Brad Pitt’in Fight Club, Troy ve Mr and Mrs Smith filmlerinde dublörlüğünü yapmış olan ve kariyerinde bundan sonra aksiyon sahneleri koreografı ve yönetmenliği yapıp sonrada Yönetmenliğe geçmiş olan David Leitch imzalı Suikast Treni ile karşı karşıyayız.
Suikast Treni izlenir mi?
John Wick ve Deadpool 2 filmlerinde imzası olan yönetmen bu filminde John Wick’in esprili bir alternatifini (Brad Pitt – Uğur Böceği) trene bindirmiş gibi duruyor. Ayrıca film Deadpool filmleri kadar geveze ve esprili, Guy Ritche filmleri gibi birbiri ile bağlantısızmış gibi gözüken çoklu hikayelere sahip. Ve yine Ritche filmlerinde olduğu gibi finalde süprizlerle bu hikayelerin sahiplerinin yollarının kesişmesi üzerine kurulu.
Ama
Bu filmleri seviyorsanız film size göre diyebilirim. Ama bu kadar fazla unsurun (John Wick + Deadpool + Guy Ritchie filmleri) bir arada olması izlerken biraz da yorucu geliyor.
Yani bazen malzemeyi bol kullanmak yemeği iyi ve lezzetli yapmıyor. Filme gittiğinizde ilk 50 dakika çok diyalog olmasından dolayı belki de filmden sıkılabilirsiniz. Ya da bu bölümde sık sık anlatılan çocuk çizgi filmini siz de severek izliyorsanız hiç sıkılmayabilirsiniz ve kolayca filmi izlersiniz. Sıkılırsanız tavsiyem sonuna kadar sabırla bekleyin.
Reklam
Kitap Uyarlaması
Film bir Japon kitap üçlemesinin ikinci kitabından alınmış. Proje gişede tutarsa diğer kitaplar da film olur. 3 kitaptaki olaylar ve hikaye birbirinden bağımsız ama yine aynı suikastçilerin etrafında dönüyor. Aldığım duyumlara göre (çünkü ben daha kitabı okuyamadım) kitap filmden daha iyi.
Konuk Oyuncu Süprizi
Filmde iki tane konuk oyuncu var. Bunlardan birisi gerçekten komik iki sahnede trendeki yolcu olarak karşımıza çıkarken diğer oyuncu filmin sonunda göründüğünde büyük heyecan uyandıran bir isim. Aynı zamanda bu oyuncu film boyunca adından bahsedilen ama en sonlarda 4-5 saniye gördüğümüz başka bir suikastçıyı canlandırıyor.
Yukarıdaki referanslar eşliğinde artıları ve eksileri gözden geçirip filmi izleyip izlemeyeceğinize siz karar verin. John Wick, Deadpool ve Guy Ritchie sevenler için kafa boşaltmalık iyi bir hafta sonu pop corn filmi.
Amy Winehouse biyografik filmi “Back to Black” son yıllarda beyazperdede yerli ve yabancı bir çok örneğini izlediğimiz yapımların son örneği. Peki izlenir mi?
Amy Winehouuse’un biyografik filmi “Back To Black” merakla beklediğimiz filmlerden birisiydi. Filmi vizyona girmeden 3 gün önce izledim. Müzikleri açısından film Amy Winehouse’u ve tarzını sevenleri hayli tatmin edecek düzeyde bir yapıya sahip. Peki müzikler güzel ama bu film izlenir mi?
Sorunun cevabına hem artılarını hem de eksilerini yazarak geçelim.
Back To Black Filminin Artıları
Filmi izlemeden önce yaklaşık iki saatlik süresi ile acaba uzatılarak sıkıcı mı olmuş diye merak ettirmesine rağmen bitişin ardından yeterli bir süre olduğunu düşündürdü. Bunda en önemli etken ise genç yaşta kaybettiğimiz bu müzisyenin özel hayatı + müzik kariyerini hem onun şarkıları hem de müziğine yön veren diğer şarkıları duyarak geçiriyoruz. Yaklaşık 15 şarkının bu 120 dakika içerisine dağıtılarak izlemek filmin artılarından biriydi.
Baş roldeki Marisa Abela bence şarkıları Amy Winehouse’a çok benzer bir tonlama ile başarıyla seslendirmiş.
Reklam
Filmin soundtrack albümüne imza atan usta müzisyen Nick Cave’in Amy Winehouse için seslendirdiği yeni şarkısı “Song For Amy” şarkısını da duymak hayli özeldi.
