Bizimle iletişim kur

Köşe Yazıları

Black Adam – Hadi Konuşalım (Spoiler İçerir)

Yayınlandı

on

Filmin yenecek kıvama gelmesi için biraz daha pişmesi lazımmış.

Bu yazı spoiler içerir

Jaume Collet-Serra yönetmenliğinde DC sinematik evreni için bir adım daha atıldı. Dwayne Johnson Black Adam’ı canlandırırken Sarah Shahi, Pierce Brosnan, Aldis Hodge ve Noah Centineo gibi isimler eşlik etti.

Toplam 2 saat 4dk uzunluğundaki bu film antik tanrıların kudretine denk özel güçler kazanan ve binlerce yıl tutsak kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan anti-kahraman Black Adam’ın hikayesini konu ediyor. 5000 yıl önce Black Adam, antik tanrıların güçlerine sahip olur. Hapis kaldığı mezarından kurttulduktan sonra Black Adam, daha önce benzeri görülmemiş adalet biçimini modern dünyaya uygulamak için harekete geçer.

Film Nasıldı?

Çizgiroman temalı bir filme giderken lütfen beklentilerinizi evde bırakın. Çünkü beklentilerinizin keyfi kaçar üstüne bir de film buna üzülür. Aslında verdiğim örneğin birebir aynısı bir filmdi. Çünkü sıradan bir kahraman/Anti-kahraman filmini beklentilerimiz ile göğe çıkarıp sonra istediklerimiz olmayınca filmi boşluğa bırakıyoruz. Ben beklentilerimi evde bıraktığım için keyif alarak izledim. Öncelikle cast seçimi harika bir filmdi. Biliyorsunuz son zamanlarda büyük şirketler ırkçılık olmaması adına çizgi romanlarda beyaz olan karakteri siyahi, siyahi karakteri beyaz birini oynatarak dengede tutmaya çalışıyordu. Karaktere bakınca aşırı saçma ve can sıkan bir durum gibi dursada ben sanki Hawkman karakteri hep böyleymiş gibi izledim. Bunun yanı sıra Black Adam karakterini Dwayne Johnson’dan başka kimse oynayamaz gibi geldi bana. Sanki çizerler zaman yolcuğu yapmışlar da Dwayne Johnson’ı görünce karakteri ona bakarak çizmişler gibi. Black Adam ve Hawkman dışında DC sinematik evreninde yeni tanıtılan karakterler de vardı. Bence bu karakterlerin en babası Dr. Fate idi zaten. Bu karakterin sinematik evrene nasıl uyarlanacağını hep merak etmiştim. İzlerken ne yalan söyleyeyim Black Adam’dan çok Dr. Fate’e aşık olmuş olabilirim. Ve birde yeni yetme iki karakterimiz de vardı Cyclone ve Atom Smasher. Her ne kadar çizgi Romandan esinlenerek yapsalarda Atom karakterini Ray Palmer olarak bekledim. Bu karakterin kötü olduğu için değil, bildiğimden daha farklı bir karakter olduğu için tuhafıma gitti. Bu 4 kahramanımız kendilerine Justice Society diye hitap ediyorlardı. Justice Society ekibini evrene dahil etmeleri güzel oldu, ekibin diğer üyelerini de gelecek filmlerde umarım görürüz.

