecek olan 65 filmini sizler için izledik ve yorumladık. Dilerseniz nasıl olduğuna hep birlikte bakalım.

Published

on

Behzat C Banner

Bir insanın zaman makinesi olsa, geçmişte yaptıkları pişmanlıklarını düzeltmek harici gideceği ilk yerlerden birisi Dinozorları görmek olacaktır. Peki sizin zaman makineniz olmadığına göre (yada olup bize söylemediğinize göre) sizler için Adam Driver 65 Milyon yıl önceki dünyaya gitti. Hem de zaman makinesi olmadan! Peki başına neler geldi?

Film Nasıldı?

Filmde 2 başrol karakterimiz var. Birisi çok sevilen (arkadaşlarım arasında ‘Çin malı Keanu Reeves’ lafı geçen) Adam Driver. Marriage Story filmi ile hepimizin alkışını kazanan Adam Driver oyunculuk konusunda da bu filmde hiçbir sıkıntı çekmemiş. Hatta öyle ki performansı kesinlikle bir alkışı hak ediyor. Diğer başrolümüz ise Ariana Greenblatt. Henüz daha 16 yaşında olan Ariana Greenblatt daha öncesinde Avengers Infinity War filminde Gamora karakterinin küçüklüğünü canlandırmıştı. Bu filmde ise karakterini harika canlandırmış. Bu ikili arasındaki uyum beni Logan filmine götürdü diyebilirim.

65 Filmi

Peki oyunculukları beğendiğimize göre bir diğer bayıldığımız unsura gelelim. Efektler. Özellikle açılış sahnesi ve tabii ki ilerleyen dakikalardaki patlama ve dinozor efektleri gerçekten çok başarılıydı. Son dönemde efekt yapma işi kolaylaşmasına rağmen filmlerin efektleri aşağı doğru gitse de 65 filmi kesinlikle bundan etkilenmemiş.

Süre kullanımına ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Filmi ilk duyduğumda 1 saat 30 dakika gibi bir süre görmek beni şaşırttı ancak bu süreyi gayet verimli kullandıklarını düşünüyorum.

AMA

Filmin bazı kesin ve net kurgu hataları var. Örneğin filmin açılış sahnesi ile ilgili bir olay için, filmin ortalarında bir gelişme yaşanıyor ancak siz bunu çok fazla anlayamıyorsunuz. Filmin sonuna geldiğinizde ise ‘Ee bu yaşandıysa Ne zaman oldu? Bana niye böyle verdiler?’ gibi üzücü cümleler kurarak filmden ayrılıyorsunuz.

Advertisement

Ayrıca film ilerlerken size göstere göstere ‘Şuraya bağlayacağız’ diyorlar. Bu fikir benim hoşuma gitti ancak bu süreçte yaşanan klişeler biraz da olsa gözüme battı. Büyük resme baktığımda bağladıkları yer güzel ancak küçük parçalarla klişeye sürüklemesi kötü.

65 Filmi

Söylemeden geçemeyeceğim bir de filmin başından ortasına kadar sürekli gelen bir Jumpscare sahneleri olması bir aksiyon filmi için rahatsız edici bir unsur. Belki 3-4 tanesi göz ardı edilebilir ancak bu filmde çokça bulunuyor.

Filmi İzlemeli Miyim?

Günümüz şartlarında bir sinema biletine 70-150 lira arasında para vermeyi dışarıda bırakarak konuşacağım. Aksi takdirde hiçbir filme gitmemeliyiz diye yorumlamak durumunda kalırım 🙂 65 Filmine gitmenizi öneririm, 1 saat 30 dakikalık süresini gayet güzel kullanan, çerezlik bir aksiyon filmi. 10 Mart Cuma günü Vizyonda! Şimdiden iyi seyirler.

Continue Reading

Köşe Yazıları

65 Filmi Yorumları

Published

on

Behzat C Banner

Sessiz Bir Yer A Quiet Place filminin senaristlerinden Bryan Woods ve Scott Beck’in hem senaryosunu yazıp hem de yönettikleri 65 filmi iki başrol iki de yan roldeki toplam dört oyuncusu ve eftekleri ile dikkat çekiyor.

65 Filmi Nasıl Bir Film?

Soruya en kestirme cevabı şu şekilde vermek mümkün Sessiz Bir Yer ve Jurassic Park filmlerinin temel unsurlarını barındıran bir yapımla karşı karşıyayız. Ayrıca STAR WARS serisinde de rol alan Adam Driver ve filmin gezegenler arası bir seyahatte geçmesi de hem pilotu olduğu gemi hem imajı hem de kullandığı teknolojik silah ve ekipmanları görünce STAR WARS esinlenmeleri de görüyorsunuz.

Tabi yukarıdaki paragraf size 3 film serisinden karma bir yapım izleyeceğiniz hissiyatını uyandırmasın. O filmlerden sadece temel unsurlar var.

65 Film İnceleme

İzlediğimiz filmde başka filmlerden benzerlikler görmemiz eğer sahneler tümüyle kopyalanmamışsa çok yadırganacak bir şey değil. Ama bu benzerlikler dışında kalan her şeyin üst düzeyde olması gerekir. Bu sayede benzerlikler olsa da film kendi özgün yorumunu yansıttığı kısımlarla izlenir bir yapım olur.

Peki bu filmde Sessiz Bir Yer ve Jurassic Park unsurlarının dışında kayda değer bir şeyler var mı? diye sorarsanız cevabım : “Pek bir şey yok” olacak.

Advertisement

65 Filmi yaklaşık bir buçuk saatlik süresi ile uzun olmayan bir yapım. Ve filmin ilk saati merak uyandıran bir akış ile ilerliyor. Ancak bu ilk saatte kullanılan Jump scare sahnelerinin sayısını azaltıp aksiyonu etkili kılabilselerdi daha iyi olurdu.

Son yarım saatte ise bu tarz filmlerde olan her şey bir matematikle sizi şaşırtmadan sırasıyla yer alıyor.

65 Filmi Sessiz Bir Yer filmindeki kadar sessiz kalınan bir film değil ancak başroldeki iki karakterimiz hem kendi aralarındaki bir durumdan (spoiler olmasın diye yazmıyorum) çok konuşmuyor hem de dünyamızın 65 milyon yıl önceki dönemindeki yırtıcıların kendilerini duymaması gerektiği için diyaloğu az bir film izliyoruz.

65 Filmi Son Söz

65 Filmi Sessiz Bir Yer filmlerini sevenler ve bu filmlerin içinde T-Rex ile arkadaşlarını görmek isteyenler için boş vakitte izlenebilecek bir yapım. Adam Driver’ı da STAR WARS vari ekipmanlarla Survive ederken izlemek isteyebilirsiniz.

İyi Seyirler

Tolga Yigit

Advertisement

Continue Reading

Popüler