Back To Black Filminin Eksileri
Filmin en handikaplı noktası tıpkı Whitney Houston filminde de yaşadığımız gibi harika şarkılar olmasına rağmen şarkıların bestelenme süreçlerine ve ardındaki hikayelerin derinine inilemeyişi. Bu filmde sanatçının 27 yaşında aramızdan ayrılışının da etkisi olabilir. Ya kısa yaşamındaki o üretim süreçlerine kimse şahitlik etmemiş ve yönetmene anlatamamış ya da yönetmen izleyiciyi bu anlatımlarla sinemaya çekemeyeceğini düşünerek hayatındaki sıkıntılara ve bağımlılıklarına odaklanmış olabilir.
Bergen, Dilberay filmlerinde de sanatçıların acı, keder ve çile dolu yaşam hikayeleri filmin odağı olmuştu.
Filmde mendil ıslatacağınız bir kaç sahne olmasına rağmen o anlarda da duygusal olarak zirveye çıkamadığımı belirtmeliyim. Belki de siz göz yaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz. Öyle olursa diyebilirim ki bu benim taş kalpliliğimden kaynaklanmıştır. 😉
Amy Winehouse’un Düştüğü Boşluk
Filmde kısıtlı anlarda gördüğümüz kadarıyla Amy çok üretken olmayan bir söz yazarı olduğunu söyleyerek; hayattan ve yaşadıklarından beslendiğini anlatıyordu. Bu beslenme ile hayatın içinden kimi zaman dinleyeni gülümseten sözlere sahip eski sevgilelere yazılmış şarkılarını dinliyorsunuz. Ve sonrasında kendi özel hayatındaki düşüşlerin yansıdığı derin şarkıları da.
Amy küçük yaştayken ayrılan babası ve annesinin ayrılığının derin yaraları sanki onun yetişkinliğe adım attığı dönemde “Eş olmayı”, “Delice aşık olmayı” ve “çocuk sahibi olmayı” tutkulu şekilde arzulamasına ve bu arzularına ulaşamadıkça da derin bir boşluğa düşerek alkol ve bağımlılığın içine düşmesine sebep oluyor. Ve bu süreç, çıkış ve inişlerle bizi hikayenin sonuna götürüyor.
Reklam
Back To Black Filmini Kimler İzlemeli?
Bu trajedik hikayeyi ve sadece filmdeki sorunları izleyince insan “Ah be Amy keşke bunları bu kadar kafana takmasaydın” demeden edemiyor.
Ama ince ruhlu ve yaralı kalpli bir isim o.
Amy Winehouse ya bizim ülkemizde yaşayan bir genç olsaydı neler olurdu acaba?
Peki gelelim “Back To Black Filmini Kimler İzlemeli?” sorusunun cevabına : Bir baş yapıt olmasa da özellikle Amy Winehouse ve onun tarzındaki müzikleri sevenler için hafta sonunda iyi bir alternatif olan “Back to Black” filmi “Bohemian Rhapsody”den biraz aşağıda “I Wanna Dance With Somebody”den ise biraz yukarıda bir film olarak sizleri bekliyor.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanından esinlenerek, Erman Bostan’ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği, Furkan Andıç ve Buse Meral’in başrollerini paylaştığı ‘Cadı’ filmi geçtiğimiz Cuma günü 256 salonda vizyona girdi. WOW STUDIOS’un yapımcılığını üstlendiği, farklı hikaye örgüsüyle merakla beklenen ‘Cadı’ hafta sonunun en çok izlenen filmi olarak ilk üç günü birinci tamamladı.
26 Nisan Cuma günü sinemaseverlerle buluşan, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynı adlı romanından ilhamla beyazperdeye aktarılan, psikolojik gerilim türündeki ‘Cadı’ vizyona girdiği ilk hafta sonu büyük beğeni topladı. İlk 3 gün toplam 48.177 kişinin izlediği film, hafta sonunun en çok izlenen filmi oldu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş günlerinde, genç bir dul olan Fikriye’nin zorla evlendirildiği Naşit Nefi Efendi ve yaşadığı köşk hakkındaki Cadı söylentilerinin ardındaki gizemi çözmeye çalışırken gelişen gerilim dolu olayların anlatıldığı filmde Furkan Andıç ve Buse Meral dışında Çağdaş Onur Öztürk, Süreyya Kilimci, Elif Ürse, Manolya Maya, Hüseyin Soyaslan, Cengiz Orhonlu, Dilara Duman, Yağız Ata Dinçer, Ekin Pasvanoğlu ve Türk Sineması’nın usta isimlerinden Nur Sürer gibi başarılı oyuncular yer alıyor.