İlk dakikalarda karakterin doğuşunu anlatıp geri kalanı aksiyon olması aşırı yorucu bir durum. Ama görsel efektler, kostümler falan derken seyir zevkiniz arttığı için pek umusarmıyorsunuz. Değinmek istediğim bir konu var. Dikkat etmişseniz DCEU yaptığı her filmin sonunda cehennem teması ile bir kavga sahnesi yaratıyor. Örnedğin Justice League, Wonder Woman, Suicide Squat, Man of Steel, Batman Vs Superman filmlerinde hep aynı alevler yükselen kızıl tonlarında bir tema kullanması beni rahatsız etmeye başladı. Bunun yanı sıra filmde dikkat çeksin diye açlık oyunları sembolü gibi semboller kullanmaları, kahramanlarımızdan daha çok sesi çıkan çocuk ve yetişkinler, tonlarca yıkım olmasına rağmen yokmuş gibi davranan halk, gökyüzü yırtılmasına rağmen sanki hiç varolmamış gibi davranan Justice League üyeleri ve benzeri birçok can sıkıcı olaylar vardı. Ama yine de genele bakılınca gayet kaliteli bir iş çıkartmışlar. Filmleri kıyaslamayı sevmem lakin karakterler benzer oldukları için Shazam filmine bakınca bu filmin Shazam filmine bakarak biraz daha sönük kaldığını söyleyebilirim. Eklemek istedğim son bir olay daha var. Biliyorsunuz ki anti-kahramanlar için kötüler her zaman ölmelidir. Filmde Hawkman kötüde olsa insanları öldürme dedikçe İsis karakterinin hayır öldürmeli biz o yüzden onu kahraman olarak seçtik diye çıkışması filmin verdiği mesajlardan birine ters etki yapıyor. Ve yanlış mesaj veriyor. Bunların dışında ben beklentisiz izlediğim için beğendim. Sizlerinde yorumunu çok merak ediyorum.

After Credit Sahnesi nasıldı?

2 saat 4dk süren filmi bu after credit sahnesi için bile izlemeye değer buldum. After Credit sahnesinin bu kadar harika olmasının sebebi tamamen DC ve Warner Bross şirketinin temelleri sağlam olan bir evren kuramamasından kaynaklı. Justice league filminden sonra Henry Cavill ve Ben Afleck biliyorsunuz ki DCEU için kamera karşısına geçmeyi bıraktı. Superman için biçilmiş kaftan olan Henry Cavil’in tekrar Superman olarak karşımıza çıkması ve bunu Black Adam’da göstermeleri çok hoş bir detaydı. Sanırım DCEU için harika filmler gelecek.

Köşe Yazıları

Yeni Yayına Giren Piyasa Dizisi, Kızılcık Şerbeti’ne Rakip Mi Oluyor?

Yayınlandı

on

Yazan

Son dönemin dikkat çeken dizilerinden biri olan “Piyasa,” Kanal D ekranlarında yayın hayatına başladı. Dizi, özellikle toplumsal sınıf farklarını, zenginlik ve statü mücadelesini konu almasıyla izleyicilerin ilgisini çekti. Bu yönüyle Show TV’nin sevilen yapımı “Kızılcık Şerbeti” ile benzerlik taşıdığı konuşuluyor. Peki, gerçekten de “Piyasa” dizisi, “Kızılcık Şerbeti”nin izinden mi gidiyor?

Öncelikle “Kızılcık Şerbeti,” iki farklı dünya görüşüne sahip ailelerin çocuklarının evliliği üzerinden başlayan bir toplumsal çatışma hikâyesi sunuyor. Muhafazakâr ve seküler yaşam tarzları arasındaki farkları, karakterlerin gelişimiyle derinleştiren dizi, Türkiye’nin güncel sosyal dinamiklerini işleyerek büyük yankı uyandırdı.

“Piyasa” ise, ağırlıklı olarak modern şehir yaşamındaki statü savaşlarına ve lüks hayatın perde arkasındaki entrikalara odaklanıyor. Karakterlerin zenginlik ve güç uğruna verdiği mücadele, sosyal medyanın ve günümüz trendlerinin etkisiyle şekilleniyor. Bu açıdan bakıldığında “Piyasa,” “Kızılcık Şerbeti”nin aileler arası kültürel çatışma temasından ziyade bireysel hırs ve sosyal statü üzerine kurulu bir hikâye sunuyor.

Bununla birlikte, her iki dizi de toplumsal farklılıkları ve sosyal çatışmaları dramatik bir dille ele alıyor. İzleyicinin kendi hayatından izler bulabileceği karakterler ve olay örgüsü, bu yapımların ortak noktalarından biri. Ancak “Kızılcık Şerbeti” daha çok aile ilişkileri ve kültürel farklılıklara odaklanırken, “Piyasa” bireysel başarı, sosyal statü ve rekabet ekseninde ilerliyor.

Sonuç olarak, “Piyasa” ve “Kızılcık Şerbeti” belirli yönleriyle benzerlik taşısa da, işledikleri konular açısından farklı çizgilerde ilerliyor. “Kızılcık Şerbeti” aile içi dinamikleri ve toplumsal değer çatışmalarını merkezine alırken, “Piyasa” modern dünyada bireysel hırsların ve sosyal statünün öne çıktığı bir hikâye sunuyor. Hangisinin izleyiciler üzerinde daha büyük etki yapacağı ise, zaman gösterecek.

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Selena Gomez’in Yeni Şarkısı “Sunset Blvd”ın Önemi Nedir?

Yayınlandı

on

Yazan

Selena Gomez ve nişanlısı Benny Blanco, 14 Mart 2025’te “Sunset Blvd” adlı yeni şarkılarını yayımladılar. Bu parça, 21 Mart’ta çıkacak olan ortak albümleri “I Said I Love You First”ün bir parçası. Şarkı, çiftin Los Angeles’taki Sunset Boulevard’da gerçekleşen ilk buluşmalarını anlatıyor ve bu nedenle özel bir anlam taşıyor.

Gomez, Instagram’da paylaştığı gönderide, “İlk buluşmamız Sunset Blvd’daydı ve bu aynı zamanda birlikte yaptığımız bir sonraki şarkının da adı.” diyerek şarkının önemini vurguladı.

Retro tarzda çekilen müzik videosu, Petra Collins tarafından yönetildi ve çiftin arasındaki güçlü kimyayı yansıtıyor.

Şarkının sözleri, ilk buluşmalarındaki çekimi ve tutkuyu ifade ediyor:

“Sadece ona dokunmak istiyorum, dokunmak / Patlamamak için elinden geleni yap / Ver bana, ver bana, ne kadar seviyorum senin büyük, büyük kalbini.”

“Sunset Blvd”, çiftin aşk hikâyesinin başlangıcını anlatan samimi bir parça olarak dikkat çekiyor.

Videoyu aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz:

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Son Bir Nefes – Last Breath Film Yorumları! Film İzlenir mi?

Son Bir Nefes filmi eğer klostrofobiniz varsa ve okyanusun metrelerce altındaki karanlık atmosfer sizi rahatsız ediyorsa uzak durmanız gereken bir film. Peki “ben bunlara takılmam” derseniz sizi nasıl bir film beklediğini merak ediyorsanız buyrun spoilersız detaylara. Son Bir Nefes filmi izlemeye değer bir film mi? Cevap : Evet! Peki neden?

Yayınlandı

on

Yazan

Gerçek bir hikâyeye dayanan Son Bir Nefes – Last Breath filmi bu tarz trajedi yaşanan olayların anlatıldığı benzerlerine göre daha iyi bir performansa sahip. Bu başarıyı da oyuncuların iyi yönetilmesi ve yönetmenin bazı sahnelerdeki küçük dokunuşları ve atmosferik müzikleri sağlıyor.

Kariyerine dublör olarak başlayan Simu Liu Marvel Sinematik evreninde Shang-Chi olarak karşımıza çıktıktan sonra Barbie gibi çok izlenmiş bir projede de yer almış olsa da bu filmde oyunculuğunu da konuşturuyor. Dave Yuasa rolünde karşımıza çıkan oyuncu Dave’in işine odaklı sert mizaçlı karakterini mimikleri, konuşması ve tavrı ile iyi yansıtıyor.

Filmin yönetmeni 2019 yılında büyük yankı uyandıran aynı isimli belgeselin de yönetmeni olan Alex Parkinson. baş rollerde ayrıca Woody Harrelson ve Finn Cole da dikkat çekiyor.

Dikkat Nefesinizi Tutup İzleyebilirsiniz

Film müzikleri ve görselliği ile sizi içine alıyor ve hatta bir ara nefesinizi tuttuğunuzu bile fark edebiliyorsunuz.