Reklam
WOW STUDIOS yapımıyla gerçekleşen filmin müziklerini ise ‘Adını Feriha Koydum’, ‘İstanbullu Gelin’ gibi dizilerde de imzaları olan Ercüment Orkut, Cem Tuncer ile Sabina Khujaeva yapıyor. Psikolojik gerilimi yüksek, sürükleyici hikayesiyle ‘Cadı’ A90 Pictures dağıtımıyla sinemalarda!
Bir kuşağın sinemayla tanışma filmi olan, sonraki kuşakların ise geç de olsa izleme şansı yakaladığı ve doğal yaşamın tam kalbine izleyicileri davet eden Disney’in görsel ve anlatı harikası Aslan Kral dünyası ‘Mufasa: Aslan Kral’ ile devam ediyor. Oscar ödüllü Barry Jenkins’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmden ilk görüntüler, heyecan ve merakı artırırken, 20 Aralık’ta vizyona girecek film için şimdiden geri sayım başladı.
Sinema tarihinin kült animasyon filmlerinden Aslan Kral efsanesi, ‘Mufasa: Aslan Kral’ ile devam ediyor. 20 Aralık’ta sinemalarda gösterime girecek ve ilk görüntüleri paylaşılan film, Aslan Kayalığı’nın (Pride Lands) sevgili kralının beklenmedik yükselişini konu alıyor. Ödüllü şarkı yazarı ve oyuncu Lin-Manuel Miranda’nın şarkılarını yazdığı filmin yapımcılığını Mark Mancina ve Miranda’nın kendisi üstleniyor.
Oscar ödüllü Barry Jenkins’in yönetmen koltuğunda oturduğu ve yıllar içinde Aslan Kral dünyasında Elton John’dan Hans Zimmer’a, Labrinth’ten Beyoncé’ye pek çok ismin yarattığı müzikal katkıyı bir miras olarak alarak devam ettiriyor.
Mufasa Aslan Kral Filminin Konusu Nedir?
Filmde Mufasa, efsanesini Simba ve Nala’nın kızı aslan yavrusu Kiara’ya aktarması için Rafiki’den yardım istiyor. Timon ve Pumbaa da kendilerine özgü şakalarını paylaşmaktan kaçınmıyor. Geçmişe dönüşlerle anlatılan hikaye, Mufasa’yı kaybolmuş ve yalnız bir yetim yavru olarak tanıtıyor, ta ki kraliyet soyunun varisi Taka adında sempatik bir aslanla tanışana kadar. Şans eseri buluşma, kaderlerini arayan olağanüstü bir grup uyumsuzun yola koyulmasına neden oluyor. Bu grubun arasındaki bağ, tehditkar ve ölümcül bir düşmandan kaçmak için birlikte çalışmaları sonucu sınanıyor.
Reklam
Hem dublajlı hem de altyazılı şekilde izlenebilecek filmin orijinal seslendirme kadrosunda bazı isimler yeniden mikrofon başına geçerken, bazıları da ilk kez bu efsaneye dahil oluyor. Aaron Pierre’in Mufasa’ya sesiyle hayat vereceği filmin seslendirme kadrosu şu şekilde; Kelvin Harrison Jr. (Taka), Tiffany Boone (Sarabi), Kagiso Lediga (Genç Rafiki), Preston Nyman (Zazu), Mads Mikkelsen (Kiros), Thandie Newton (Taka’nın annesi Eshe), Lennie James (Taka’nın babası Obasi), Anika Noni Rose (Mufasa’nın annesi Afia), Keith David (Mufasa’nın babası Masego), John Kani (Rafiki), Seth Rogen (Pumbaa), Billy Eichner (Timon), Donald Glover (Simba) ve Beyoncé Knowles-Carter (Nala).
Bir kuşağın sinemayla tanışma filmi olan Aslan Kral efsanesinin mirasını arkasına alan ‘Mufasa: Aslan Kral’, 20 Aralık’tan itibaren beyazperdede sinemaseverlerle buluşacak.
Hayatımızı sonsuza dek değiştirecek bir aslan. Mufasa: Aslan Kral