Yönetmenin bir başarısı da son 15 dakikaya girerken izleyeceğiniz gemideki herkesi sırayla göreceğiniz sahnedeki duyguyu beyazperdeye iyi yansıtması oluyor.

Denizin yüzlerce metre altında mahsur kalan bir dalgıçın gerçek hikayesinin anlatıldığı filmde belki de daha önce hiç bilmediğiniz bir ilginç detayı da filmin bitimindeki açıklama yazılarında öğreneceksiniz.

Bu filmin benzerlerinden yine gerçek bir hikayenin beyazperdeye aktarıldığı Deepwater Horizon filminini hatırladığımda bu filmi ona göre daha başarılı bulduğumu söylemeliyim. Bu tarz gerçek hayat trajedilerinin en bıçak sırtı yanı da şu : eğer yönetmen olayı film gibi anlatmayı başarmazsa baş rolde Mark Wahlberg de olsa belgesel havasından kurtulup filme dönüşemiyor. aksiyonu, çekim kalitesi, bütçesi ne kadar iyi olursa olsun anlatım belgesel ile film aarsında bir yerde kalıyor. Gelelim Son Bir Nefes – Last Breath filmi ile ilgili son söze.

Hafta sonunda izlemeye değer filmlerin başında gelen Son Bir Nefes – Last Breath filmini kaçırmayın.

İzleyeceklere Şimdiden İyi Seyirler.

Takip Edin 👉🏻 Tolga Yiğit

Devamını Okuyun

Köşe Yazıları

Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor Film Yorumları ! Kimler İzlemeli?

Yayınlandı

on

Yazan

Bridget Jones hayranları için serinin dördüncü filmi ilk film olan Bridget Jones’un Günlüğünden 24 yıl sonra geldi ve Bridget Jones yeniden günlük tutmaya başladı.

Özellikle “Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor” filminin ilk 10 dakikasında hem arkadaşlarının hem de ölmeden önce babasının kendisine tutması için verdiği öğütleri görünce filmin çok klişe bir başlangıç yaptığını ve umut bağlanamayacak bir yapım olacağını düşündürmüştü. Ardından gelen İngiliz Biscolata erkeğinin dahil olduğu bölümle birlikte klişeler devam edecek diye düşünürken film aslında o süreçte bambaşka bir havaya bürünerek yükseliş evresine geçti.

Bridget Jones Filmi Klişe mi?

Özellikle hem sizi ağlatan hem de hemen ardından güldüren ya da tam tersinin yaşandığı sahneleri ile Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor filmi ilk filmde izlediğimiz hikayenin kimyasına yakın bir film izletiyor. Tabii ki söylemeye gerek yok hem afişte hem de fragmanlardan anlayacağınız gibi Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor filminde Bridget Jones yine iki erkek arasında seçim yapma süreci ile karşımıza çıkıyor.

Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor Filminin Artıları

Filmin artıları Hugh Grant’in Daniel Cleaver performansı, Bridget Jones’un Nico Parker’ın canlandırdığı çocuk bakıcısı Chloe ile kendince çekişmesi ve ilk filme yapılan tatlı göndermeleri.

Baba Oğul Dramaları Yaşanan Bridget Jones Filmi?

Filmde aslında Bridget Jones’un hikayesine ek olarak iki farklı baba-oğul dramı da güzel bir şekilde işlenmiş.

Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor filmini Kimler İzlemeli?

14 Şubat sevgililer Günü’nde vizyona girecek olan Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor filmi hem sevgililerin, hem orta yaş bunalımı yaşayanların, babasıyla sorunu ya da özlemi olan kişilerin ya da eşini kaybetmiş-ayrılmış çocuklu ebeveynlerin izlemesi gereken bir film. Ve izledikten sonra da keyif alacaklarını düşündüğüm bir film var karşımızda. Tabii ki ilk film seviyesinde değil biraz gerisinde ama yine de Bridget Jones’un geri dönüş filminin keyifli ve iyi bir film olduğunu söylemek gerekiyor.

İzleyeceklere Şimdiden İyi Seyirler

Tolga Yiğit

Devamını Okuyun
Reklam

En Çok Okunanlar